FM Murat Akdağ ile Röportaj-2
#1
http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=1385

Adresinden röportajın ilk kısmını okuyabilirsiniz...

İkinci bölümü beğeneceğinizi ümit ediyorum.
Selamlar..

İEA:

Sayın Kuvay Sanlı seçimlerde "iyi ki 2004 yılında bizim ekibimiz kazanmamış" dedi.Bu lafı nasıl değerlendiriyorsunuz?Bu laf vaktinde yola çıktığı arkadaşlarına karşı söylenmiş ağır bir söz gibi görünse de, bana kalırsa Sayın Asbaşkan orada eski yoldaşlarına karşı bir söz söylemedi, sadece etkili bir seçim manevrası yaptı.Siz nasıl değerlendirdiniz eski bir yol arkadaşı olarak?Bu sözü duyduğunuzda neler hissettiniz?

MA:

Bu sözü ilk defa şimdi senden duyuyorum. Eğer söylemiş ise muhtemelen daha öncede belirttiğim gibi Kuvay'ın da zaman içinde yönetimsel açıdan Cem Pekün'ü yetersiz bulması yatıyor olabilir. Belki de 2004 seçimleri sonrasında geçen 4 yılda edindiği izlenimler o dönem yola çıktığı arkadaşlarının, yönetimde yetersiz kalabileceği hissini uyandırmıştır. Bu nedenle kendi açısından bakacak olursak haklılık payı olduğunu düşünüyorum.2012 seçimlerinde eğer muhalefet şimdiden iyi örgütlenip yeterli çalışmalar yapmazsa ve Ali Nihat farklı bir sektöre geçme kararı alırsa muhtemelen yerine bırakacağı en uygun başkan adayı Kuvay Sanlı'dır. Diğerlerini düşündüğünü sanmıyorum.

İEA:

Yani tanıdığınız kadarıyla Kuvay Sanlı'yı da geleceğin başkan adayları hatta başkanı olarak gördüğünüzü söylüyorsunuz?Doğru mu anlıyorum?

MA:

Eğer Ali Nihat Yazıcı bir daha herhangi bir nedenle aday olmaz ise, kendi grubu içinden Kuvay Sanlı'yı başkan adayı olarak ön plana çıkarır diye düşünüyorum.Aksi takdirde Ali Nihat ölene kadar bu işi bırakmaz.Yoksa Kuvay'ın tek başına çıkıp böyle bir şeyi yapması tabiki imkansız. Gördüğüm kadarıyla seçimden sonraki dönemde Kuvay bir çok etkinliğin içinde son derece aktif olarak rol aldı. Son derece enerjik, organizasyon yeteneği olan bir arkadaşımız. Fakat satranç dünyasında o kadar çok değişiklik oluyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Mevcut ekiple bir problem yaşamazsa önünün açık olacağını tahmin ediyorum.

İEA:

Yani Kuvay Sanlı Ali Nihat Yazıcı'ya karşı seçim kazanamaz, ancak onun arkasından başkan olur diyorsunuz?

MA:

Aynen öyle. Bundan sonra bu grup yeni bir başkan adayı çıkaracak olursa en uygun isim Kuvay Sanlı olur diyorum. Bu grubun dışında tek başına Kuvay bir şey kazanamaz.

İEA:

2004 seçimlerde Sayın Yazıcı bir milyon lisanslı sporcu vaadinde bulunmuş.Siz oradaydınız, böyle bir şey hatırlıyor musunuz?Hatırlıyorsanız bu konuda ne söyleyeceksiniz?Lisanslı sporcu sayısı tartışmaları 8 Kasım Genel Kurulu'nda da çok konuşuldu.Hatta Tam Zamanı ekibi adına Sayın Çakır, Atatürk Bayan Ustalar Turnuvası başında 155.000 bitiminde 255.000 şeklinde duyurulan lisanslı sporcu sayımıza atıfta bulunarak, gerçek sayının GSGM nezdinde yapılan girişimler sonucu elde edilen verilere göre yanlış hatırlamıyorsam 98.000 civarında olduğunu açıklamıştı.Sizin zamanınızda lisanslı sporcu sayısı kaçtı, bu dört yıllık dönemde Sayın Yazıcı ve ekibinin başardığı lisanslı sporcu sayısındaki artışı, yani bir bakıma yatay gelişimdeki gayretlerini ne ölçüde başarılı buluyorsunuz?Önceki seçimdeki söz konusu vaatleriyle kıyaslarsak muhakkak ki başarısızlık ortadadır.Ama inkar edilemeyecek bir artış ve gerçekten her şeye rağmen büyük bir sıçrama da burada söz konusu..Genel fikirleriniz nelerdir; Sayın Yazıcı'nın son dört senede sağladığı yatay gelişim hakkında?

MA:

Evet. 2004 seçimlerinde Sayın Yazıcı 1 milyon lisanslı sporcu vaadinde bulunmuştu. Fakat bu konudaki gerçek rakamın ne olduğu hakkında tutarsızlıklar var. Açıkcası ben bu sayının 100.000 civarında olabileceğini tahmin ediyorum. Burada mevcut olan tek gerçek şu. Federasyonun ana gelir kaynağı yine satranç kesimidir. Lisanslı sporcu sayısının artması doğal olarak bu geliri artıracak ana unsur olacaktır.Bununda esas kaynağı okullardır. Özellikle okullarda turnuvaların yaygınlaşması ve lisans zorunluluğu bu sayıyı artıracaktır. Bu anlamdaki bir yatay gelişim öncelikle federasyon gelirlerini artıracak bir çalışma olacaktır.

Satrancın Milli Eğitim kanalıyla okullarda seçmeli ders olarak okutulması Sn.Yazıcı'nın 2002 yılında gerçekleştirdiği önemli bir atılımdır. O zaman bakanlığa gönderdiği bilimsel verilerle destekli satrancın çocukların gelişimi üzerinde yaptığı faydaları anlatan raporunu çok beğenmiştim. Son 4 yılda satrancın popüler bir hale gelmesi sonucu yeni kazanç kapıları açıldı. Bunlar satranç öğretmenliği, satranç antrenörlüğü, satranç yayıncılığı, satranç ile ilgili materyallerin satışının ( takım,saat)artması olmuştur. Bu süreç içerisinde bu sektörle uğraşan insan sayısının artması doğal olarak bazı sıkıntıları da ortaya çıkarmıştır. Kaliteli eğitimcilerin artırılmasının, yatay gelişimin sağlıklı bir şekilde gelişmesi için ana unsur olarak görüyorum. Aksi takdirde konuya hakim olmayan kişiler çocukları satrançtan soğutabilirler. Ama altyapı çalışmaları konusunda başarılı olduğunu düşünüyorum. Özlemi çekilen GM'ler bu çalışmaların bir ürünü olarak sanırım 5-6 yıl içinde artış gösterecektir.

İEA:

Şimdi biraz da Türkiye İş Bankası Satranç Ligi hakkında konuşalım isterseniz..Benim sizlere kıyasla çok eski bir satranç geçmişim olmamasına rağmen bundan çok değil 5-6 sene evvel Antalya'da bir otelin çatı katında yapılan lig maçlarına seyirci olarak katılmıştım.Sizinle İstanbul'da aynı takımda oynadık, ve bir önceki yıl Kartepe'de düzenlenen müsabakalarda da bir takımın genç masası olarak orada bulundum, hamle yaptım.Kıyasladığım zaman, Sayın Yazıcı'nın ve ekibinin başardıklarını görmekte zorlanmıyorum.Ligin kalitesinin arttığı açık değil mi?Elbette lig ve lige gelen yabancılarla ilgili, özellikle de bayan masadaki yabancılarla ilgili pek çok eleştiride bulunmak mümkün.Ancak kulüplere gönderilen yeni yılın lig yönergelerinde bayan masa sorununun biraz daha çözülür hale geldiğini görüyorum.Mesela 2400 altı bayan oyuncu oynatmak artık yasak.Hatta IM unvanı olması da isteniyor sanırım.Bunu hep dile getirdim, 16 yaş altı genelde oynayan bir bay sporcu daha sonra genç masaya geçiyor, 20 hatta 21 yaşına kadar o masa devam ediyor, akabinde de kendisini dördüncü masaya atabiliyor!Ancak bayanlarda 16 yaş altı masada oynayamayacak yaşa gelen arkadaşlarımız, bayan masada kendilerine yer bulamıyorlar!Tabii bir Kübra Öztürk, bir Betül Cemre Yıldız olamadılarsa!Veya kulüplerinin yabancı sporcu getirecek para veya imkanları yoksa!Bu düzenlemeleri de içine alarak bizlere Türkiye İş Bankası Satranç ligi ile ilgili dünü, bugünü ve yarını içine alacak şekilde kapsamlı bir değerlendirme yapar mısınız?

aVc5uXr.jpg

MA:

Benim satranç liginde geçmişim 2005 ve 2006 yıllarında 2 dönem Antalya'dan bir kulüp adına oyuncu ve 1 dönem de kaptan şekinde olmuştur. O dönemlerde oynadığım kulübün yöneticisi ve antrenörlüğünü yapan bir bey, benden takımın güçlenmesi için yardım istemişti. Ben de bazı oyunculara sadece yemek ve konaklama masrafları karşılığında tamamen amatörce teklifte bulunmuştum. Hür Yasin, Ateş Ülker, Serkan Köse, İsmail Doğantuğ, Cem Pekün, Sertaç Dalkıran, Emine Yanık en son bu yıl Tamer Karatekin takıma bu şekilde katkı sağladılar. Takım tamamen yerli oyunculardan kurulmuştu. Ekonomik olarak hiç bir geliri yoktu. Özellikle kurum desteğini arkasına alan Eczacıbaşı, Marmaris, Beşiktaş gibi takımlar son derece güçlü GM'leri takımlarına alarak başarılı sonuçlar aldılar.

Burada benim en çok düşündüğüm durum şu olmuştur. Kulüpler parayı ne oranda bu işe sokmalı ? Özellikle Eczacıbaşı, Marmaris gibi, tamamen profesyonel yabancı ve yerli oyunculardan kurulu ekipler tahminimce bu kadroları tutmak için önemli miktarlarda para harcadılar. Fakat bugün bu kaynaklar kesilince bu takımlar da ligden çekilmek zorunda kaldı. Ben para kazanılmasın demiyorum. Fakat burada bir dengeyi kurmak süreklilik açısında çok önemli. Parayı bu işe kontrolsüz bir şekilde sokmak doğru değil diyorum. Kendi özkaynakları ve yerli dinamikleri kullanma açısından yetersiz kalan kulüplerin zaman içinde aynı sıkıntıları çekebileceğini düşünüyorum. Liglerde sıradan yabancı oyuncular oynamamalı, yatay gelişime paralel olarak liglerde yerli dinamiklere öncelik verilmeli, yabancı oyuncu kontenjanı GM ve 2400 ELO üstü oyunculara verilmeli diye düşünüyorum. Son düzenlemeler bu yönden ümit verici.

İş Bankası'nın sponsorluğu ligi daha güçlü ve cazip hale getirmiştir. Özellikle Sn. Yazıcı döneminde ligimiz uluslararası alanda popüler ve ilgiyle takip edilen, herkesin oynamak istediği bir lig haline gelmiştir. Düzeltilmiş güçlü yönergelerle kafadaki bazı soru işaretleri dağıtılarak, daha sağlıklı, uzun ömürlü ve güçlü bir lige kavuşacağız umudunu taşıyorum.

İEA:

Peki bize hayalinizdeki lig modelini açıklar mısınız?Sizden bir çeşit ütopya özeti istesem?

MA:

Öncelikle şunu belirteyim. Yıllarını bu işe vermiş, sürekli liglerde yer almış, kulüpleşme için çaba sarf etmiş bir çok arkadaşımız benden çok daha faydalı modeller üretebilir. Şu an bu işin içinde değilim. Bu nedenle dışarıdan bakan bir göz olarak elbetteki en büyük beklentim tamamına yakını yerli oyunculardan kurulu bir lig olmasıdır. Yabancı oyuncu sayısı iyice sınırlanmalı (GM normu en az 2400 ELO gibi), ve takıma gelen GM'ler de bu süreç içinde takımdaki oyunculara eğitimsel açıdan da faydalı olabilmelidir. Yabancı oyuncular maalasef yalnızca para için geliyor ve zaman zaman sıkıntılara neden olabiliyorlar. Bu nedenle kulüplere sınırlama getirilmelidir. Yatay gelişime katkı sağlamak için kulüpleşme kolaylaştırılmalı, yerli dinamaiklerin mümkün olduğunca maç sayısı artırılmalıdır.

1.lige paralel futbolda PAF liginde (satrançta da juniorlar ligi )olduğu gibi yıldızların ve gençlerin mücadele ettiği paralel bir lig daha oluşturulmalıdır. Ana ligde takımlar 8, bu ligdede 4 kişiden oluşması alttan gelen kesimin kulupler vasıtasıyla gelişimine katkı sağlar. Böylelikle İş Bankası ligindeki kulüpler yatay gelişimden yetişen bu genç yeteneklere sahip çıkmak ve aramak durumunda kalacak ve kulüpler üzerinden yatay gelişim daha da hızlanacaktır.

İEA:

Biraz da konuyu İSD'ye getirmek istiyorum.İSD'ye beraber gitmiştik, bizi 2006 senesinde sizinle aynı takımda oynarken ligin İstanbul ayağında siz götürmüştünüz.Bize İSD hakkında ne söyleyebilirsiniz?

MA:

İSD Türk Satranç Tarihinin en önemli kilometre taşlarından birisidir. Türk satrancında belli bir noktaya gelmiş tüm satranççıların yetişmesinde çok önemli bir yere sahiptir. İlk defa 23 yıl önce gittiğimde tanıştığım Nevzat Süer’in, Süer Satranç Dergisi’ni çıkarırken gösterdiği büyük özveriye hayran kalmıştım. Çıkardığı tüm sayılarını satın alıp abone olmuştum. 1986 Birinciliğinde oynarken Adnan Şendur’a karşı kaybettiğim oyunu Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlayıp bana nasihatlerde bulunmuştu. Bence İSD ile özdeşleşen en büyük satranç emekçisi Vatan ağabeyimizdir. İSD’ye sıkça uğradığım eski dönemlerde Vatan ağabeyimizin nefis çayı ve kaşarlı sandviçi benim vazgeçilmez ana menümdü. Uzun süreden beri işlerim yoğunluğu nedeniyle uğrama fırsatı bulamıyorum. Her halde İSD diye bir yer olmasaydı, Türk Satrancı diye bir kavram olamazdı.

İEA:

Şimdiki sorum da önümüzdeki dört sene ile ilgili..Bizleri satranç adına neler bekliyor bu dönemde?Sayın Yazıcı ve ekibi gerekli yetkililerden aldıkları destekle olimpiyatlara Türkiye'nin önce adaylığını, sonra da ev sahipliğini gerçekleştirme yetkisini aldılar.2000 olimpiyatları ve 2012 değerlendirmesi alabilir miyiz sizden?

MA:

Mevcut yönetim geçen 8 yılda doğrusu ve yanlışı ile oldukça önemli deneyimler kazanmıştır.Çalışkan ve üretken isimler çeşitli kademelerde görev almaya başlamışlardır. Benim satranç adına bu noktada duyduğum en büyük üzüntü , katkı yapma potansiyeli olan değerli bir grubun görüş ayrılıkları nedeni ile satrancın içinde olmasına rağmen bir şey yapamamalarıdır. Eğer Sn Yazıcı geçmiş dönemlerde yaptığı hatalardan bir nebze olsun ders çıkarabilir ve gerçek anlamda uzlaşmacı bir tavır izler ve samimi olursa bu süreçten daha da güçlenerek çıkabilir.

2000 olimpiyatları ile 2012 olimpiyatlarını aynı kefeye koymak bence son derece yanlıştır. 2000 olimpiyatlarında yaşanan aksaklıklar forum ortamlarında tartışıldı. Olimpiyatları yerinde izleyen biri olarak, gerçekten utanç verici olaylarla karşılaşılmıştı.Bu tamamen Kahraman Olgaç yönetiminin yetersizliğinden kaynaklanan bir organizasyon trajedisiydi. Demir abinin o güzel özverisi, ama çayları içeri sokamaması ne acınacak bir olay.(Sayın Akdağ burada Sayın Demir Büyüközkaya’nın olimpiyatların düzenlendiği salonda çay fiyatlarının aşırı yüksek olmasından dolayı milli sporculara çay götürmek isterken yakalanmasını ve çay termosuna el konulmasını kastediyor) O an ki yönetim ne yapıyordu acaba?3 takımla katılacakken kişisel kaprisler yüzünden 2 takımla katılma. Acayip şeyler bunlar.2012 de düzenlenmesi halinde Sn.Yazıcı nın böyle tuhaf şeylere müsahade etmeyeceği,geçmişten alınan derslerle olimpiyat tarihindeki en iyi organizasyonlardan birine imza atacağını düşünüyorum.Bu bakımdan Olgaç’la ,Yazıcı’yı kıyaslamak Yazıcı’ya ayıp olur.

İEA:

O halde siz de Sayın Olgaç yüzünden bir neslin heba olduğunu düşünenlerdensiniz?Yanlış mı yorumluyorum?Muhakkak ki Sayın Olgaç sevilen sayılan ve değerli bir isimdir.Kendisi de bildiğim kadarıyla şu an rahatsızlandığı için hastaneye kaldırılmış, ona da geçmiş olsun dileklerimizi gönderelim.Buradaki amacımız kendisini üzecek şeylerden söz etmek değildir, sadece ülkemizin satranç tarihi açısından geçmişe çanak tutabilecek her türlü söyleme zemin hazırlamaktır.Hatta en güzeli Sayın Olgaç ile de bir söyleşi yapmak olacak galiba.Kabul ederse ben şimdiden gerekli girişimlere başlayacağımı ve söyleşi yapmak istediğimi de buradan duyurayım o halde..

MA:

Sevgili İbrahim belirttiğim gibi ben satrancı Kahraman Olgaç'ın TV programları ve kitapları sayesinde öğrenmiştim. Kişiliğine de sonsuz saygım var. Ama satranç yöneticiliği açısındanda yetersiz olduğu satranç camiasının bir çok kesimi tarafından kabul edilen bir gerçek. Sanırım kendiside süreç içinde geçmiş dönemin zaman zaman özeleştirisini yapmıştır. Milyon dolarların konuşulduğu bir olimpiyat organizasyonundan Türk satrancı ne kazanmıştır. 2000 Olimpiyatlarında,Demir ağabeyin ricasıyla İSD'den giderek turnuvanın açılış gününde masada satranç taşlarını düzen ve masaların yerlerini ayarlayanlardan biri de bendim.Neyse bu konuyu fazla uzatmayalım... Bende Sayın Olgaç'a rahatsızlığı nedeniyle acil şifalar diliyorum.

İEA:

Sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler varsa onları alalım, mesela güzel bir anıyla söyleşiyi tamamlarsak çok memnun olacağım!Sizin gibi yıllarını satranca vermiş bir isimden hepimizin ilgisini çekecek anılar çıkacaktır diye tahmin ediyorum.

MA:

Ben bir iyi bir kötü anımı anlatarak 2 insan profili çizmek istiyorum.
20.12.1992 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği satranç turnuvasının 6.turunda Demir Büyüközkaya ağabeyimizle oynuyorum. Modern Benoni Savunmasının Averbakh varyantında oldukça keskin bir oyun sonucunda kazanç durumu elde ettim. Oyunun 46.hamlesinde ne de olsa kazanırım diye Fc5 hamlesini oynamıştım. Maç 71.hamlede beraberlikle sonuçlandı. Maçtan sonra Demir ağabeyimiz 46.Fe5 oynamam halinde partiyi terk edeceğini söyledi. Hakikaten o hamleyi oynadığımda parti hemen bitiyordu. Maçtan sonra beni tebrik etti. Beraber partiyi analiz ettik. Beni onore etti.

Gelelim 2.sine ; 22.5.2002 tarihinde Bayrampaşa Belediyesinin düzenlediği Satranç Turnuvasının 3. turunda şu adını vermek istemediğim Türkiye şampiyonlukları da olan IM bir oyuncumuzla oynuyorum. Slav savunmasında beyazlarla oldukça kötü bir oyun neticesinde 2 piyon geriye düştüm. Pozisyon kayıptı. Terketmeyi düşündüğüm bir anda rakibim kötü bir hamle yapınca berabere bir pozisyon elde ettim. Hamlemi yaptıktan sonra beraberlik teklif ettim. Rakibim uzunca bir süre düşündükten sonra teklifimi reddedip oyuna devam etti. En son benim yaklaşık 25 dakikam kalmışken, rakibimin 30 saniyesi kalmıştı. O dönem zaman ilavesi yoktu. Berabere teklif etti. Bende kabul ettim. Maçtan sonra bana sen kim oluyorsunda bana berabere teklif ediyorsun diyerek üzerime yürümeye kalktı. O zaman maçımızı izleyen Armen Grigoryev "Senin yerinde kim olsa teklifini kabul etmez ve bayrağını düşürmeye oynardı. Yaptığın büyük bir centilmenlik " dedi.

2 tanınmış satranç oyuncusu ve 2 değişik tepki..
Ben satranç camiamızda her zaman 1. olayda ifade ettiğim örnek modellerin çoğalmasını arzu etmişimdir. Sevgi ve saygının olduğu yerde her zaman başarı elde edilir.

İEA:

Size her şey için çok teşekkür ediyorum.Dilerim en kısa zamanda sizinle karşılaşır ve şöyle çaylarımızı yudumlarken sohbet edebiliriz.İyi günler.

MA:

Sevgili İbrahim, ben de sana teşekkür ederim.Görüşmek üzere.Hoşça kal..
Ara
Cevapla
#2
Eğer Kuvay Sanlı,son seçim sürecinde "iyi ki 2004 de bizim ekibimiz kazanmamış"demişse bu cümlenin ne anlama geldiğini açıklamalıdır.Eğer bu sözü yalanlamazsa veya herhangi bir açıklama yapmazsa,bu sözü söyleten nedeni ben yine bu forumda açıklayacağım.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#3
Evet bu söz Kuvay Sanlı'nın konuşmasının son bölümünde, konuşmayı bağlarken sarfedilmiştir. Genel kurulun video kayıtlarında olması gerekir.
Cevapla
#4
İyi ki 2004 de benim de içinde bulunduğum grup seçimi kazanmadı!Her ne kadar bizim grup çok değerli isimlerden kurulmuş olsa da bu grubun otoriteyi sağlama konusunda bugünkü yönetim kadar başarılı olamayacağını tahmin etmek için falcı olmaya gerek yoktur.Bugün sadece arkadan konuşan ve mağdur oldukları konularda tek bir dilekçe vermeyenler,biz yönetimde olsaydık hergün birçok şikayet dilekçesi verir veya sözlü şikayette bulunurdu.Çünkü insanları sık sık Ceza Kuruluna sevk etmek bizim grubun en son başvuracağı belki de hiç başvurmayacağı bir uygulama olacaktı.
İyi ki bizim grup kazanmadı.Bizim grup büyük ihtimalle konaklama ücretlerinden kar sağlamayı akıl edemeyecekti.
İyi ki kazanmadık.Kazansaydık,turnuva salonunu ziyaret etmenin dakikasını ücretlendiremezdik.
İyi ki kazanmadık.Kazansaydık,Kızılaydan çadır isteyemezdik ve çadırda oturanlardan ücret alamazdık.
Kazansaydık,bütün planları Havuz için yapamazdık.
Kazansaydık,kaynakların büyük kısmını yabancılar için harcayamazdık.
Kazansaydık,Açık turnuvaların yapısını,şeklini değiştirmeye kalkardık.Bu defa herkesi tek grupta oynatmakta ısrar eden turnuva düzenleyicileri ile ters düşerdik.
Kazansaydık,hep Satranç toplumunun içinden gelen isimlere görev vermeye kalkardık.
İyi ki kazanmadık.Yasaları herşeyin üstünde tutmaya kalkardık.Bu da bazılarını tedirgin ederdi.
İyi ki kazanmadık.Çünkü çoğumuzun sağlığı bozulurdu.
İyi ki kazanmadık.Çünkü bu söyleşide olduğu gibi ve Sanlı'nın seçim konuşmasında olduğu gibi kendi içimizde,başkalarını düşündürecek veya bizi kırabilecek ifade veren arkadaşlarımız olurdu.
40 kişilik grubumuzun 37 si Satranç toplumunun çok iyi tanıdığı seçkin isimlerdi.Satrancın dışından olan 3 kişi de çok değerli kimselerdi.Seçkin veya değerli olmanın sonuç itibariyla kazanmak ve yararlı olmak için yeterli olmadığını anlamış olduk.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 3 Ziyaretçi