18-04-2009, 11:28
"Özgürlük, zorunlulukların bilincine varmaktır" diyor bir başka düşünür de...
Ekleyelim; aynı zamanda zorunluluklara karşı savaşmaktır özgürlük! Verili koşullara boyun eğmemektir. Verili koşullara boyun eğenler hayvanlardır ve yeryüzünde nesli tükenen bir çok hayvan, doğadaki beslenme kaynakları yok olunca yok olmuşlardır. İnsan ise “üretmeyi” başarmıştır, boyun eğmeyen özelliği ile!...
"Devlet halk içinden çıkar ve halka yabancılaşır" demiştir bir başka düşünür.
Abdullah arkadaşın alıntılarında, bireyin otorite (devlet) tarafından sınırlanmasının hoş görülmesi ağır basıyor. Hatta birey devlet tarafından sınırlanmalıdır görüşü ağır basıyor. Bu belli bir yere değin haklıdır da…
Ancak otoritenin sınırlamalarını sonsuza değin kabul ettiğimiz anda, her türlü toplumsal devrimi de reddederiz. Oysa köleci toplumdan bu yana, toplumsal devrimler devletin sınırlamalarına başkaldıranların eseri olmuştur. Spartaküs, köleci devlete başkaldırmıştır, adı saygı ile anılır. “Rönesans ve Reform” kiliseye ve devlete karşı başkaldırıdır. 1789 Fransız devrimi feodaliteyi yıkmıştır. 1871 Paris komünü yenilmiş de olsa haklıydı ve burjuva devletine karşı başkaldırıdır. 1917 Ekim Devrimi de keza öyledir. Keza cumhuriyetimiz de saltanata ve “yedi düvele” karşı başkaldırıdır ve ilk kurşunu Abdullah arkadaşa yakın oturur; HASAN TAHSİN’DİR!...
Eğer bireyin devlete karşı sınırlanması sonsuza değin haklı olsaydı, insanlık köleci toplum modelinde kalırdı ve hiçbir türlü bilimsel ve toplumsal gelişme sağlanmazdı. Başkaldırılar yenik düşmüş olsalar bile, başkaldırılan otoritelerden belli başlı parçaları koparıp almayı başarmıştır…
5 yaşından 75 yaşına değin satranç sporunun sporcuları içerisinden seçilen bir otorite olan TÜRKİYE SATRANÇ FEDERASYONU satranç sporuna ve sporcusuna karşı yabancılaşmış durumdadır. Korunması gereken şan ve şöhretini kaybetme noktasındadır. Neden?
Nedeni şu:
1- Türkiye Yaş Grupları Şampiyonasında fırtına ve dalgalar, yalanları kıyıya vurmuştur ve “enkaraya” değin sürmüştür. TSF bunları “eleştiriye değer” görmemiştir. TSF sözleşme hükümlerindeki birçok hükme aykırı hareket etmiştir. Sahra çadırı sözü veren TSF, sahra çadırı getirmediği gibi Kızılay’ın “kendiliğinden” kurduğu tenteleri, kendi marifetiymiş gibi göstermiştir. Yetersizliği anında ifade edildiğinde velilere şu söylenmiştir: “BEN size söylemiştim başka otelde kalmayın; kalırsanız rezil olursunuz diye”… Rezil olan kim burada? Rezaletin hesabını veremeyen kim? Susan kim? İşine geldiği gibi konuşan kim? Kim? Kim? Kim?....
2- TSF iradi bir özgürlük olması gereken “özerkleşmeyi” ticari bir özerkliğe dönüştürmektedir ve ticaret yapmaktadır. TSF kendisini sınırlayan yasaları ihlal etmektedir. Bilgi almak için yapılan başvurulara “ticari sır” nedeniyle yanıt verilmemektedir. Pekiyi TSF nasıl olur da ticari sırra mazhar olur?
3- TSF yönetim olarak satranç dünyasının “üretici ve tüketicilerine” karşı eşit mesafede durmayıp yanlı davranmaktadır. Örneğin Düşün Satranç Merkezi’ni, düşlerden bile silmek istemektedir. NEDEN?!... Düşün Satranç Merkezinin güzelim takımlarını standart dışı olduğunu söylerken, başka markaları öne sürmektedir. Neden?
4- Bir antrenör şunu neden söylesin: “Çocuğunuzu falanca antrenöre verirseniz milli takıma girme şansı artar, benim aram iyi değil, size zarar vermek istemem” ?!... Bu endişeyi doğuran nedir? Kimdir? Kimlerdir?...
5- Yurtiçi başarılar kıstas alınarak, yurtdışı turnuvalara gitmesi gereken bir sporcunun yerine, gitmemesi gerekenler nasıl gidebilir?
6- Sayın Ali Nihat Yazıcı FİDE başkanı olmak için yaptığı planları burada “özgürce” açıklayabilir mi? Fide başkanlığı için oy kullanacak delegelerden kaç tanesi vekaletini Ali Nihat Yazıcı’ya şimdiden vermiştir? Kaç tanesine daha “operasyon” düşünülmektedir? Bu "operasyonların" bedeli nedir? Hangi ödenekten karşılanacaktır? İzlenen yol meşru mudur? Bu konuda kendilerine “destek” veren hükümet yetkilisi kimdir?
Şimdiden söylüyorum: 2010’da yapılacak Fide başkanlık seçimlerinde Ali Nihat Yazıcı aday olduğu takdirde, vekaletle kullanacağı oyların nasıl elde edildiğini Türk halkına açıklamak zorundadır. Bu konuda kimlerle nasıl işbirliği yaptığını açıklamak zorundadır. Tıpkı 8 Kasım 2008 TSF yönetim seçimlerinden önce Antalya'da ASEM'de açıkladığı gibi!!...
Tüm bunlar öncesinde de, diğer sorulara acilen yanıt vermek ve Türkiye Yaş Gruplarındaki yanlışlarından dolayı satranç kamuoyundan ve Türk halkından özür dilemek zorundadırlar. Ortaya koyacakları "özrün" nasıl serpilip gelişeceğini gördükleri zaman barış gelecektir satranç dünyamıza.
Çünkü özgürlük için girişilen her mücadelenin amacı aynızamanda barışı hedeflemek zorundadır. "Spor barışa endeksli yarıştır" çünkü...
Ölesiye yanlışlar da savunduk bizler yaşamımızda
Ülke adına / ulus adına / halkımız adına
Evrensel değerler açısından canımız yansa da!
Ancak büyüdü insanlık
En azından delikanlı oldu
Geride kaldı emekleme dönemi
Evrensel olmalı ilkeler
İlahi olmalı adeta
Yalansız
Riyasız
Kuzey kutbunda canım yanıyor benim
Güneyde / Meksika’da örneğin
Şili’de ya da Arjantin’de
Gözü yaşlı ise bir annenin…
Ya sizin beyler ya sizin
Hali vakti yerinde mi keyfinizin?
Unutmayın hesabını soracağız
Size verilen her vekaletin
Ömrümüz bağışlamasa bile
Yakanıza yapışacağız
Daha kapısında iken ahretin…
Saygılarımla…
Ekleyelim; aynı zamanda zorunluluklara karşı savaşmaktır özgürlük! Verili koşullara boyun eğmemektir. Verili koşullara boyun eğenler hayvanlardır ve yeryüzünde nesli tükenen bir çok hayvan, doğadaki beslenme kaynakları yok olunca yok olmuşlardır. İnsan ise “üretmeyi” başarmıştır, boyun eğmeyen özelliği ile!...
"Devlet halk içinden çıkar ve halka yabancılaşır" demiştir bir başka düşünür.
Abdullah arkadaşın alıntılarında, bireyin otorite (devlet) tarafından sınırlanmasının hoş görülmesi ağır basıyor. Hatta birey devlet tarafından sınırlanmalıdır görüşü ağır basıyor. Bu belli bir yere değin haklıdır da…
Ancak otoritenin sınırlamalarını sonsuza değin kabul ettiğimiz anda, her türlü toplumsal devrimi de reddederiz. Oysa köleci toplumdan bu yana, toplumsal devrimler devletin sınırlamalarına başkaldıranların eseri olmuştur. Spartaküs, köleci devlete başkaldırmıştır, adı saygı ile anılır. “Rönesans ve Reform” kiliseye ve devlete karşı başkaldırıdır. 1789 Fransız devrimi feodaliteyi yıkmıştır. 1871 Paris komünü yenilmiş de olsa haklıydı ve burjuva devletine karşı başkaldırıdır. 1917 Ekim Devrimi de keza öyledir. Keza cumhuriyetimiz de saltanata ve “yedi düvele” karşı başkaldırıdır ve ilk kurşunu Abdullah arkadaşa yakın oturur; HASAN TAHSİN’DİR!...
Eğer bireyin devlete karşı sınırlanması sonsuza değin haklı olsaydı, insanlık köleci toplum modelinde kalırdı ve hiçbir türlü bilimsel ve toplumsal gelişme sağlanmazdı. Başkaldırılar yenik düşmüş olsalar bile, başkaldırılan otoritelerden belli başlı parçaları koparıp almayı başarmıştır…
5 yaşından 75 yaşına değin satranç sporunun sporcuları içerisinden seçilen bir otorite olan TÜRKİYE SATRANÇ FEDERASYONU satranç sporuna ve sporcusuna karşı yabancılaşmış durumdadır. Korunması gereken şan ve şöhretini kaybetme noktasındadır. Neden?
Nedeni şu:
1- Türkiye Yaş Grupları Şampiyonasında fırtına ve dalgalar, yalanları kıyıya vurmuştur ve “enkaraya” değin sürmüştür. TSF bunları “eleştiriye değer” görmemiştir. TSF sözleşme hükümlerindeki birçok hükme aykırı hareket etmiştir. Sahra çadırı sözü veren TSF, sahra çadırı getirmediği gibi Kızılay’ın “kendiliğinden” kurduğu tenteleri, kendi marifetiymiş gibi göstermiştir. Yetersizliği anında ifade edildiğinde velilere şu söylenmiştir: “BEN size söylemiştim başka otelde kalmayın; kalırsanız rezil olursunuz diye”… Rezil olan kim burada? Rezaletin hesabını veremeyen kim? Susan kim? İşine geldiği gibi konuşan kim? Kim? Kim? Kim?....
2- TSF iradi bir özgürlük olması gereken “özerkleşmeyi” ticari bir özerkliğe dönüştürmektedir ve ticaret yapmaktadır. TSF kendisini sınırlayan yasaları ihlal etmektedir. Bilgi almak için yapılan başvurulara “ticari sır” nedeniyle yanıt verilmemektedir. Pekiyi TSF nasıl olur da ticari sırra mazhar olur?
3- TSF yönetim olarak satranç dünyasının “üretici ve tüketicilerine” karşı eşit mesafede durmayıp yanlı davranmaktadır. Örneğin Düşün Satranç Merkezi’ni, düşlerden bile silmek istemektedir. NEDEN?!... Düşün Satranç Merkezinin güzelim takımlarını standart dışı olduğunu söylerken, başka markaları öne sürmektedir. Neden?
4- Bir antrenör şunu neden söylesin: “Çocuğunuzu falanca antrenöre verirseniz milli takıma girme şansı artar, benim aram iyi değil, size zarar vermek istemem” ?!... Bu endişeyi doğuran nedir? Kimdir? Kimlerdir?...
5- Yurtiçi başarılar kıstas alınarak, yurtdışı turnuvalara gitmesi gereken bir sporcunun yerine, gitmemesi gerekenler nasıl gidebilir?
6- Sayın Ali Nihat Yazıcı FİDE başkanı olmak için yaptığı planları burada “özgürce” açıklayabilir mi? Fide başkanlığı için oy kullanacak delegelerden kaç tanesi vekaletini Ali Nihat Yazıcı’ya şimdiden vermiştir? Kaç tanesine daha “operasyon” düşünülmektedir? Bu "operasyonların" bedeli nedir? Hangi ödenekten karşılanacaktır? İzlenen yol meşru mudur? Bu konuda kendilerine “destek” veren hükümet yetkilisi kimdir?
Şimdiden söylüyorum: 2010’da yapılacak Fide başkanlık seçimlerinde Ali Nihat Yazıcı aday olduğu takdirde, vekaletle kullanacağı oyların nasıl elde edildiğini Türk halkına açıklamak zorundadır. Bu konuda kimlerle nasıl işbirliği yaptığını açıklamak zorundadır. Tıpkı 8 Kasım 2008 TSF yönetim seçimlerinden önce Antalya'da ASEM'de açıkladığı gibi!!...
Tüm bunlar öncesinde de, diğer sorulara acilen yanıt vermek ve Türkiye Yaş Gruplarındaki yanlışlarından dolayı satranç kamuoyundan ve Türk halkından özür dilemek zorundadırlar. Ortaya koyacakları "özrün" nasıl serpilip gelişeceğini gördükleri zaman barış gelecektir satranç dünyamıza.
Çünkü özgürlük için girişilen her mücadelenin amacı aynızamanda barışı hedeflemek zorundadır. "Spor barışa endeksli yarıştır" çünkü...
Ölesiye yanlışlar da savunduk bizler yaşamımızda
Ülke adına / ulus adına / halkımız adına
Evrensel değerler açısından canımız yansa da!
Ancak büyüdü insanlık
En azından delikanlı oldu
Geride kaldı emekleme dönemi
Evrensel olmalı ilkeler
İlahi olmalı adeta
Yalansız
Riyasız
Kuzey kutbunda canım yanıyor benim
Güneyde / Meksika’da örneğin
Şili’de ya da Arjantin’de
Gözü yaşlı ise bir annenin…
Ya sizin beyler ya sizin
Hali vakti yerinde mi keyfinizin?
Unutmayın hesabını soracağız
Size verilen her vekaletin
Ömrümüz bağışlamasa bile
Yakanıza yapışacağız
Daha kapısında iken ahretin…
Saygılarımla…