Yorum Sayısı: 77
Konu Sayısı: 23
Üyelik Tarihi: Sep 2008
Ankara'da federasyon binasında düzenlenen turnuvaya giriş ücreti 50 Tl'dir. Tüm oyunculardan toplanan ücret ise 4.150 Tl(turnuvada resmi olarak açıklanan rakam). Dağıtılan ödül ise toplamda 1.500 Tl + kupalar. Şimdi size soruyorum: Federasyonun kendisinin düzenlediği bu turnuva neden 50 tl? ve aradaki fark(2.650 Tl) nereye gidiyor?
Sırf parası olmadığı için bu turnuvaya giremeyen insanlar var(Bende gelen bursumla girdim sırf uzun zamandır turnuvada oynamadıgım için). Özellikle de ankarada turnuva sıklığının az olduğu düşünülürse sizce de çok insafsızca değil mi? Sırf turnuva az oldugundan dolayı ankara halkı koştura koştura bu turnuvaya gelmiş, hakemler bile bu ilgiye şaşırdıklarını açılış konuşmasında itiraf etmiştir.
Bence federasyonun işi ticaret olmamalı, satrancın birincil amaç olması daha doğru haliyle daha mantıklısıdır.
iyi günler
Yorum Sayısı: 756
Konu Sayısı: 84
Üyelik Tarihi: Dec 2008
Şikayetçi olduğunuz konu Özerklik sürecinin ortaya çıkardığı sonuç-
lardan biridir.Ne kadar haklı olsanız da şikayet etmeniz mümkün değildir.
Çünkü mevcut yasa ve uygulama Federasyona istediği ücreti belirleme hakkını vermiştir.Bu nedenle kısa vadede çözüm yoktur.Uzun vadede çözüm ise ancak
yasaları incelerseniz ve kalabalık kitlelere anlatırsanız bulunabilir.
Satranç oynamanın maliyeti bundan sonra da hızla artacaktır.Bunu herkes biliyor.Satranç oynayabilen ve oynayamayan iki ayrı sınıf oluşacaktır.
Oynayamayanlar zaman içinde ses çıkarmaya,şikayet etmeye,biraraya gelip
birlik olmaya başlayacaklardır.Bunları büyük ihtimalle ben göremeyeceğim.
Genç arkadaşların görmesini dilerim.Bu aşamada tek tük şikayetlerle,bir "efekeremu"nun yazısı ile hiçbir şey değişmez.Bu birkaç şikayet,benim zaman zaman yazdığım yazılar,kötü gidişi değiştirmemekte,hatta tersine kötü
gidişi hızlandırmaktadır.Hiç kimse yazı yazmasa belki daha etkili olur.Hiç kimse seçime girmese belki sorunları anlatmamız daha kolay olur!
Gelecek sene giriş ücretinin 100 lira olacağını tahmin ettiğimiz bir turnuvaya katılmakla kendi açınızdan doğru bir karar aldınız.Toplum açısından doğru karar ise hiç katılmamak olurdu.Bir hayli katılan olduğuna göre onlar sizin gibi şikayetçi değildir.Şu halde katılım ücretleri yükselmeye devam edecektir.
Ateş Ülker
Yorum Sayısı: 77
Konu Sayısı: 23
Üyelik Tarihi: Sep 2008
Sayın Ülker öncelikle sunu söyleyeyim. Bu turnuvaya sırf aşağı yukarı 1 yıldır turnuvaya giremediğim için ve satrancı çok özlediğim için girdim. Yani satranc krizim tuttu bir nevi bunu sizde yaşamışsınızdır mutlaka.
Ayrıca ben bu tip un süreli turnuvaların ufak da olsa ücret alınması taraftarıyım. Çünkü insanlarda parar verdiklere şeyi sonuna kadar kullanma eğilim vardır. Sizde iyi bilirsiniz biz satranççılar 2 maç üst üste kaybettiğimizde hemen turnuvayı bırakırız. Ama ucunda ödediğin bir ücret varsa bu turnuvaya olan devamlılığın artmasına yardımcı olur. FAKAT alınan bu ücretin de bir sınırı vardır. Ülkemizin ekonomik durumu bellidir ve buna göre ücretler belirlenmelidir.
Asıl önemli sorun şudur: Böyle bir duruma sadece benim baş kaldırıyor olmam. Üzüldüm açıkcası en azından mantıklı bir açıklama beklerdim. Gördüğüm bu duyarsızlık beni umutsuzluğa itti.
iyi günler
Yorum Sayısı: 686
Konu Sayısı: 95
Üyelik Tarihi: Nov 2006
Efe Kardeşim,
"TSF'NİN FOR(U)MSUZLUĞU" Başlığı altında şu satırlarım var:
[i]"Bu olayların, Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün kuruluşuna esas teşkil eden, 3289 nolu yasanın; çarpık bir şekilde yorumlanması yoluyla yazılan; GSGM ÇERÇEVE STATÜSÜ ile, bu çerçeve statü doğrultusunda hazırlanan TSF ANA SATATÜ içerisindeki çarpıklıklara ve bu çarpıklıklar nedeniyle oluşan boşluklara dayalı olarak geliştiğini düşünüyorum.
TSF Yönetimi bu boşluklar içerisinde ticari faaliyetlere bulaşmış durumdadır. Yaş Gruplarında ortaya çıkan tablonun altında yatan nedenlerin ticari kaygılar olduğunu düşünüyorum. Bu bir sapmadır. Yabancılaşma durumudur." [/i]
Bir süredir satranç kamuoyunun dikkatini 3 konuya çekmeye çalışıyorum:
1- 3289 Nolu Yasaya,
2- Bu yasa doğrultusunda kurulan GSGM(Gençlik Spor Genel Müdürlüğü)'ne ve GSGM tarafından hazırlanan çerçeve statüye,
3- Çerçeve statü doğrultusunda hazırlanan tsf ana statüye
Spor (dolayısıyla satranç) dünyasını yönetmesi gereken yasa 3289 Nolu yasadır. Bu yasa doğrultusunda hazırlanan tüzükler, yönetmelikler, yönergelerdir. Bunları anlamadan yaşadıklarımızı, başımıza gelenleri anlamamız mümkün değildir.
Çerçeve statü ve tsf ana statü, 3289 nolu yasanın çarpık bir şekilde yorumlanması yoluyla oluşmuş tüzüklerdir. Çarpık noktalarda boşluklar oluşmuş, bu boşluklar içerisinde de tsf ticarete bulaşmıştır. Tsf ticaret yapmaktadır. Vergi de ödememektedir. Vergi ödemiyor oluşu bu konudaki davranışların “raydan çıkmasına” neden olmaktadır ve Ateş Beyin endişelendiği gibi daha da olacaktır. Ticaretin doğası gereği, ticari hırsa bulaşanlar da, her şeyden para kazanma yoluna gitmektedir. Dolayısıyla sporcular da para kaynağı olarak görülmeye başlanmıştır.
Oysa başka ülkelerde değil sporculardan para almak, spor yapması için gençlere ve çocuklara para verilir.
Serbest piyasa ekonomisini bizim gibi ülkelere dayatanlar, kendi ülkelerinde merkezi planlamalara dönmektedirler. Yaşanan son krizde, ABD’de yıllık bütçeleri Türkiye’nin bütçesi kadar olan ABD şirketleri devletleştirilmiştir.
Söz ve Karar alma özgürlüğü anlamında ve bürokratik hantallıklardan kurtulmak şeklinde gelişmesi gereken özerkleşmeler, serbest piyasa ekonomisinin bir tezahürü şeklinde gelişmekte ve denetimsiz, başı boş, ve kendini ticari faaliyetlere kaptıran yapılanmalar ortaya çıkmaktadır. Böylesi yapılanmaların kimi tutarsa “soyacağı” günler yakındır. “Soyulacak” bir şeyi olmayanlara da yaşamak her zaman “haram” edilecektir. Bu işleyiş içerisinde de sporcuların para kaynağı olarak görülmesi ve sporculardan para kazanma hırsının artması kaçınılmazdır.
Oysa sporun finanse edilmesi tüm toplumsal yapılanmaların ve sosyal devletin görevleri arasındadır. Sportif faaliyetler para kazanma aracı olarak görülmemelidir.
Bizimkiler kafasını kuma sokadursunlar. Kumdan çıkarınca da emperyalistlerin ağzına bakadursunlar. Sanırım bir gün, aşırı dozdan ölmesin diye, geçlere günlük 5'er gram esrar-eroin dağıtma aşamasına (!) gelecekler ve o zaman anlayacaklar sporcuların para kaynağı olmadığını… Birilerinin varmak istedikleri Avrupa’nın ve olmak istedikleri "küçük Amerka'nın arka sokakları şimdi bu haldedir. Bizimse kentlerimiz onların arka sokakları olmuştur...
Herkes önce kendi beyninin içini süpürmelidir...
1- 3289 Nolu Yasa
2- Bu yasa doğrultusunda kurulan GSGM(Gençlik Spor Genel Müdürlüğü)'ne ve GSGM tarafından hazırlanan çerçeve statü
3- Çerçeve statü doğrultusunda hazırlanan tsf ana statü
Bu üç konu satranççılar tarafından su gibi bilinmelidir. Yoksa gelişmeleri ağzı açık izleyeceğiz ve ağzı açığın malını, gözü açık yer imiş...
Yorum Sayısı: 37
Konu Sayısı: 3
Üyelik Tarihi: Feb 2009
Sevgili Efe kerem,
Siz karşılaştığı haksızlıkları kabul etmeyen bunu da ifade edebilen bir gençsiniz.
Ancak, kişi davasında ne kadar haklı olursa olsun kendisine hak veren kişilerin desteğine ihtiyacı vardır. Haksızlıklara karşı toplu ses çıkartmaların yaptırım gücü her zaman daha fazla olmuştur.
Benim de büyük oğlum Ankara'da üniversite öğrencisi. Üniversite eğitim masraflarının ne kadar ağır olduğunu yakından biliyorum.
Ülkemizde yıllardır gelir dağılımı açısından büyük adaletsizlik yaşanmaktadır. Ancak, aydın insanlarımız her zaman varlıklı kesimden çıkmamıştır. Bu ülke şu anda dar gelirli olduğu halde ne cevherler barındırmaktadır. Bu değerlerin bulunup desteklenmesi gerekmektedir. Bir kurum olarak TSF'nin de bu anlamda ödevleri vardır.
Ayrıca son yıllarda her zamankinden farklı olarak (boyutunu henüz tam olarak algılayamadığımız) büyük bir ekonomik krizin içine girmiş bulunuyoruz. Satranç sporunda yetkili kişilerin ülke gündemini dikkatle takip etmeleri, değişen koşullara karşı da yeni çözümler üretmeleri gerekmektedir. Bir satranç turnuvasının katılım bedelini 50TL olarak belirleyen kişilerin çocukluk ve gençlik yıllarını çok merak ettim duğrusu! Acaba çok mu iyi ekonomik koşullarda yetiştiler de, şimdi gençlerle empati kuramıyorlar !
Mina Urgan “Bir Dinozorun Anıları “ adlı kitabında; üniversite öğrencilik yıllarının 1930 lu yıllara denk geldiğinden bahsetmektedir. O zamanlar üniversite öğrencilerine sinema, tiyatro, konser biletleri ücretsiz dağıtılırmış. Çünkü kültürlü bir nesil düşleniyordu ve hedefe ulaşmak için de gençliğe olanaklar sunmanın gerekli olduğu kavranmıştı . İlk on yıldaki kalkınmamızı bir daha yaşayamadığımız için de hala 10. Yıl Marşını söylemekteyiz!
Kapitalist ekonominin sunduğu cazibeli ürünleri tüketmenin sonu yoktur. Üstelik onlara sahip olmak insan ruhunu asla doyurmadığı gibi daha büyük açlıklara neden olmaktadır!
Oysa insanlığa hizmet etmek, tüketimle kıyaslanamayacak manevi bir hazdır. Ne mutlu gençliğe hizmet etme şansını yakalayacak kurumlarda yönetici olanlara...