ANTALYA- 2014
#21
Bu sütunda tartışma konusu hızlandırılmış eşlendirme, notasyon ile başlamış ve Kemer Otelleri ve satranç turnuvalarına başlama yaşı ile devam etmektedir.
Konuda görüş bildiren tüm üyelerin görüşlerine, tespitlerine ve önerilerine saygı duyuyorum.
Yeter ki abartılı yakıştırmalardan ve yanlış bilgi ve yanlış algı oluşturma çabalarından uzak duralım.

Bir arkadaşımızın konu ne olursa olsun "Kemer Otelleri"ni konuya tuz serper gibi sürekli katması gerçekten de kendi söylediği gibi bıkkınlık verici oldu.

15 yıldır Kemer otellerinde yapılmıyor arkadaşım!

İyi bir araştırma ile en azından öyle olmadığını siz de pekala bulabilirsiniz.
Limra 2007 den bu yana yapılıyor.
Ondan önce 2000 den bu yana Belek-Sol Belvil, Kuşadası Pine Bay, Antalya Naturland ve Side Voyage 'de var, sizin eleştirilerinizden henüz nasibini almamış.
Buraların yöneticileri de sayenizde meşhur olmak isterler.


Evet otellerde yapılıyor!

Bunu tartışmak gerçekten yerinde olur.

Üstelik açık söyleyeyim ki, başından beri karşı olmama rağmen!

Benim çözüm önerilerim, bu gün de geçerliliğini koruduğu gibi başka seçenekler üzerinedir.

Fakat yıllardır okul sporlarında devlet ödenekli olarak onlarca spor karşılaşmalarına ve yarışmalarına katılmama rağmen, otellerin daha güvenli olduğuna tanıklık yaptım.
Başka bir çok çözümcü yanı da var.
Özellikle küçük yaş grupları için.

Satranç yarışmalarını otellerin dışında benzer donanımları korumak şartıyla hangi tesis ve yapılanmalarda yapabilirsiniz?

Yurtlar, büyük yerleşkelere sahip kurum tesisleri, üniversiteler vb...

Siz orada; geniş katılım kitlelerinin barınmasını, güvenliğini, ulaşımını, yemeğini, sosyal etkinlikleri vb. tüm ihtiyaçlarını bir arada en makul kabul edilebilir bir şekilde karşılamayı düşünmez misiniz?
Burada en makul ve kabul edilebilir derken Limra' yı işaret etmiyorum.

Bu gün her katılımcı sadece Limra'da da kalmıyor ki!!

Bunun için devletten eğer spora ve eğitime önem verip bütçe ayırıyorsa katkıda bulunmasını beklemez misiniz?

(Ben de geçen sene Türkiye Birinciliğinde Kemer Öğretmenevinde kaldım bu arada. Günlük oda kahvaltı 30 TL. idi.)

Sizi sonsuza kadar destekleyecek sponsorunuz yoktur her zaman.

"Özerksiniz siz bulacaksınız bütçeyi" derseniz o zaman gelir kaynaklarınız bellidir.
Onları işletirsiniz.
Benim bu konuda uygulamaya konmamış, gerçekçi bulduğum bir çok önerim de var.
Cevaplarım konu dışı ve zayıf gerekçelere dayanmıyor sizin belirttiğiniz gibi...
Bunlar hayatın içinde olanlar ve olabileceklerdir.
...
Cengiz KELEŞ' in söylemlerine ve tespitlerinin bir kısmına na yazık ki katılamayacağım.

Çünkü ben satranca sadece turnuva, yarışma, ticaret, GM olabilme mücadelesi yolunda "HERŞEY MÜBAHTIR TARZINDAN" yatırımlar yapma gibi her biri tek başına düşünüldüğünde dar konu açılarından bakmıyorum.

ÇOK ÖNCELERİNDEN, AMA ÖZELLİKLE 2000 Lİ YILLARIN BAŞINDAN İTİBAREN SATRANCIN OKULLAŞMA SÜRECİNE VERDİĞİM DESTEK-ÇABANIN EN ÖNCELİKLİ AMACI, ÇOCUKLUK VE ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ EĞİTİM ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIMIZIN OLUMLU KİŞİLİK ÖZELLİKLERİNDEN FAYDALANABİLMELERİ İÇİNDİR.

Bu temel amacımdır, ta başından beri.

Turnuva satrancı bu temelin üzerinde uygun evrelerden geçen çocuklar ile kurulur.
Bu da değişmez görüşümdür.
Çok uç istisnalar da olabilir.

Bunun için bugün satranç antrenörlük eğitiminin olabilecek en verimli ve saygın temele oturması öncelikli hedefimdir.
"Bu güne kadar ne yaptın?" son derece haklı bir sorudur.
Ve sadece dolaylı olarak M.J. sormuştur.

Atılan adımlar yetersizdir ama gene de yazmalıyım.

Henüz görünmeyen çalışmalarımız vardır. Onaylandıktan sonra açıklamak
geleneğine saygımdan dolayı açıklamak istemedim.
Ama özellikle antrenör seçimi, kursa başvuru, kurs içeriği, denetim gibi konuların yanı sıra; sporcu eğitimi ve sporcuyu çağın gereklerine göre eğitecek antrenör eğitimi için somut adımlar attık.

Özellikle 2007-2008 den bu yana 8 yaş altındaki çocuklara yarışma niteliğindeki turnuvalara da karşıyım.
Sevgili Cengiz KELEŞ çok iyi bilir ki bir sezon bunu yarışma şeklinden çıkarıp hepsine madalya verecek şekilde katılımlarından ve turnuvayı bitirmelerinden dolayı ödüllendirmiştik.

Karşı olduğum bu yarışma şekline alternatif düşüncemi önceki sütunlarımda yazmıştım. Eğlence ve yaratıcılık aşamalarının ön planda olduğu şenlik havasındaki etkinlikler dedim.
Burada süzülenler, bu spora yatkınlığını ve dayanıklılığını gösterenler için 8 yaş sonrası ödünsüz turnuva dedim. İçinde notasyonundan saatine ve hakemine kadar...
"Bunlarsız turnuva olmaz" demeniz ne kadar gereklidir?
Aksini savunan mı var?
Bu söylediklerim yukarıda duruyor.

Cengiz Bey,
1. ve 2. kademe antrenörlerini lütfen küçümsemeyin.
Hatta belgesiz olanları bile...
Bir çoğu keşfederek doğru yönelimleri yapıyorlar.
Kötü, yetersiz, çıkarcı örneklere zaten hepimiz karşıyız
Bana Türkiye de bir GM' kimi keşfettiğini söyler misiniz?
Ama ben size belgesiz antrenörlerden onlarcasının ismini, belgeli antrenörlerin de yüzlerce öğrencisini keşfettiğini liste olarak yazabilirim.
Kübra ve Mustafa'yı hangi GM, KAÇ YAŞINDA KEŞFETTİ ?
O GM nin ismini biliyor musunuz?
Ben İslam Hoca'yı tanırım.
Ve keza yüzlercesini....
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#22
Aşkın Bey

Üçüncü şahısların isimlerini konu içinde anmayı tercih etmem. Yoksa konu ve tartışma dallanıp budaklanır, özel durumlara girer. Her isim, her kişi ve her durum kendine özeldir. Özele girerseniz, ilkeyi, geneli, kuralı tartışamayız.

Keşfetmek ve ilk basamakları elinden tutup çıkartmak başka bir şeydir. Onu GM yoluna sokmak başka bir şey. O zaman M. Schumacher'in ilk direksiyon hocasını da bol bol analım, ehliyet sınavını yapan üyeleri de.

Keşfedenlerin bencilliği gibi ancak idare eliyle aşılabilecek bir sorunumuz var. İstiyorlar ki taşların hareketinden GM olana kadar hep o öğretsin, hep yanında olsun. Bir gencimiz çok özel bir yeteneğe sahipti, ne var ki ortada TSF iradesi olmadığı için uzun yıllar boyunca 1700 seviyesinde bir hoca ile çalışmak zorunda kaldı. Bu bir arsa yatırımı değil ki, ilk çalıştıran o arsaya kimseyi sokmayacak.

En sonunda çocuk 2100 seviyesinde birisi tarafından çalıştırılır oldu. Oysa bu çocuk keşfedildiğinde 8 yaşındaydı. Ertesi yıl daha üst seviye bir antrenöre geçmesi ve 10-11 yaşında IM/GM seviyesindeki antrenörlerle hemhal olması gerekiyordu. Bugün belki 2700 civarında olacaktı. Ağaç yaşken eğilirmiş, geç kalınca ancak bu kadar eğilebildi. Keşfetmek başkasının işidir, GM yapmak başkasının. Birincisi basamak çıkmayı öğretebilir ama düz kayaya tırmanmayı öğretemez, kendisi hiç tırmanamamış, hiç hissetmemiş çünkü. Üst seviye bir GM ile, bir dünya şampiyonu ile aynı taşları oynuyoruz ama aynı oyunu oynamıyoruz. Bunu anlayalım artık.

Selamlar
Ara
Cevapla
#23
Cengiz Bey,
Üçüncü kişiler konusunda haklı olabilirsiniz. Ama bunun bir standartı da olmalı ve her üye uyabilmeli.
Her zaman iki kişi karşılıklı tartışılmıyor.
Ama önerinizi önemsiyorum.

İslam Hoca örneğini verdim, ama savunmadığım şeylerle örneklendirmişsiniz.
O buldu ve keşfetti. Zamanla yükselen sporcular başka antrenörlerle çalıştılar.

Keşfedenlerin GM olana kadar çalıştırmalarından yana olmamama rağmen bana bunu yakıştırmışsınız. Böyle bir şeyi savunmuyorum ki...

Benim savunduğum keşfedilir, aşamalarına ve gelişim takip dosyalarına göre sporcu bir üst antrenöre teslim edilir.

KONTROL EDİLEBİLİR BİR SİSTEMDE YAPILIR BU...

Bu arada hiçbir sporcumuzun gelişim takip dosyalarının olmadığını, olanlarınsa çok yetersiz olduğunu, yeni -ANTRENÖRLÜK ve SPORCU EĞİTİM- sistemimiz hayata geçince ulusal takımların alt yapılarındaki tüm sporcuların SPORCU GELİŞİM DOSYALARI nın hayata geçeceğini de burada belirteyim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#24
Önce bıkkınlık konusuna açıklık getirelim.

Doğru, bana Kemer'de 15 yıldır Türkiye birincilikleri düzenlenmesi bıkkınlık verdi. Yıllardır eleştirilen bu rezillik karşısında TSF yönetiminin ölü numarası yapması, onlar adına bana dokunuyor. Malum, yurtdışında TSF izni almadan turnuvaya katılmak bu ülkede "şeref suçu" sayılyor; 15 yıldır Kemer otellerini ve özel olarak Limra Oteli ihya etmek "vatana hizmet".

Diğer yandan bıkkınlık hakkı bana ait. Sizin bıkkın olma hakkınız yok. TSF sözcüsü olarak yaptığınız görev, yapılan her eleştiriye cevap vermenizi gerektiriyor. Şimdi:

Turnuva biter bitmez koşa koşa ve büyük bir heyecanla Antalya 2014 başlığını açıyorsunuz. Daha ilk cümlenizde, katılımdan, ödülden, şampiyondan değil; doğrudan otelden girerek telaşınızı belli ediyorsunuz.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Türkiye Küçükler Şampiyonası yine aynı yerde yapılmıştır. Yapılan yerin bir otel oluşu ve konaklama koşulları söz konusu olunca ister istemez ekonomik şartlar da gündeme gelmektedir. Bu durumda katılamayan bir çok değer de ortaya çıkamamaktadır.
Tüm bunlara katılıyorum.
Kemer Türkiye'nin en uzak noktasıdır. Anadolu'nun göbeğindeki Sivas'a 850 km. mesela. Ankara 600; İzmir 500, Trabzon 1.350, Diyarbakır 1.200, Erzurum 1280.

Türkiye Satranç Federasyonu Ana Statüsünde, Federasyonun ilk görevi şöyle tanımlanır:

"Federasyonun görevleri
MADDE 6 ? (1) Federasyonunun görevleri şunlardır;
a) Sporun yurt düzeyinde dengeli bir şekilde yayılıp gelişmesini sağlamak"


Şimdi söyler misiniz, bir şampiyona ısrarla 15 yıldır aynı yerde düzenleniyorsa, sizce buna uygun davranılıyor mu? Muş'tan, Sinop'tan, Edirne'den insanların Kemer'e gelmesi kolay mı zannediyorsunuz? Sosyal adaleti geçin, bunun neresinde insanlık var?

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu turnuva bir başka ortamda da olabilirdi elbette. "Katılımcılar bu kadar para ödemeyebilirlerdi" diyen arkadaşlarımıza da katılıyorum. Sağlık, beslenme, dinlenme, uyku, hazırlanma, ulaşım, değişik ortam ve mekanlardan faydalanma, bir arada kalabilme, zaman, çok amaçlı ve geniş katılımlı toplantılar, eğlence, doğa, ısınma, ara ikram, spor yapabilme, kafeterya da bekleyebilme, güvenli buluşma noktası belirleyebilme, bakımları düzenli yapılan tuvaletler, düzenli su ihtiyacı karşılama, seyirci ile iletişimin kesilmesi, güvenlik, ... vb. tüm diğer ihtiyaçlar düşünüldüğünde.. başka bir yer bulalım...
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Nereyi bulacaksınız?
Koca Türkiye Cumhuriyetinde sadece Kemer Limra Otelde "sağlık, beslenme, dinlenme, uyku, hazırlanma, ulaşım, toplantı, eğlence, kafeterya, güvenlik, temiz tuvalet, düzenli su" var.

Ankara'da turnuva düzenlerseniz mesela, belediye suyu kesiyor. Eskişehir'de temizlik işçileri otel tuvaletlerine su dökmüyor. Van'da kafeterya yok. Bolu'da aç kalma tehlikesi, Samsun'da tramvay işçileri grevi, Denizli'de de iç savaş nedeniyle güvenlik riski var. Ve Kemer Limra bu koşulları sağlayan tek mekan olduğundan öyle şey ediyor. Yoksa nerede yapılacak?

Tabii bu durumda benim TSF binasını Limra'nın 7.katına taşıma önerimi şiddetle yineliyorum; bu koşullar siziLimra Otele mecbur kıldığına göre, TSF oradan pekala yönetilebilir. Kafeterya da varmış nitekim, komite toplantılarınıza faydası olur.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ama uygulanabilir çözümü ben mi kaçırdım okumadım acaba?
Çözüm dediğiniz şey bu ülke satrancının 80 yılında uygulandı. Temel mesele, velilerin sırtından para kazanmak içinTürkiye Birinciliği formatının iğfal edilmesidir, o kadar. Dönün eski Türkiye Birinciliği formatına, sorun çözülsün.

Dünyada hiçbir ülkenin şampiyonluğu, 360 adamın bir otele 2 hafta tıkıldığı saçma bir sistemde yapılmaz. Bu sözde sistem, Türkiye'de satrancın saygınlığını paramparça ettiği gibi 1654 kuvvetli bir oyuncunun parti oynamadan şampiyon olmasını sağlayacak gülünçlükte.

Çözüm mü? İl birincilikleri doğru düzgün yapılır, belli dereceyi geçen oyuncular büyük bir alt turnuvaya çağırılır (Türkiye Birinciliği seçmeleri). Buradan süzülen az sayıda oyuncu final oynar. Bir kaç oyuncu wild-card ile gelir. 2000'li yıllara kadar olan sistemden bahsediyorum. Türkiye Birinciliğinin en fazla 20 oyuncu ile döner turnuva olması onun kalitesini arttırır.

Türkiye Birinciliğini de her sene farklı şehirde yaparsınız. Oyuncuları bir otelde ikamete zorlamazsınız, isteyen teyzesinde kalır, isteyen öğretmen evinde, isteyen otelde. O kadar. Böylece"Satranç sporunun yurt düzeyinde dengeli bir şekilde yayılıp gelişmesini sağlarsınız".

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ama ille de okuma yazmayı öğrensin, algılaması gelişsin, el-parmak kasları gibi küçük kas gruplarının koordinasyonu gelişsin de ondan sonra satranç turnuvalarına alalım derseniz ayrı bir yanlışa da imza atarsınız.
Bunu okuduktan sonra "Keşke Eğitim Kurulu Başkanı olmasaydınız" dedim.

Bu yıl İstanbul Bayanlar Birinciliği, İstanbul'un 70 kilometre ötesinde Haramidere mevkiinde bir AVM'de yapıldı. Rating ortalaması 1233, katılımcı yaş ortalaması 14 olmak üzere. Türk satrancı bu yönetsel deha sayesinde adım adım çocuklara indi, şimdi koca İstanbul Birinciliği 13, 14 yaşına vurdu, UKD ortalaması 1233.

Yetmez ama evet. Eğer sizi dinlersek yakında İl Birinciliğini Keşan yolu üzerinde bir benzincide 1.090 ortalama ile ve okuma yazmaya bilmeyen, kasları gelişmemiş ideal oyuncularla oynanacak hayırlısıyla.

Bitirirken, o muhteşem tespitinizi finale bir daha alıntılıyorum. Türkiye'de bir Satranç Federasyonu var ve aşağıdaki görüş Federasyonun Eğitim Kurulu Başkanındır:

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Ama ille de okuma yazmayı öğrensin, algılaması gelişsin, el-parmak kasları gibi küçük kas gruplarının koordinasyonu gelişsin de ondan sonra satranç turnuvalarına alalım derseniz ayrı bir yanlışa da imza atarsınız.
Ara
Cevapla
#25
Bayım,

Evet aynen fikrimi yazmışsınız tamamına katılıyorum.

İnkar etmeden ve değiştirmeden arkasındayım.

Ama sizin ne anladığınıza, ya da daha doğrusu neyi anlamadığınıza bağlı bir saptamamdır o yazı.
Ne yazmışım?
"Ama ille de okuma yazmayı öğrensin, algılaması gelişsin, el-parmak kasları gibi küçük kas gruplarının koordinasyonları gelişsin de ondan sonra satranç turnuvalarına alalım derseniz ayrı bir yanlışa da imza atarsınız."

Bundan ne anladınız bilmiyorum.
Ama ben, "9 yaş altına satranç turnuvalarını kapatırdım" diyen arkadaşıma cevaben yazdığım bir yazıdır o.

9 yaşına kadar satranç turnuvalarına almayı kapatırsanız ( ki büyük oranda nitelikli okuma yazma, küçük kas gruplarının gelişiminin devamı, algılama ve yorumlama yeteneklerinin gelişimi o yaşlarda hazırdır) nice yetenekleri çoktan kaçırırsınız.

Yazımı lütfen iyi okuyunuz.
Ben 8 yaş altına kuralları biraz esnetilmiş şenlik havasındaki ve eğlenerek öğrenme aşamasındaki minikler etkinliklerinden bahsettim. Adına da yarışma olgusunu çağrıştırmamak için etkinlik yada şenlik dedim.

Yukarıda en az iki ayrı yazımda olmasına rağmen yanlış algı oluşturma çabalarınızı şiddetle kınıyorum.

Çocuklarımızın bazı özelliklerinin gelişmesini bekleyip kuralcı yarışmalara alınması taraftarıyım.

Henüz gelişmesini tamamlamayan çocuklar katı kuralları olan turnuvalara alınmamalı ve yönlendirilmemelidir.
Bunun ticari amaçlarla yapılması da ayrı bir toplumsal ve etik yanlıştır.

Ama gelişimin ön planda olduğu istisnalar da olabilir.
Bu istisnalar da şenlik havalarında, eğlenirken; kendisini hiçbir baskı altında hissetmeden oynayan çocuklar arasından çıkabilecek üstün yetenekli çocukları da keşfetmek olasıdır.

Her zaman evde anne baba keşfedemeyebilir bu çocukları.
Onu daha fazla bir süreyle okulda takip eden ve 14-16 yaşıtı arasında aynı ortamda kıyaslama şansına sahip ana sınıfı öğretmeni daha önce de keşfedebilir.
3 yaşında harika keman çalan Akim CAMARA, ya da 5 yaşındaki Çinli piyanist çocuk elbette çoklu etkinlikler içinden çıkmamıştır. Onların yaşantısı çok daha özeldir. Fark edilme süreçleri de öyle.
Ancak okullaşma sürecindeki aynı yetenekli çocukları çok öncesinden; ana sınıfı-okulu çağlarında satranç yeteneğinin ön işaretlerini alırsınız.
Hemen katı kuralları olan turnuvalara almazsınız onları. Uygun eğitim programlamalarını yaparsınız.

Sonuçta Bayım;
Ben düşüncelerimi açıkça yazdım. Her birinin yanındayım.

Algılama probleminizin olduğunu sanmıyorum.
Fakat doğru algıladığınızı farklı algılatma yeteneğinizi bir sorgulayın.
bakalım.

Bu arada tenis eğitimi alan oğlunuza başarılı bir spor hayatı dilerim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#26
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:"Ama ille de okuma yazmayı öğrensin, algılaması gelişsin, el-parmak kasları gibi küçük kas gruplarının koordinasyonları gelişsin de ondan sonra satranç turnuvalarına alalım derseniz ayrı bir yanlışa da imza atarsınız"

Bundan ne anladınız bilmiyorum.
Şunu anladım:

Okuma yazma bilmeyen ve kasları gelişmemiş 5 yaşındaki çocukları satranç turnuvalarına alacaksınız. Anladığımı teyit etmek için de "satranç turnuvalarına alalım" kelimelerini kalınlaştırıp, çizdim.

Ha bu kadar açık yazan birşeyi nasıl anladığımı ispat etmek niye çaba harcıyorum, bakın o da ayrı bir başlık altında tartışılabilir (tercihen "ömrünü boşa nefes tüketmekle geçirenler" gibi bir başlıkta Big Grin )

Okuma yazma bilmeyen, kas gelişimi tamamlanmamış bir çocuğun TURNUVADA (bu sefer de büyük yazdım ConfusedhockSmile oynaması katliamdır. Aha son sözüm de budur.

M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu arada tenis eğitimi alan oğlunuza başarılı bir spor hayatı dilerim.
Teşekkür ederim.
Ara
Cevapla
#27
Ben küçük yaş gruplarına yönelik;
TURNUVA yerine, EĞLENCE-ÖĞRENME AŞAMALARINA UYGUN ETKİNLİKLER DERKEN SİZ HALA TAM TEŞEKKÜLLÜ TURNUVALARDAN BAHSEDİYORSUNUZ.

Bu durumda elbette ömrünüzü boşuna nefes tüketmekle geçirirsiniz.
Yazık olur üzülürüm.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#28
Bu başlıkta yazdığım ( ANTALYA-2014) ilk yazı bir methiye değildir!
Ama ısrarla öyle algılayan arkadaşlarım için, AYNI YAZI İÇİNDE 22 ayrı başlıkta; olumlu-olumsuz gözlem, haber ve tespit-öneri olduğunu hatırlatmak isterim.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#29
Bu bölümdeki tartışmalarda İslam beyin adı geçti.Bir ustanın kariyerinin başlangıcında ona emek vermiş bir öğreticimizin adının belirtilmesi onu teşvik eder.Belki Topluma yeni ustalar kazandırır.Yoksa İslam beyin adından sözedenlerin ve İslam beyin kendisinin başka bir beklentileri yoktur.Federasyon yönetimleri yetiştirdiği büyükustaların yaşam öykülerini anlatırken bu öykülerdeki bazı isimleri unutabilirler.Geçmişde buna tanık olduk.Beklediğimiz tek şey birbirimizin hevesini korumaktır.Yoksa hiçbirimizin "filan kişi filan sporcuyu Büyükusta yapana kadar çalıştırsın"şeklinde bir iddiası olamaz.Kişilerin hevesini kırmayalım!Kim hangi konuda hizmet etmişse ona teşekkür edelim!Madalya istemiyoruz.Övgü dolu sayfalarca yazı yazılmasını istemiyoruz.Biraz teşvik bekliyoruz.Bu arada İslam beyi ilgilendirmeyen ve birkaç sene öncesine ait bir örnek vereceğim.12 yaş civarında olan başarılı bir sporcumuzla söyleşi yaptılar.Kısa öyküsünü anlattı.Notasyon yazmasını Satranç İlçe temsilcisinden öğrendiğini söyledi.Daha sonra hangi ustalarla çalıştığını söyledi.Bu ustalarla ilgili olarak örneğin 3 isim belirtmesi gerekirken 2 isim belirtti.Neden?Çünkü Satrancın bir Politikası vardır.Satranç da bir küçük Politikadır.Politik davranmayan yarışı kaybeder.Tabii ki genç bir sporcu farklı aşamalarda farklı ustalarla çalışacaktır.Zaten aynı kişi ile devamlı çalışsa bir yere gelemez.Ama kendisine katkı sağlayanlara teşekkür ederken ayrıcalık yapmamalıdır.Ayrıcalık yapılması da bölünmemize ve zayıflamamıza neden olur.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#30
Sn. ÜLKER,
İslam Hoca'yı çok özel şartlarda satrancı sevdiren ve yetenekleri keşfeden, belli bir aşamaya kadar da çalıştıran sembol bir isim olarak minnetle andım.
Ve daha benzer nice adı sanı bilinmeyenleri...
Ben hiçbir zaman keşfeden kişinin sonuna kadar o sporcuyu çalıştırması gerekir şeklinde bir fikrin yanında olmadım. Söylemlerimde ve onca yazımda bu anlamda bir tek satır yoktur.

Gereğinde 3 yaşında bile eşsiz bir yeteneğin keşfi, Akim KAMARA' YI örnek verdim.
Kendisi üç yaşında keman çalmaya başlamış.
Andre RİEU orkestrası eşliğinde 2005 yılında keman gösterisi uç bir örnek olarak gelebilir.
Satrançla ilgisi yok gibi de gözükebilir.
Ama yetenekler kendilerine fırsat verilmezse yok olur giderler.
Düzeyine ve gelişimine uygun yeteneklerini sergileyebilecekleri, o ışıkları saçabilecekleri fırsatları onlara kimler sunacaktır?

Şimdi yine abartılı bir saptırma olarak;
"oldu olacak biberon turnuvası düzenleyelim bari" şeklinde cevabi yazılar gelebilir.
Ben bu konuyu önemsiyorum. En azından mesleki olarak.
Düşüncelerim belli, önceki yazılarımda duruyor.
Tekrar etmenin anlamı yok. Gerçekten bıktırıcı oluyor.

Bazı arkadaşların inançsız ve alaycı yaklaşımları bu süreci baltalamamalı diye düşünürüm.

9,10, 11 ve 12 yaşlarında da satranca başlanabilir elbette.
Ama öğrenme açlığının çok önemli bir bölümü bitmiştir.
Hayatının en miskin dönemi başlar. Onca anatomik ve psikolojik sorunlar içinde satranç eğitimi ?! Ona ne kadar çekici gelebilir ki? Üstelik kendindeki enerji artışını ve fiziksel gelişimini fark ederek başka spor dallarına yönelme çağı başlamışken...
Okul, dershane, sınav baskıları arasında...
Hayatının en sorunlu ergenlik dönemlerinde satranca başlamak bir çocuğu daha verimsiz süreçle baş başa bırakmak olur. Yine de istisnalar elbette olabilir.
Ne kadar gerçekçidir?

Hevesimiz kırılmaz merak etmeyin. Yeter ki yerimize daha verimli çalışacak olan arkadaşları sır gibi saklamayı bırakıp da önerilerini açıkça yapsalar.
Emin olun gereken her şeyi anında yapmaya hazırım.
Satranç için bu da bir görev olur benim için...

Selam ve saygılarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#31
Aşkın Bey, ve diğer arkadaşlar

Böyle anmamın sebebi eşit miktarda yazı yazılmasıdır herhalde Smile

Şaka bir yana, lütfen tartışma adabını ve medeni seviyeyi tutalım.

Burada yazan hiç ama hiç kimse, küçük çocukların satranç eğitimi almasına laf etmedi, bilakis erken başlamanın, disiplinin, uygun hocalar tarafından sistematik çalıştırmanın ve hatta kas, el-göz koordinasyonu gibi şeylerin öneminin hepimiz farkındayız. Küçücük ama yetenekli çocukların turnuvada oynatılmasını da önemsiyoruz, herkes bu fikirde. Kimse onları keşfeden ama satranç oyun seviyesi kuvvetli olmayan hocaları küçümsemiyor, onların öneminin farkındayız. Kimse 9 yaşın altında bir çocuk turnuvaya girmesin, yasaklansın demedi.

Ne denildi? Küçük yaş grupları kalkmalı denildi.

İkisi aynı şey değil. Hayatı, mücadeleyi henüz bilmeyen küçük çocuklarla, satrancı bilmeyen velilerin istismarıdır bu yapılan, denildi.

Rica ediyorum, bunları bilmezden, anlamazdan gelip de "hep haklı" çıkmaya çalışmayalım. Boş tartışma durumuna düşüyoruz. Zamanımıza yazık..

Selamlar
Ara
Cevapla
#32
Tartışmanın yönü başka bir yöne kaydığından dolayı başka bir başlık ( http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=3787 ) altında yazdığım mesajı buraya kopyalıyorum:

Özgür AKMAN herkesin bildiği ama kimsenin konuşmaya cesaret edemediği bazı gerçekleri ifade etmiştir.

Kendisini yürekten kutlarım. Benim de söyleyeceklerim var:

Satranç öğretimiyle turnuva satrancını birbirinden kesin çizgilerle ayırmamız gerektiğini düşünüyorum. 12 yaşından önce çocukların turnuva satrancına dahil edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü kazanma psikolojisinin yarattığı baskı hem satrancın zevkini kaçırır, hem de potansiyel becerinin gelişimini engeller.

Satrançta veli profili son yıllarda işin içine dahil oldu. Eskiden (örneğin 10 yıl önce) böyle birşey yoktu çünkü ne turnuva yaşı bu kadar düşüktü, ne de veliler, entelektüel bir uğraş dalı olan ve zekanın kanıtı sayılan satranç konusunda bu kadar hırslıydı. Lafımı dümdüz söyleyeyim: Kendi başaramadıklarını çocuklarının başarmasını ısrarla isteyen bir kitle var satranç dünyasında: VELİLER.

Başta Federasyon yönetimi olmak üzere satranç dünyasının para kısmıyla ilgilenen kesimler bu gerçeği gördü ve bu kitleden maksimum kazanç sağlamanın yollarını aradı, buldu da.

4-5 yaşında okuma-yazması bile olmayan çocuklar turnuvalara zorla sokuldu, teşvik adı altında velilerine plaketler verildi, ağızlara bir parmak bal çalındı. Yetenekli-yeteneksiz ayrımı yapmıyorum, küçücük çocukların velileri kandırıldı ve kandırılmaya devam ediyor.

Federasyon yönetimi gerek yaş grupları sınırlarını düşürerek, gerekse liglerde genç oyuncu yaşını daha da aşağı çekerek bu kitleyi faullü kucakladı.

Bu teşvikleri bir fırsat ortamı olarak gören bazı antrenörler, velilere birtakım vaatlerde bulunarak özel ders verdiler, vermeye devam ediyorlar. Satranç dünyasının yabancısı sayılabilecek veliler ise anlık başarılarla, kıymeti kendinden menkul AVM çocuk turnuvalarıyla adeta bir tiyatro ortamında kandırıldılar. Çocuk turnuvalarının en büyük zararı belki de bu sanal oyun havuzudur. Çocuk açık bir turnuvaya katıldığında öyle bir hezimet duygusu yaşar ki, buna karşı tepkisi satrancı tamamen bırakma seviyesinde bile olabilir.

Bir antrenörseniz ve yazdıklarımı buraya kadar okuduysanız sizden ricam, lütfen dürüst olun, dürüst çalışın. Kendi ELO-UKD'nize eşit ya da bundan yüksek seviyedeki oyuncuları çalıştırmayın. Velileri daha üst seviyede bir antrenöre yönlendirin. Bir öğrenci kaybeder gibi görünürsünüz ama bu dürüst tavrınızla marka olabilir, 10 öğrenci kazanabilirsiniz.

Bir veliyseniz ve yazdıklarımı buraya kadar sabırla okuduysanız, lütfen bana kızmayınız. Çiçeği burnunda bir babayım ve insanın çocuğunun, hayattaki en önemli varlığı olduğu gerçeğini çok iyi anlamış bulunmaktayım. Ne yapmalıyım diye sorarsanız, cevaplar aşağıda:

1. Antrenörünüzün ELO'sunu ve UKD'sini öğrenin.
http://ratings.fide.com/
http://ukd.tsf.org.tr/ukdsorgulama.php
sayfalarına bir zahmet girin.

2. Her atıp tutana inanmayın. Mümkün olduğunca çok antrenörle sohbet edin. Hem faydalı şeyler öğrenirsiniz, hem de diğer antrenörlerle iletişim halinde olduğunuzu gören potansiyel "atıcılar" sizi kandırmaya daha az teşebbüs ederler.

3. Çocuğunuzun fiziksel gelişimine dikkat edin. Satrançla uğraşacam diye bilgisayar programlarının başında pinekleyen bir antisosyal bir çocuk yetiştirmeyin. Mutlaka ve mutlaka fiziksel aktivite yaratın. Satrançtan çok daha faydalı olacağını aklınızdan çıkarmayın.

4. 12 yaşından önce çocuğunuzu turnuva satrancından uzak tutun. Her çocuk bu duygusal mücadelede çetin ceviz olmayabilir, olmak zorunda değil. Mümkünse o zamana kadar teorik bilgi aşamasında kalın, pratiğini okulda arkadaşlarıyla yapacaktır, merak etmeyin.

5. Turnuvalara katılmaya başlamışsanız, çocuğunuzun mevcut ELO ve(ya) UKD gelişimini çizelge şeklinde tutun. Ani düşüşler veya bir yıldır aynı seviyede oluş, yanlış antrenörle çalıştığınızın apaçık bir kanıtıdır.

6. Özgüven kazanmasını istiyorsanız, turnuva salonunda bulunmamaya çalışın. Mümkünse turnuvaya kendisi gidip gelsin. Yok, gidemeyecek kadar küçükse bırakın, turların bitiminde alın. Turnuvaya kendisi gidip gelemeyecek kadar küçük bir çocuğa bu gerilimli ortamı yaşatmanızın vicdan muhasebesini kendiniz yaparsınız.

7. Antrenörünüzle birlikte ELO - UKD gelişim planı hazırlayın. Gerçekçi ve kontrol edilebilir bir plan olmalı. Örneğin, 1300 seviyesindeki bir oyuncu için "5 yıl sonra 2000" gibi gerçekdışı planlamalara kanmayın. Altı aylık kolay takip edilebilir ve daha makul hedefler, sağlıklı bir gelişim vaat ederler.

8. Fazla hırs yapmayın, yapıyorsanız bile asla çocuğunuza belli etmeyin. Çocuğunuzun satrançta başarılı olması yönündeki isteğiniz, çocuğunuzun isteğinden bir tutam bile daha fazlaysa, yanlış kulvardasınız demektir. Unutmayın ki birçok usta, velisiyle birlikte değil, "velisine rağmen" bu alanda başarıya ulaşmıştır.

9. Okul derslerinde bir başarısızlık görürseniz ve bu başarısızlıkta satrancın %10 bile etkisi olduğunu düşünüyorsanız, satranca ara verdirin. Satranç hiçbir çocuk veya genç için asli işlerin önüne geçen bir etkinlik olmamalı. YGS'den sonra hiçbir üniversiteyi kazanamamış 2100'lük bir çocuğunuzun olmasını mı istersiniz, yoksa İTÜ Elektronik Mühendisliği kazanmış 1900'lük bir çocuğunuzun mu? Bu örneği hatırlayın.

10. Satranca fazla bel bağlamayın. Herşey harika, olağanüstü gitse, şans her daim sizinle olsa ve çocuğunuz 18 yaşında GM olsa bile hayatını satrançla idame ettirmesinin Türkiye şartlarında çok zor olduğu gerçeğini aklınızdan çıkarmayın.

Sevgi ve saygılarımla.
Ara
Cevapla
#33
Aşkın Bey, eski dünya şampiyonu Anand'ın cümlesini örnek vermiş, ancak bu cümlenin Dünya Şampiyonluğu ünvanı için söylendiğini düşünüyorum. Yoksa kendisi 19 yaşında büyükusta olabilmiş bir satranççı böylesine ilginç ve tartışmaya açık bir cümle kurmazdı. Tahminimce kendisine sorulan "Dünya Şampiyonluğu için kaç yaşında hangi aşamalardan geçmiş olmak gerek?" benzeri bir soruya cevap vermiştir, yoksa öyle bir cümleyi satranç dünyasının geneline uygulamaya çalışmak çok saçma olur.

Küçük yaşta satranççı sayısını artırmak satrancın seviyesini yükseltmez efendiler. Nitekim bu çabalar sonuna kadar gösterildi. Gerek federasyonun antrenör ithali ve oyunculara sunduğu destek, gerekse oyuncuların gösterdiği özveri, belli bir noktaya gelinmesini sağladı.

Ancak gelinen nokta nedir? Şu an dünya satrancında ne durumdayız? Avrupa satrancının neresindeyiz? Bu kadar çok çaba sarf edilmeden önce neredeydik? Bu soruların cevabını hepimiz üç aşağı beş yukarı biliyoruz.

Oysa basit bir gerçeği kabullenmemiz gerek, herşeyden önce: Türkiye'de satranç kitle sporu değildir, kısıtlı bir kesimin ilgisini çeken uğraş alanıdır. Bu temel gerçeğin her kelimesine dikkat edilmesi gerek.

Bunun basit gerçeğin aksini kanıtlamak için saçma sapan işler yapıldı; satranç taşlarının hareketini bile bilmeyen kişilere lisanslar çıkartıldı. Lisanslı oyuncu sayısı şişirildikçe şişirildi ve toplamda futbolla bile karşılaştırılır bir hale geldi! Haberimiz olmadan satranç ne patlama yapmış, Mars'ta yaşadığımızdan olsa gerek, anlayamadık bir türlü.

Devam edeceğim.
Ara
Cevapla
#34
Bu başlıkta yazılanları toparlamak gerekirse;


*** Satranç temel eğitimi ile satranç sporculuk eğitimi içerik, hedef ve programlar açılarından farklıdırlar.

*** Satranç eğitimine başlama yaşı ile turnuva satrancına başlama yaşı bir olmak zorunda değildir.

*** Bu süreç çocukların farklı gelişim evrelerine ve özelliklerine göre değişebilir.

*** Satranç eğitimi sonunda turnuvalara katılabilecek ve bu sporun yarışabilme olgusunu kazanmış ve o düzeyde olduğu tespit edilen sporcuların turnuva satrancına başlamaları daha uygundur.

*** Satranç temel eğitimi ve ilerleme aşamalarının takibi ile sporcu ve sporcu velilerinin aydınlatılması önemlidir.

*** Satrancın ülke genelinde yaygınlaşmasını sağlamak için özellikle Türkiye Şampiyonalarını farklı illerde yapılması önerisi önemsenmelidir.


*** İşlev ve amaçları açısından; okulda satranç temel eğitimi ile satranç sporculuğu eğitimi farklılıklar arz eder.

*** Satranç sporunu tanıtmak ve sevdirmek için doğru eğitim programları uygulandığı sürece okullar birinci basamaktır.

*** Küçük yaşta satranççı sayısını arttırmak satrancın seviyesini yükseltmez. Ancak küçük yaşta eğitim çağındaki çocukların satranç eğitiminden alabileceği olumlu kişilik gelişimi özellikleri vardır.

*** Özellikle başlangıç aşamasında, eğitim çağındaki küçük çocukların satranç eğitimi için dikkatli bir program uygulanmalı, onları keşfeden ya da çalıştıran antrenörlerin bu konuda yeterlilikleri sorgulanmalı ve gelişim aşamalarının takibi için gerekli planlamalar yapılmalıdır.

*** SATRANÇ SPORCULUĞU için başlangıçta, çocuğun olumlu kişilik özellikleri kazanımı dikkate alınarak gerçekçi ve hayatın içinden hedefler seçilmelidir.


*** Bu yolda sporcu velilerinin makul ölçülerde beklenti ve gerçekçi hedefleri çocuğun hayata hazırlanma sürecinde çok önemli bir rol oynar.


*** Küçük yaş gruplarına yönelik turnuva satrancında ısrarcı olmamak gerekir.

*** ... ...( diğer önerileriniz için)
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#35
M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu başlıkta yazılanları toparlamak gerekirse;
"TSF 15 yıldır aynı yerde turnuva düzenleyerek suç işlemektedir" gibi seksi bir konumuz daha var; her ne kadar ısrarla görmezden gelinmek istense de 8)
Ara
Cevapla
#36
Sn. Cengiz KELEŞ,

Sizi daha iyi anlayabilmem için öğrenmek istiyorum.

Aşağıdaki ifadelerinizi yan yana koyduğumda aynı fikir noktasına çıkmam gerekmiyor mu?

Bakınız;

" Ben yetkili olsam tüm dünyada 8 ve belki 9 yaş ve altına turnuva kapısını kapatırdım."

...

"Kimse 9 yaş altına bir çocuk turnuvasına girmesin, yasaklansın demedi."


...

" Ne denildi? Küçük yaş grupları kalmalı denildi."

...

Yani ne anlamalıyım bu cümlelerden?

*** 9 yaş altına sadece satranç eğitimi verilsin.
*** Ve düzeyine uygun bölgesel şenlikler yapılsın.

Bunları mı anlıyorum?

Selamlar...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#37
By JOJO,

Farklı il önerim orada duruyor.

Sizi anarak yazmıştım.

Siz farklı algı yatamaya devam ediyorsunuz.

Bravo !
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#38
By JOJO' ya

"Siz farklı algı yaratmaya devam ediyorsunuz "

olacaktı,

YAZIM HATASI TARAFIMDAN YAPILMIŞTIR.
özür...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#39
Sayın Jojo kısmen haklı, ancak sanki tek yanlış buymuş gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruyor. Sanırsın Federasyon herşeyi doğru yapıyor, sadece otel meselesi yanlış. Smile

Gerçekten de Limra Otel dayatması artık kabak tadı verdi ve can sıkıcı bir hal aldı. Limra Otel uygulamasının samimiyetsizliği, konaklamayan oyunculardan fazla para alınmasıyla anlaşılabilir. Yanlış hatırlamıyorsam 180 TL'lik bir meblağ, oyunculardan keyfiyet üzerine haksız bir şekilde tahsil edilmektedir. Bu saçmalık ortada dururken Limra Otelini savunmanın hiçbir alemi yoktur.

Ne yapmalı? İddia ediyorum ki Ankara'da, Limra olanaklarını sunan birçok otel mevcuttur. Bu alternatifler eminim ki çok daha kaliteli hizmet verebilirler. Yani herkese eşit mesafede olan Ankara gibi bir merkez nokta varken Antalya tercihi çok doğru görünmemektedir.

Gelelim işin ikinci boyutuna: Antalya'da da olsa, Ankara'da da olsa yüzlerce çocuğu aynı salona toplayıp yarıştırmak bana çok tutarlı gelmiyor. Hemen ardından genel kategorideki yarışmaların yapılması, samimiyetsizliğin göstergesidir. Mümkün olduğunca çok çocuğun ikinci turnuvada yarışması ve daha fazla konaklama geliri elde edilmesi hedeflenmektedir.

Çocuk satrancındaki bu aşırı şişkinlik bize nasıl dönüyor, hiç düşündünüz mü? O kadar çocuktan kaç tanesi genç kategorisine geldiğinde satranca devam etti, devam edenlerden kaçı ELO'sunu kayda değer bir şekilde artırarak yapılan yatırıma karşılık verdi? GM'lerimiz düzenli ve yeterli teşviki görüyor mu? Sanmıyorum. Peki IM'lerimizin kaçına GM olabilmeleri için destek sağlandı? Yoksa GM'liğe göz kırpanların bazılarının önü mü kesilmeye çalışıldı? Gerçek soru(n)lar bunlardır. Çocuklar belli bir yaşa kadar turnuva satrancı oynayıvermesinler; ne onlar birşey kaybeder, ne de biz kaybederiz. Turnuva satrancı oynayana, oynamaya çalışana sahip çıkalım önce.

Hadi bunları da geçtim, diyelim ki samimi işler yapıldı. Dragan SOLAK ve Alezander IPATOV neden apar-topar transfer edildi, bunun açıklaması nedir? Bir yandan altyapıya önem veriyorum diyorsun, öte yandan genç ustalarının, büyükustalarının A takımdaki yolunu kesiyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Önce bunları anlamak lazım, bir GM'nin, hem de genç bir GM'nin bile hak ettiği formayı giyemediği bir sistemde yer aldığımızı görmemiz lazım. Çocuk satranç turnuvaları para tuzağından başka birşey değildir. Veliler yukarıdaki cümlemi çok iyi anlamalı ve gerek kendilerinin, gerekse çocuklarının gereksiz yere yıpranmasını engellemelidirler.

Özgür AKMAN'ın son derece haklı bir sorusu arada gümbürtüye gidiyor, izin vermiyorum. AKMAN şunu sordu: "Türkiye Şampiyonası son 10 yılda kaç kez format değişikliğine uğradı?". Bu soru önemlidir. Bu soru, çocukların satrancına çok önem verdiğini iddia edenlerin, daha yetişkin satrancında bile işleri rayına oturtamadığının kanıtıdır. Es geçilmesinin nedeni budur.

Ben cevaplamaya çalışayım, günümüzden geriye doğru. Yanlışlarım olursa lütfen düzeltin:
2014 - Türkiye Kupası (?), ardından döner turnuva ile final oynanacak.
2013 - Türkiye Satranç Şampiyonası - İsviçre usulü (neredeyse) açık turnuva sistemiyle.
2012 - Türkiye Satranç Şampiyonası - İsviçre usulü (neredeyse) açık turnuva sistemiyle.
2011 - Türkiye Satranç Şampiyonası - İsviçre usulü (neredeyse) açık turnuva sistemiyle.
2010 - Döner Turnuva, öncesinde Limra'da neredeyse açık seçme turnuvasıyla.
2009 - Döner Turnuva, öncesinde Limra'da neredeyse açık seçme turnuvasıyla.
2008 - Döner Turnuva, öncesinde Limra'da neredeyse açık seçme turnuvasıyla.
2007 ve öncesinden çok emin değilim, arkadaşlar tamamlar.

Demek ki belli bir formatta stabil bir şampiyona yapılamıyor, bu da değişikliklere neden oluyor. Hatırlarsanız 2010 şampiyonasında oyunculara gerekli teşvik sağlanmamış, favorilerin neredeyse tamamından yoksun bir Türkiye Şampiyonası yaşanmıştı. Bu skandal görüntü üzerinde TSF yönetimi ertesi yıl açık turnuva kararı almıştı.

Şimdi eski sisteme yeniden dönülmek isteniyor. Dilerim ki oyuncular gerekli teşviki, desteği görür ve favorilerin yarıştığı bir şampiyona izleriz. Aksi halde 2010'daki görüntü kaçınılmaz olacaktır.

Konu yelpazemi geniş tutmamın nedeni, her birinin diğeriyle ilişkili olduğunu düşünmemdir.
Ara
Cevapla
#40
Antalya-2014 başlığı altında 6 değerli yorumcu (Ateş Ülker, Cengiz Keleş, M.Aşkın Taşan, Mojo Jojo, Oktay Ertan, Özgür Akman) görüş bildirdi. Yorumların ağırlığı hızlandırılmış sistem, notasyon ve çocuk satrancı (turnuvası) üzerineydi. Otel olayını birazdan açacağım.

Çocukların satranca başlama yaşları, turnuvaya başlama yaşları, çocuklara satrancı öğretmeye çalışan antrenörlerle ilgili konular çok ilgimi çekiyor. Fakat bu konular hakkında bilgi ve tecrübe yetersizliğimden dolayı görüş bildirmekten uzağım.
Ancak Federasyona bir öneride bulunabilirim. Çocuk satrancı konulu güzel, çok katılımlı, ciddi bir sempozyuma ne dersiniz ? Konuşmacıların araştırmacılar, akademisyenler, arif kişiler, antrenörler, GM'ler, satranççılar, veliler ve hatta çocuklar olduğu bir sempozyum. Konuşmacıların önceden hazırladıkları konuların seçici ve değerlendirici bir kurulun süzgecinden geçmesinden sonra topluluk önünde sunulmasına ve soru-cevap kısımlarının olacağı bir sempozyuma ne dersiniz ? Bu sempozyuma basının, medyanın davet edilmesine, gazetelerde, dergilerde yer alması için, bazı televizyonlarda yer bulması için çaba gösterilmesine ne dersiniz ?
Bu sempozyumda açıklanacak, konuşulacak, görüşülecek konular üzerinde dinleyicilerin, izleyicilerin kanaat oluşturmalarına, toplum bilinci oluşmasına, çoğunlukça kabul görecek konularda ilgililerin aksiyon almasına ne dersiniz ? Bu sempozyum birçok ailenin ve çocukların ciddi bir şekilde satranca odaklanmalarını sağlayamaz mı ?

Yok istemem, ihtiyacım yok diyebilirsiniz. Siz bilirsiniz. Öneri benden, uygun görmemek sizden.

Gelelim otele.
Bazen bozuk bir plak gibi takılırım. Hep aynı şeyden bahsederim. Bu başlık altındaki bu yazımda da otelden bahsedeceğim.
Yukarıdaki yorumlar içinde bir kavram dikkatimi ve ilgimi çekti. Tüm sözcükler arasından onu cımbızla çeker gibi aldım çıkardım. Eleştiri konumu önünüze koyuyorum işte.

Güvenlik. Otelin güvenliği.
Otele bugüne kadar hiç gitmedim. Sadece dıştan ve içten fotoğraflarını gördüm.Bu fotoğrafları gördükten sonra eleştirme ihtiyacı duydum. Yorumcular güvenlik kavramını kullanmışlar. Ben de güvenlikten bahsedeceğim. Fakat sanmayın ki güvenlik görevlisinden bahsedeğim. Benim konum başka.

Oteldeki turnuva salonunda kaç adet EXIT var ?
Turnuva salonundan çekilen fotoğraflarda gördüğüm kadarıyla,EXIT (Acil Çıkış Kapısı) önüne masalar ve sandalyeler konmuş, FIDE turnuva kurallarını hiçe sayarcasına. EXIT'ın önü kapanmış. Acil durumda satranç oyuncuları o daracık kapıdan dışarıya nasıl çıkacaklar ?
1 adet Acil Çıkış Kapısı 350-400 kişi için çok yetersiz. Ve hele 350-400 kişinin çocuklar olduğunu düşünürsek... Allah korusun facia yaşanır orada. Eğer o salonda 1 adet Acil Çıkış Kapısı varsa, onca insanı önü tıkanmış o daracık kapıdan bina dışına çıkaramazsınız. İnsanlar birbirini ezerler. Trafikte onlarca şeridin 1-2 şeride düşmesiyle arabaların tıkanması, hareket edemez hale gelmesi gibi, insanlar o kapının önünde yığılıp kalırlar. Bunun sorumluluğunu kim almak ister ?

Depremi ve yangını bilmeyen, yaşamayan ve bilip yaşayıp ta unutan o EXIT'in ne anlama geldiğini düşünmez ve önünü tıkar ve başka EXIT'ler olmasının şart olduğunu bilmez, düşünemez. Gelecek zamanlarda başka tedbirler alınmazsa o salonda turnuva düzenlemek değerli satranççıların hayatını riske atmak demektir.

Bu konu gelişmişliğimiz ve insana verdiğimiz değerle doğrudan ilgilidir. Apartmanınızda yangın merdiveni, acil çıkış kapısı olmasını istemezmisiniz ? Yoksa yangın ve deprem olduğunda apartman dışı yerine apartman içine mi kaçarsınız ?!

Yangın olur da binadan çıkamazsanız külleriniz havaya savrulur. Deprem olur da binadan çıkamazsanız vücudunuz pestil gibi beton yığınlarının arasında kalır.
"Bize birşey olmaz" mı diyorsunuz, geleneksel Türk düşünüş ve davranış mantığıyla ?!
Ya size birşey olursa ?! Allah korusun... Gözünüzde canlandırmanızı bile tavsiye etmem.

Yukarıda yazdıklarım ütopya değildir. Depremi ve yangını yaşamış birisi olarak, kaza, afet geliyorum demez diyorum. Geldim der. Tedbir alınmamışsa o zaman iş işten geçer. O zaman keşke demek çare değildir. Bu yazım gelecekte tedbir alınması için ikaz mahiyetindedir.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 15 Ziyaretçi