Satranç Seçmeli Ders mi?
#1
Uzun süre verilen emeklerin karşılığı 2005 yılında imzalanan MEB protokolü sayesinde alındı gibi. Satranç seçmeli ders oldu.

Bugün bir öğretmen arkadaşımla konuşurken satrancı sadece ikinci kademe öğrencilerinin seçebildiğinden bahsetti.

Birinci kademeye yönelik Çocuk Ligi düzenlerken, birinci kademeden sonra sporcuların satrançtan uzaklaştığından bahsederken bir de birinci kademe öğrencileri satranç dersini seçilemiyor mu?

Bu konuyla ilgili bilgiye sahip arkadaşlar burada bilgilerini paylaşabilirler mi?
Cevapla
#2
"Yeni seçmeli dersimiz: Nükleer Fizik!" desem inanır mısınız? Cevabınızı duyar gibiyim...

Satranç seçmeli ders olarak kabul edildi ve geçen 5 yıllık sürede ne kadar başarı sağlandı? Çok yerinde bir soru yöneltmişsiniz, tebrik ederim erguvani.

MEB'de çalışanlar gayet bilirler ama bilmeyenler için kısaxa özetleyeyim:
Öncelikle, seçmeli ders diye birşey yok. Dersler "zorunlu seçmeli" şeklinde uygulanıyor.

Satranca gelirsek: Verdiğiniz bilginin doğru olup olmadığını ilköğretimde çalışan meslektaşlarım daha iyi bilirler ama, yanlış hatırlamıyorsam 4. ve 5. snıflarda da seçilebiliyordu. Tekrar edeyim, bu bilgiyi teyit etmekte fayda var.

Benim değinmek istediğim konu dersi hangi yaş grubunun seçip seçemediği değildir. Buradaki mesele derslerin ehil olmayan ellerde ziyan edilmesidir.

Gerekli donanım bir kenara, temel satranç bilgilerinden (taşların hareketleri, tahta, notasyon vb.) kendileri bile yoksun olan öğretmenlerin, TSF tarafından peynir-ekmek gibi dağıtılan sertifikalarla yasa karşısında ehil gibi gösterilmesidir. Bu durum hakkaniyete aykırı olmakla kalmayıp, çocukların ve gençlerin satrançtan soğumalarına bile neden olabilmektedir. Bunlar sürekli gözlemlediğimiz örnekler, yaşanmış olaylar. Atış-yazış değil.

Bu şartlarda ne yapmalı? Elbette fikri temelden sorgulamak gerek. Yarın okuldan mezun olup sokağa çıktığında, gittiği hiçbir yerde satranç oynanmıyorsa o çocuğa satranç öğretmenin zarureti olabilir mi? Şahsen bunun gerekliliğine inanmıyorum.

O insana sürekli dogmatik düşünceler aşılanıyorsa ve düşünmek yerine sinmek öğretiliyorsa satrancın bu düzlemde bir yeri olduğuna inanmak oldukça zordur.

Henüz bir kitle sporu olmayan satranca, böylesi bir şekilde ve gerçekdışı abartmalarla yaklaşırsak, eğitici yanını törpülemiş oluruz.

"Sadede gel." derseniz şunu öneririm:
1. Satrancın henüz bir kitle sporu olmadığını kabul etmek.
2. Her öğrencinin satranç oynayamayacağını ve bu sporun belli karakter özelliklerine ihtiyaç duyduğu gerçeğini kabul etmek.
3. Satranç eğitimini özgür düşünce ile takviye etmek ve ilerletmek.
4. Satrancın sportif değil, sosyal yönüne vurgu yapmak.

Bu adımlar gerekli hassasiyet ve isabetle atıldığında bugün sokakta ve satranç salonlarında yaşadığımız birçok sorunun kendiliğinden çözümlendiğibigöreceksiniz.

Sevgi ve saygılarımla.
Ara
Cevapla
#3
Bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğum için açıklama yapma ihtiyacı hissettim. Öncelikle ilköğretimin her sınıfında satranç seçmeli ders olarak seçilebiliyor. Ama bu seçimi veli ya da öğrenciler değil, okullardaki idareciler ve öğretmenler yapıyor, yani iş tamamen keyfiyete kalmış, öğrencinin % 90'ı da satranç dersi istese de, idare istemediği sürece satranç dersi seçilmiyor. Seçmeli dersler genelde idarecilerin girmesi için "Medya Okuryazarlığı, Halk Kültürü" gibi yazılısı sözlüsü olmayan, hatta idarecilerin girmesi için değil girmemesi için var olmuş derslerden seçiliyor.
Satranç dersini vermek için antrenörlük belgesi alan arkadaşların pek çoğunun yeterli derecede satranç bilmediği eleştirisine katılmakla beraber, en azından temel bilgileri 5 günlük bir kursla aldıklarını biliyoruz. Ancak daha vahim olanı satranç seçmeli dersine girebilmek için antrenörlük belgesine sahip olma zorunluluğu yok. Satrançla uzaktan yakından ilgisi olmayan, hayatında bir piyonu bile tutmamış arkadaşların da satranç dersine girdiğine şahit oldum. Satranç antrenörlük belgesi sadece ders dışı etkinlik olarak okul çıkışlarında yapılan egzersiz çalışması için gereklidir.
...
Ara
Cevapla
#4
aslında bizim gibi satracla ilgisi olmayan halklarda bu gibi "ders" bile olsa hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum.

Aslında şunu merak ediyorum;

cumhuriyetin ilk yıllarında bir çok alanda yenilik yapılırken toplumda satranç için bir şeyler yapılmamış? tarih , tıp alanında öğrenciler avrupaya gnderilmiş öğrenmeleri için ama aynı hassasiyet satranç için gösterilmemiş.

Bence cumhuriyetin ilk yıllarında biraz mesafe katledilşeymiş şu anda çok daha iyi bir konumda olurduk herhalde.
Ara
Cevapla
#5
kitaro Nickli Kullanıcıdan Alıntı:aslında bizim gibi satracla ilgisi olmayan halklarda bu gibi "ders" bile olsa hiç yoktan iyidir diye düşünüyorum.

Aslında şunu merak ediyorum;

cumhuriyetin ilk yıllarında bir çok alanda yenilik yapılırken toplumda satranç için bir şeyler yapılmamış? tarih , tıp alanında öğrenciler avrupaya gnderilmiş öğrenmeleri için ama aynı hassasiyet satranç için gösterilmemiş.

Bence cumhuriyetin ilk yıllarında biraz mesafe katledilşeymiş şu anda çok daha iyi bir konumda olurduk herhalde.

Ne edilseymiş?
"katledilseymiş"

Sayın Kitaro,
Eksik kalanları siz katletmeye devam edin!
Önce Türk Dil Kurumunu katlettiler, sonra Türkçe katlediliyor, bunlar da düşünce olarak öneriliyor, böylece de düşünceler katlediliyor.

Aslında niye satranç konusunda bir mesafe katetmemişler diyerek, Cumhuriyeti de katletmek gerek, değil mi?

Biz nasıl mesafe katederiz bilmiyorum.
Yazım kurallarını katleden yazarlara hiç saygı duyamıyorum. Haydi yazım kurallarını katlettiniz, anlamı katletmeyin bari!
Taktım bu dil meselesine. Bundan sonra kimseyi bağışlamayacağım!
Yok yok, siz beni katledin gitsin, yoksa ben, "yoksa ben"... Diyemedim işte; sözün bittiği yer!...
Cevapla
#6
Hüseyin AKTAŞ Nickli Kullanıcıdan Alıntı:[

Ne edilseymiş?
"katledilseymiş"

Sayın Kitaro,
Eksik kalanları siz katletmeye devam edin!
Önce Türk Dil Kurumunu katlettiler, sonra Türkçe katlediliyor, bunlar da düşünce olarak öneriliyor, böylece de düşünceler katlediliyor.

Aslında niye satranç konusunda bir mesafe katetmemişler diyerek, Cumhuriyeti de katletmek gerek, değil mi?

Biz nasıl mesafe katederiz bilmiyorum.
Yazım kurallarını katleden yazarlara hiç saygı duyamıyorum. Haydi yazım kurallarını katlettiniz, anlamı katletmeyin bari!
Taktım bu dil meselesine. Bundan sonra kimseyi bağışlamayacağım!
Yok yok, siz beni katledin gitsin, yoksa ben, "yoksa ben"... Diyemedim işte; sözün bittiği yer!...

Dil konusundaki düşüncelerinize katılıyorum güzel yazmıssınız.

Ben Rusyadaki gibi bir satranç atağı olsaydı şuan daha iyi yerlerde olabilirdik diye düşündüm. Tabi bu Cumhuriyeti suçlamak asla değildir.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi