TSF'NİN FOR(U)MSUZLUĞU...
#1
Kuvay Sanlı yazmış:
(…)
Değerli satranççılar, satranç için analizin anlamı, tüm üretkenlik sahaları için eleştirinin anlamına denktir. Eleştiri değerlidir. Olması gerekendir. Daha ileriye, daha iyiye ulaşabilmek için eleştirilerden yararlanmak gereklidir. Yanlış bilgilere dayandırılan, marazi duygu hallerinin itici gücüyle yapılan eleştiriler; bir haksızlık yapar nitelikte ve yanıt hak eder durumda değiller. 'Eleştiri' başlığına sığınılarak yapılan böylesi değerlendirmeler; doğru eleştirilerin önüne geçerek, onlardan yararlanmasını engellemektedir. Olumsuzdan beslenen ve kendi tezi olmayan kişiler, umarım haklı eleştirileri sahiplerinin bu kirlilikte ortaya çıkmamaları gibi bir sonuca sebebiyet vermiyorlardır. Onlarla iletişime en fazla bizim ihtiyacımız var. Çünkü samimiyetle çalışıyor, tüm birikimimizi satranç için kullanıyoruz.

Tahsin Aktar yazmış:
(…)
Türkiye Şampiyonası kapalı bir turnuva ve daha önceden belirlenmiş ölçütlere göre sporcular bu turnuvada yer alırlar. Her yıl ve kapalı turnuvaların geleneğinde olduğu gibi, bu yıl da Türkiye Şampiyonasına yönerge hükümlerine göre sporcular davet edilmiştir. Davet edilirler çünkü yine yönerge hükümlerine göre davete olumsuz yanıt veren sporcuların yerine sıradaki sporcu gelecektir. Bu nedenle sporcuların davet edilmesi yerinde bir uygulamadır, bunu sorun gibi görmek, lütuf veya başka ad altında görmek anlamlı değildir.
(…)
Bir yerde okudum; bu şampiyonaya Zeinab, ratingi 2362 olmasına karşın çağrılabiliyor ve kural deliniyor deniliyordu. Kuralın delindiği yok. Grand Prix buluşmalarının biri Bakü?de olacak da ondan. Yani ev sahibi statüsünden yararlanıyor. Bizde de Betül bu haktan yararlanan sporcu olarak öngörüldü ve ülkemizi temsil edecek. Yine o okuduğum yazıdan alıyorum ki okuyup incelemeden, statüyü araştırmadan hücum anlayışı ile davranılmış. Okuyan da bir şey sanıyor. Öyle ki, buradan da anlıyorum, kuru ve tatsız, müzmin muhalefet anlayışı sürüp gidiyor.

Murat Kul yazmış:
(…)
Tanımlanan yaklaşık 2800 meslek arasında bundan böyle; 3475.50 meslek koduyla "Satranç Hakemi", 3475.52 meslek koduyla "Satranç Antrenörü" ve 3475.58 meslek koduyla "Satranç Eğitmeni" de yer alıyor.

"Türk Meslekler Sözlüğü" Uluslararası Çalışma Örgütü, İLO, tarafından belirlenmiş küresel bir şablon içinde tanımlanan meslekleri içeriyor. Bu tanımlar olmadan, üniversitelerde yahut meslek liselerinde ilgili bölüm açmak mümkün olmadığı gibi Türkiye İş Kurumu'nun üzerinden yapılan başvuru ve ilan olanağından da yararlanılamıyor.

Tanımlanan bu üç yeni meslekle birlikte satranç için bu yol, artık açılmış durumda.

Kendiside tıpkı benim gibi, "satranççı olmayan" ama satranç için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan TSF Yönetim Kurulu üyemiz Aşkın Keleş'e bu girişimi nedeniyle içten teşekkürler.

Aslında kendilerinden şikâyet ettikleri belli olmasın diye önlerindeki tablonun yalnızca marazlarına dikkat çekenlere inat, satranç için iyimser bir gelecek düşlediğimi daha önce de sizlerle paylaşmıştım.
(…)

Kaynak: TSF WEB Sitesi.

Bu yazılardan anlıyorum ki, yönetim elemanları tsf forumu kapatsalar da, mevcuttaki satranç forumları izliyorlar. Bu forumlarda yazılanlara yanıt verme gayretindeler. Verdikleri yanıtın yeterliliği ya da yetersizliği ayrı bir konudur. Ancak mademki karşı düşüncelere “değer değmez bir değer” veriyorsunuz, o halde ya bu forumlara buyurun yazın, ya da tsf forumu açın.

Satranç topluluğu eleştiri-özeleştiri mekanizmasını nerede işletecek? Satranç topluluğu yalnızca tsf yönetiminden mi ibarettir? Eleştiri- özeleştiri yalnızca yönetimin web sayfasında ve yönetimin kendi içerisinde mi olacak? Veli, sporcu, antrenör, hakem, kısaca Türk Satrancı tabanı ve tavanıyla sorunlarını tartışabileceği bir arenadan daha ne kadar yoksun kalacak? Forumu yönetmekteki beceriksizliğin faturası forumu kapatmak mı olmalıydı?

Çakırcalı Efe, rakip bir efeyi bir evde kıstırır. İsmail efedir kıstırdığı. Teslim olması için bağırır. Teslim olmaz İsmail efe. Çakırcalı evi ateşe vereceğini söyler. Yine teslim olmaz. Ev ateşe verilir. İsmail Efe cayır, cayır yanar ve yine de teslim olmaz. Sonra Çakırcalı “İsmail’in başında oturur ağlar; “ben nasıl böyle bir yiğide kıydım” diye…

Seçim süreci kırıcı tartışmalara neden olmuştur. Bu süreçte duyguların mantık önüne geçtiği yazılar da olmuştur. Bu yaşamın diyalektiği içerisinde olağandır da. Bu tartışmalarda üzdüğüm insanlar vardır. Bunlardan bazıları için ben de üzülmüşümdür. Haklı olmanız da bazen üzülmenize engel olamaz. Özellikle haklı çıktığınız konudaki rakibiniz iyi niyetli ise bu üzüntü kaçınılmazdır. Ancak bazı karşıtlarımız bizim haklı olduğumuz kadar haklı olsalardı, onlar asla bizim için üzülmeyeceklerdi. Onlar için ben de üzülmüyorum. Ancak bu kişiler de bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Onların içinde de yalnızca bir tanesi ile, herkesin önünde özeleştiri yapıp özür dilemediği sürece asla barışmayacağım. Diğerleri ile olanlar, “dövüşte yumruk sayılmaz” misali gelip geçici şeylerdir. Adımlar bu ülke için atıldığı sürece onlarla yan yana ve yana, yana yürüyüşlerimiz olacağı inancımı henüz koruyorum…

Tsf yönetiminin her üyesini kötü niyetli olarak görmüş olsaydım, kendi adıma mücadele yöntemim eleştiri- özeleştiri mekanizması olmazdı. Tsf faaliyetleri de ona keza. Ancak küçük bir ben olgusunun altında bazen, bünyeyi yok edecek bir kanserin gelişmekte olabileceği de gözden ırak tutulmamalıdır.

“Marazi” olarak nitelenen konuların, sistematik bir “maraz” olduğu konusunda endişelerim devam ediyor. Yaş grupları sırasındaki olayların “marazi” olduğunu düşünmüyorum.

Bu olayların, Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün kuruluşuna esas teşkil eden, 3289 nolu yasanın; çarpık bir şekilde yorumlanması yoluyla yazılan; GSGM ÇERÇEVE STATÜSÜ ile, bu çerçeve statü doğrultusunda hazırlanan TSF ANA SATATÜ içerisindeki çarpıklıklara ve bu çarpıklıklar nedeniyle oluşan boşluklara dayalı olarak geliştiğini düşünüyorum.

TSF Yönetimi bu boşluklar içerisinde ticari faaliyetlere bulaşmış durumdadır. Yaş Gruplarında ortaya çıkan tablonun altında yatan nedenlerin ticari kaygılar olduğunu düşünüyorum. Bu bir sapmadır. Yabancılaşma durumudur. Bunun sapma ve yabancılaşmanın örgütlü bir faaliyet olması durumu, eleştiri özeleştirinin ötesine geçecek yöntemleri gerektirir. Dilerim böyle bir sonuçla karşılaşmayız. Ancak tsf forumun kapatılmasının ardında yatan nedenin, eleştiri ve özeleştiriye tahammülsüzlük olduğunu düşündüğümüzde, yönetimin eleştiri- özeleştiri mekanizmasının ötesine geçtiğini görüyorum. Bu durumu tersten okuduğumuzda, “dilerim karşılaşmayız” dediğimiz sonuçların gelişmekte olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum!... Beni yanıltmanızı diliyorum…

Tsf forumu ya açınız ya da forumlara buyurunuz. Forumlar “satranç halkının” söyleşi yeri durumundadır. Halkın arasına karışmaktan korkmayınız. Böylelikle sizin adınıza “gönüllü tetikçiliğe” soyunanlardan da bizi kurtarmış olursunuz. Onlar sizi olduğunuzdan daha çirkin gösteriyor. Sizi siz ifade ediniz.

Kuvay beyin kaygısını anlıyorum. Ben uzun süre tsf’yi bu yüzden eleştirememiştim. “Eleştrioid” adlı yazımı tsf forumda bu yüzden yazmıştım.

Kuvay beyin çocuk sahibi olmadığını bilmiyordum. Bu durumu anlatan satırlarını okuyunca Süleyman Demirel geldi aklıma. Demirel Cumhur başkanıydı. Süt izninin süresinin uzatılmasını ön gören bir yasa tasarısını veto etmişti. Bu veto sırasında ilk çocuğum yeni doğmuştu ve henüz annesini emiyordu. Vetoya ne kadar çok gücenmiştik. Ne olacak çocuğu yok ki anlasın, demiştik.
Dilerim tez zamanda çocuk sahibi olur Kuvay arkadaş da, Yaş gruplarındaki velilerin sorularına “marazi duygu hallerinin itici gücüyle yapılan eleştiriler” yanıtını bir de o zaman değerlendirir… ( Leman Sam’ı dinlemek gerek tam burada: “ben anayım ağzımdaki tükürdüğüm kan tadı”…) Bir veli çok somut sormuştur: “Ben bakkala gittim bir ekmek parası verdim, ama ekmeğimi alamadım” demiştir. Bu maraz kimin marazıdır?

Tahsin beyin davetle ilgili açıklaması yerindedir. Konunun bir jest ya da lütuf gibi görülmesinin anlamsız olduğunu, yönerge gereği bu davetin yapıldığını ifade etmiştir. Ancak Ekaterina Atalık için bir açıklama yapmamıştır. Bu arada muhalefetin yemeği yönetime göre tatsız olur zaten, bunu da hoş görmek gerekirdi. (Aynı yazıyı türsev forumda yazmış olsaydı, sanırım bu kısmı makaslanırdı…)

Murat Kul’un yazısındaki gelişmeler olumlu şeylerdir. Satranç emekçilerinin emeklerinin tanınması, satrancın var olan saygınlığını daha da artıracak bir gelişmedir.

Tsf forumun açılmasını bir kez daha yineleyerek, herkes için mümkün olmasa da, herkese işinde başarı, aşında tat bulması ve bunu eşleriyle çocuklarıyla paylaşabilmesini, herkes için diliyorum…
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi