Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin Turnuvaları
#1
Gittim, bir yığın elo bıraktım, ama organizasyonu genel olarak çok beğendim. Pek çok ilde örnek alınması gereken budur.

Bursa'ya satrançla ilgili ilk kez 2009'da gitmiştim, Dünya Takımlar Şampiyonası'nı New in Chess için izlemek amacıyla. O zaman da küçük çocukların maç izlerkenki ciddiyeti vs. beni çok etkilemişti. Türkiye'nin başka yerinde de maçları izleyen çocuklar gördüm ama çoğunluğun pür dikkat izlediğini ilk kez hayretle görmüştüm. Muhtemelen çocuklar o okulda ders veren öğretmenleri tarafından getirilmişti ama önemsiz. Satranç kültürüne maruz kalmak böyle bir şey işte. 1000 kişilik spor salonuna çocukları doldurmak değil. Salon ve çevresi de çok güzeldi hatta oyuncular misal Nakamura, Aronian ve Grischuk çok övmüştü.

Tesadüf yine oradaymış turnuva. Tekrar edeyim, oldukça keyif aldım. Hatta kötü sonuç aldığım için hırslandım, yenilen deve güreşe doymazmış, geri gelmeyi düşünüyorumSmile Lakin Bursa'da kişilerden bağımsız bir şekilde sponsor, destekçi bulunabiliyor. Başka yerlere haksızlık değil Bursa'ya övgü olarak algılayın bunu.

Ankara'dan hızlı tren ve otobüsle gitmek oldukça kolay. Biraz masraf yatım, üstüne bir de elo harcadım (Smile) tabii ama pişman değilim. İzmir'deki İlk Hafta Sonu turnuvalarına benzer güzel bir seri. Üstelik yetişkinler de katılabiliyor.

Yine kişiselleştireceğim ama biz bunu Ankara'da yapabilirsek iyi olur.

Bursa Büyükşehir Belediyesi para ödülü verdiğine göre satrancın kumar olduğunu da pek düşünmüyor, Ankara'da para ödülünün kumar olduğunu iddia edenler oluyor da.
Ara
Cevapla
#2
Hakikaten biraz satranç yazalım.

Enis Bilyap bir süredir turnuva kalitesi kavramını geri getirdi, bunda babadan ve şehirden gelen kalite geninin etkisi var ama bir başka faktör, Bilyap tarafından işin business tarafının bilinmesi.

Ben yine dıştan içe gitmeye çalışacağım; turnuva kalitesini belirleyen faktör sadece işadamlığı faktörüdür; temenniler, iyiniyet vs değil. Cem Pekün iyi bir işadamı olduğu sürece yürüyen Festival gibi. Zira turnuva bir organizasyondur; yapısal olarak bunu derlerken uğraştığınız etmenlerin adedi (katılımcı / catering / hakem / protokol / ödül / mekan) bir ralli organize etmekten farklı değil. Daha kolay olabilir elbette ama organizasyonel basamakları daha az değil.

Bir turnuvada ödül / rating / kalite ilişkisi akla gelmeyen bir konu. Ödül iyiyse turnuvaya 2100 üzeri 10 kişi katılıyor (3. MTS turnuvası gibi). Bu 10 kişinin varlığı orada bulunan amatör oyuncuları daha ciddi ve saygılı olmaya itiyor.

Peki bütçe nereden gelecek? Ben bu anlamda gelecek için umutsuzum. İstanbul bu sene Festivali sessiz sedasız terk edip iflası açtı. Keşan, Truva 2-3 kişinin sırtında, tıpkı Cem Pekün gibi bu insanlar yorulup çekildiği anda annemizin ligine döneceğiz. İş Bankası çekilirse ne olacağını düşünemiyorum bile.

Şimdi TSF'nin tepesindeki sorun satranç bilmeme sorunu değil (o da sorun ama ilk sorun değil); temel sorun TSF yöneticilerinin business bilmemesi. Ve hiçbir uluslararası turnuva bir bürokrasi işi değildir. O nedenle İl Temsilciliği bana saçma geliyor. Bu saydıklarım iştir. O sebeple nosyon olarak işadamlığı üzerinden gidilirse kaliteli olur.

Çok uzattım ama şöyle bağlayayım. Daha önce TSF seçimi zamanında milli takıma devşirilen oyunculardan bahisle "madem Solak ve Ipatov milli takımı oluşturuyor, Kasparov'u da para verip TSF'nin başına geçirelim" diye yazmıştım.

Şimdi ciddisini söylüyorum. Bugünkü 150 kişilik delege yapısı ile satranççı bir başkan ancak hayaldir. O sebeple "kaliteli turnuva" sorunu ancak bir işadamının seçilmesi veya atanması ile çözülebilir. Satranç bilmesi önemli değil iş dünyasından olması önemli. Akın Öngör gibi, İshak Alaton gibi, eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz gibi, Meral Gezgin Eriş gibi, Eczacıbaşı ailesinden biri gibi. Birçok örnek üretilebilir. Bu insanlara ulaşılmalı.

Bu insanlar dil bilen, siyasetin tepesinden iş dünyasına, medyadan, Ban Ki-mun'a Smile kadar herkesle mobil telefondan görüşebilen insanlar.

Yani amaç satrancı bilmeyen ama onun toplumsal kıymetini kavrayacak, kişisel ilişkilerini bunun için kullanacak itibarlı bir kişi veya kişileri tepeye getirip bu yapıyı itibarlı bir business olarak kurmak.

Ha bunun için yukarıda saydığım veya sayılabilecek kişiler görev kabul ederler mi, elbette hemen değil. Ama toplumsal niteliği, çocuklara faydası, gelecekteki önemi doğru izah edilirse olur. TSF'yi satranççılar yönetmiyor. Argümanı ne? Ben işletmeciyim. Peki öyle mi? Medyadan, siyasetten, 100 büyük sınai kuruluştan kaç somut sponsorluk alabildiler bugüne kadar.

Mucize bir iki kere olur. İşiniz yılda 100 ciddi turnuva ise mucize yetmez. Bakın motor-sporları, golf, voleybol, binicilik sporlarının hepsinde uzun yıllardır hep belli aileler vardır, Koçibeyler gibi, Ağaoğlu gibi, Tahincioğlu gibi; hepsi işadamıdır ve bu bir tesadüf değildir.

Böyle...

(Prandelli istifa) Cool
Ara
Cevapla
#3
Mojo şöyle demiş bir organizasyonun başarısını belirleyen unsuru anlatırken:
Alıntı:"....faktör sadece işadamlığı faktörüdür; temenniler, iyiniyet vs değil."

Çok doğru. Bursa'da eksik yok mu vardı örneğin havasızlık sorunu vardı. İzmir'de MTS'de bir gün tuvaletsiz kalmadık mı maç sırasında kaldık. İki turnuva da genel olarak başarılı organizasyonlardı. Gebze'de lojistik sorunlar olabildiğince aşılmış gibi geldi ama biraz yerin Gebze olmasıyla ilgili zorluklar var sanıyorum. Yine de eski ve yeni yerel yönetimlerin desteği (belediye başkanını ve valinin konuşmalarına rağmen arada "Önünümüzdeki yıl ben de oynayacağım!" esprisini yapması çok güzel bir detaydı. Gerçekten oynarsa çok ilginç olabilirSmile Demek ki satranca bir şekilde ilgi gösteriyor ve değer veriyor.

Enis Bilyap'ın Türkiye'nin en başarılı organizatörü olduğunu düşünüyorum.
Bana bunu yazdığım için kızanlar haksızlık ettiğimi düşünenler çıtayı yükseltsin, yazdıklarıma pişman olmaya hazırım.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi