Sayın Erşan Gökerman'ın görüşleri hakkında..
#1
Sn Erşan Bey'le sohbetimizin ,bu bölümden devamın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Bu listeye giren Türkün hem maddi , hemde şan şöhret açısından geniş imkanlara sahip olacağının ben de farkındayım, Erşan Bey.Benim varmak istediğim nokta; dünyanın en ünlü satranç şampiyonu ve ülkemizde de en çok tanınan satranç şampiyonu olan Bobby Fischer in "büyük usta" olma rekorunun bir Türk tarafından kırılmasının ülkemizde yaratacağı sansayondur.Böyle bir başarı için konulacak ödül için de sponsor bulunmasının zor olmayacığını düşünüyorum.Ayrıca basın yoluylada konu işlenip gündemde tutulur ve satranç için de iyi bir reklam olur."Türkler B.FİSCHER in rekoruna göz dikti" gibi.

"Günümüz şartlarında, ülke genelinin satranç seviyesi artmadan böyle bir yıldızın aramızdan çıkmasını ben pek olanaklı görmüyorum. " böyle demişsiniz,katılmıyorum.Ekmek meselesi başlığında toplumsal başarının zor olacağını ben de söylemiştim.Ama ferdi başarılar her zaman olabilir.Bu Türk Satrancı gelişti demek te değildir.İstisnai bir durum her ülkede ve zamanda çıkabilir. Rahmetli Nevzat Süer'in o yıllardaki imkanlarla IM olması,Suat Atalığın da gene aynı dönemde o imkansızlıklarla GM olması gibi.. Bunlar bizim ülkemizin örnekleridir.Dünyada da örnekleri mevcuttur.

Mucizeler yaşamımızın gerçekleridir.Böyle bir mucizenin çok yakında tarafımızdan gerçekleştirildiğine şahit olacaksınız..
Ara
Cevapla
#2
Devam ediyorum Erşan bey,
Bu yılki Türkiye birinciliği 2240 elo ortalamasıyla oynanmıştır.Doğrudur. Peki, Rahmetli Nevzat Süer ve Suat Atalığın oynadığı Türkiye şampiyonalarında ki elo ortalaması kaçtır ? Bu ortalama ikisinin de başarılarını engelleyebilmiş midir ? O yıllarda 2300 elo üstü devamlı satranç oynayabilen kaç satrançcı vardı ,Sn Erşan bey ?
Şimdi şu sağlanan imkanlarla istenilen başarıları gerçekleştiremeyenlere neden sitem ettiğimi anlayabiliyor musuz ?

Şimdiki ve önceki federasyonlar bu hezimette tabii ki baş rol oynamışlardır.Bunları bir çok arkadaşlar forumlarda dile getirmektedirler. Ben ,satranç camiasının dışında bir insanım.Benim eleştirilerim,çocuğum üzerinden yaşadığımız yanlışlıklar çerçevesinde kalmaktadır.Bu durum da bazı arkadaşlar tarafından yanlış yorumlanmakta, sanki sırf kendi çocuğumun durumuyla ilgilendiğim konuşulmaktadır.Ben,kendi çocuğumu örnekleyerek,diğer çocukların da aynı yanlışlara maruz kaldıklarını,kalabileceklerini anlatmak istemişimdir.Bireysel sorun gibi görülen bir çok şey,aslında hepimizin yaşadığı yanlışlıklardır.
Ara
Cevapla
#3
Ne yazık ki Suat Atalık da günümüz şartlarında geç sayılabilecek yaşlarda GM ünvanına kavuştu. Benim söylemek istediğim ülkemizden asla bir büyükusta çıkmayacağı değil elbet. Çok küçük yaşlarda bu başarıyı yakalayabilmek için ülkenizin bir satranç geleneğinin olması gerektiğidir.

Suat Atalık örneği gibi istisnalar elbette çıkabilir. Ancak 1994 yılından bu yana 15 yıl içinde ikinci bir GM çıkartamamamızın sebebi biraz da belli bir sistem içinde hareket edilmemesi ve başarının bireysel çabalara bağlı olması.

Ali Nihat Yazıcı ve Federasyonu beğeniriz ya da beğenmeyiz 9 yıl içinde bir kaç farklı sistem üzerinde çalıştı. Geldiğimiz noktada bundan sonra ağırlıklı olarak 'altın kuşak' dedikleri 14 - 16 yaş grubu üzerinde durulacağı anlaşılıyor.

Son 4- 5 yıldır dar anlamda 10, biraz genişletilmiş olarak 15 kişilik bir havuzun üzerinde duruldu. Ancak bu süreç içinde bu 10-15 arkadaşımız dünyada eşine az rastlanır derecede çok satranç turnuvası oynadılar ve hatta özel antrenörlerle çalıştılar. Sorunun sadece isimlerde olduğunu, bu arkadaşların verilen şansları iyi değerlendirmediğini söylersek acımasızlık etmiş olabiliriz. Ne yazık ki bu havuz beslenirken ve geliştirilmeye çalışılırken ülkenin geri kalanı için çok az şey yapıldı. Havuzu besleyecek kollar kuruma tehlikesine girdi.

Bugün elo listesini açıp baktığınızda çoğu inaktif 15-20 kişiyi geçtikten sonra yılda 1-2 turnuvadan fazla oynayan isme rastlamıyoruz. Yazın yapılan 3-4 turnuva ve Türkiye Birinciliği elemesi dışında 1900 - 2250 aralığındaki sporcuların oynayacak turnuva bulmaları bile zor hale geldi. Liglerde anlamsız bir biçimde o kadar çok yabancı oyuncu ve çocuk varki orada da oynayabilmek çok zor. 15 - 20 yıl önce elo hesaplamaları 2200'den itibaren yapılırdı. Bugün bu sınır kaltı ama 800 küsür elolu oyuncumuzun kaç tanesi 2200 üzerinde?

Tüm bunların üzerine o az sayıda olan turnuvaların maaliyetlerinin de yüksekliğini koyduğunuzda işler oldukça zorlaşıyor.

Bunun yanında inanılmayacak derecede çok sayıda çocuk turnuvası var. Yanlış anlaşılmasın bu çok güzel bir durum. Ancak çocuk turnuvaları temelde sosyal ve kültürel bir olay olarak ele alınmalıdır. Esas satranç faaliyetlerinin yerini dolduramazlar. Üstelik sürekli bu tarz deyim yerindeyse fast-food turnavalarda oynayan gelişmeye açık çocuklar önemli zaman kaybetmekte. Türkiye yaş grupları turnuvalarında bile 11 maçın 3-4 tanesinde onların gelişimine katkı sağlayabilecek rakiplerle oynuyorlar. Oysa bu tip umut vadeden oyuncular daha deneyimli rakiplerle daha ciddi turnuvalarda oynayabilseler gelişimleri açısından daha faydalı olacaktır.

Bence federasyonumuzun önemli yanlışlarından biri, çok doğru bir biçimde çocuk eğitimine ve turnuvalarına önem verirken 'esas' olanı gözardı etmesi ve bunu asli görevi haline getirmesidir. Olgaç federasyonunun son dönemlerini de işin içine katarsak 10 yıldır küçük yaşlardaki bu yoğun aktivitelerin bir üst seviyeye çıkartılması başarılamamaktadır.

Belki biraz dağıldı ama konumuza dönersek, ülke içinde üst ve orta düzey satranççılar için uygun bir ortam olmaması ister istemez küçük yaşlarda başarı elde etmeyi de güçleştiriyor. Çok yetenekli bir çocuk, maddi imkanları yüksek, bu yolda okulu ikinci plana atabilecek kadar kararlı bir aile, iyi bir ilk antrenör, satrancın yıpratıcı sportif yönünü kaldırabilecek, çok ama çok çalışmaya uygun bir kişilik yapısı ve daha bir çok özelliğin bir araya gelmesi gerekiyor ki o zaman bile başarıya ulaşacağınızın bir garantisi yok.Bu nedenle benim düşüncem, basamakları tek tek çıkmanın ülkemiz şartlarında daha mantıklı olduğu.

Yirmili yaşların başında bir büyük usta bile bizim için çok şey ifade edecektir. Ama Suat Atalık örneğinde olduğu gibi bu en tepedekilerin geri kalanlarla arasında büyük bir uçurum olması halinde yine sağlıklı bir yapıdan söz edemeyiz.

Ülkemizde Olimpiyat, Avrupa Şampiyonası, Avrupa takımlar turnuvası, Memorial Grand Prix turnuvaları gibi organizasyonların yapılması elbette çok güzel ama gerçek anlamda satrancımıza ne kadar katkı yapıyor? Prestij elde etmekse bunu fazlasıyla yaptık. Artık biraz da havuzu besleyecek, oradakileri zorlayacak yeni oyuncuların ortama kazandırılması, içinde satranç aşkı olan deneyimli oyuncuların oynamaları için olanak yaratılması gerekiyor. Mustafa Yılmaz, Burak Fırat gibi isimlerin çıkması çok sevindirici ancak onlarda kısa sürede üst grubun içine girerek diğerlerinden kopuyorlar. Aradaki boşluk 2400 seviyesindeki oyuncuların da sıçramasını engelliyor. Hep aynı isimler üzerinde durulması diğerlerinin şevkini de kırıyor. Sonuçta satranç size geri kazanımlar verene kadar ciddi anlamda emek ve para isteyen bir spor. Bu düzeyde de adil, geriden gelenlere umut verici bir sistem kurulması gerekiyor.

Sporculara maaş bağlamak yerine belki de turnuva ödüllerinin ve sayılarının artırılması, çekişmeyi daha heyecanlı bir boyuta getirebilir. FIDE kongreleri ve turnuvaları için harcanan onca paranın bir kısmı ülke şampiyonalarına ödül olarak konulsa, oyuncuların bu turnuvalara göstereceği ilgiyi ve yarışmaların sunacağı sportif heyecanı düşünebiliyor musunuz? Küçük yaşta GM olacaklara yüzbinlerce lira sözü verilmeden önce, ülkemizde insanların satranç oynaması sağlanmalı.

Bu kopukluğu ve ilgisizliği aşmak için ülkemizdeki satranççı popülasyonunu bir piramit şeklide çoktan aza doğru oluşturmamız gerekiyor. Aksi takdirde bu sözler mucize olmaktan öteye gidemeyecek...

Saygılarımla....
Ara
Cevapla
#4
Sayın Gökerman, “Ne yazık ki Suat Atalık da günümüz şartlarında geç sayılabilecek yaşlarda GM ünvanına kavuştu” demişsiniz de Suat’ın 30 yıl öncesinde bu mücadeleyi verdiğini dikkate almadan ” ne yazık ki” demişsiniz.Suat’ın döneminde GM olma yaş ortalaması bu kadar düşük değildi.Suat Atalık dönemine göre,iyi bir yaş ortalamasıyla Büyük Usta olmuştur.
“ Çok küçük yaşlarda bu başarıyı yakalayabilmek için ülkenizin bir satranç geleneğinin olması gerektiğidir, deyip eklemişsiniz; Suat Atalık örneği gibi istisnalar elbette çıkabilir.” Yukardaki başlıkta ben de böyle yazmıştım; “Mucizeler yaşamımızın gerçekleridir.Böyle bir mucizenin çok yakında tarafımızdan gerçekleştirileceğine şahit olacaksınız..”

Yukarıda yazdıklarımın devamı olarak, şimdiki federasyona sahip olan zihniyeti protesto amacıyla, bu yönetimin maddi- manevi desteğini almadan, Nevzat Süer ile Suat Atalık’ın gerçekleştirdiği mucizeleri ben ve ailem de tekrarlayamayız mıyız ?

Havuzun nimetlerinden yararlanmadan, aygeg den teknik yardım almadan, Mr. Gurevich ‘den ders görmeden efsanevi şampiyon B. Fischer’in “Büyük Usta” olma rekorunu kırmayı amaçladık.

Çoluk çocuğa kış günü, yağmur fırtına altında eziyet eden ve bir özür bile dileyemeyen zihniyetin benim çocuğuma verecek hiçbir şeyi olamaz.

Bu zihniyetin elinde A.Eren gibi 12-13 çocuk muhakkak ki mevcuttur. Akhisar Kolejinde de A.Eren gibi haber konusu olabilecek bir çok çocuk vardır. Ama geçen bu kadar zamandan sonra bile benim simültane teklifim de hala geçerlidir.

Genel anlamda Federasyon değil, yönetimi etkileyen bu zihniyettir bizi bu mücadeleye yönlendiren.

Bu arada Sayın Ateş Ülker’ e , A.Eren meselesine daha sonra değineceğim demiştim.Biraz erken oldu. Konunun özeti budur , Sn Ülker..

Benden de size sevgi ve saygılar Sn.Gökerman…
Ara
Cevapla
#5
Sayın Aydın;

Evet 'ne yazık ki' dedim, bunun ardında Suat Atalık için yöneltilmiş bir suçlama yok. Elbette bugünün şartlarının çok uzağında, GM olmanın da, oynayacak turnuva bulmanın daha zor olduğu zamanlardı. Keşke kendisine daha iyi imkanlar sağlanabilseydi..

Sizin aileniz ya da bir başkası elbette bunu başarabilir. Zor ve çok emek isteyen bir süreçten bahsediyoruz. Ben olayı bireysel olarak değil bir sistem sorunu olarak ele almıştım. Uygun koşullar içinde bu çabayı verebilseniz elbette sizin işiniz de kolaylaşacaktır.

Kırgınlığınızı anlıyorum. İşte tam bu noktada kendi içimize dönmektense sağlıklı bir yapıyı oluşturmanın, insanları haksızlığa uğradığını hissettirmeyecek adil bir düzeni kurmanın gerekliliğine inanıyorum. Elbette sizin önceliğiniz de ilk aşamada kendi ailenizdir.

Umarım verdiğiniz emeklerin karşılığını en kısa sürede alırsınız. Bu yolda size ve sevgili oğlunuza başarılar dilerim...
Ara
Cevapla
#6
Erşan Gökerman'ın yukarda yazdığı görüşlerin hemen hemen tamamına katılıyorum.Ne yazık ki bütün söylenilenler Federasyon tarafından kabul edilmemektedir.Ben "Havuz genişlemelidir"diyorum.Federasyon "Artık Havuzu değiştireceğim.Gençleştireceğim"diyor.Ortak noktada buluşmamız mümkün değildir.Burada yazmakla suya yazıyoruz.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#7
2009 yılında Erşan Bey’le yazışmalarımızda benim savunduğum ana fikir şu çerçevede gelişmişti;
“Yukarıda yazdıklarımın devamı olarak, şimdiki federasyona sahip olan zihniyeti protesto amacıyla, bu yönetimin maddi- manevi desteğini almadan, Nevzat Süer ile Suat Atalık’ın gerçekleştirdiği mucizeleri ben ve ailem de tekrarlayamayız mıyız ?”

Benim gibi düşünen, düşünmekle de kalmayıp çeşitli güçlüklerle mücadele edip “zoru” başaran yetenekli satranççılardan umudumu hiç kesmemiştim.

Doğan Bey, ,Yazıcı federasyonunun nimetlerinden faydalandırılmamış, buna rağmen Nevzat Süer ve Suat Atalık örneklerinde olduğu gibi önemli bir başarıya imza atmıştır.

Erşan Bey gibi; “insanları haksızlığa uğradığını hissettirmeyecek adil bir düzeni kurmanın gerekliliğine ben de inanıyorum. Ama böyle bir sistem kurulana kadar da küsüp kenara çekileceğimize Doğan Bey i örnek almamız gerektiğine de inanıyorum.

Sayın Doğan Reyhan’ın başarısı için Cengiz Bey (Keleş) şöyle yazmış; “Başarından dolayı kutluyorum. Norm almaktan, IM olmaktan daha önemli bir sonuç elde ettin. Devamını dilerim..”

Ben sizi kutlamak için bundan daha iyi bir cümle kuramadım. Cengiz Bey’in izniyle:

Başarından dolayı kutluyorum. Norm almaktan, IM olmaktan daha önemli bir sonuç elde ettin. Devamını dilerim..

Selçuk Aydın
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi