Özlem'le röportaj
#1
Beni tanıyanlar bilirler. Ben hem ellerimden hemde ayaklarımdan fiziki engelli olduğum için yemeğimi gazetenin üzerinde yerim. Anlayacağınız, aşağıdaki röportajı Hürriyet gazetesinin verdiği Akdeniz ekinde okudum ve bunu sizlerle paylaşmak istedim. Ümit ederim ki Özlem Ertanrıkulu tarafından Antalya Tenis İhtisas Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Parlakdağ ile yapılan röportajı beğenirsiniz. Röprtaj 6 Temmuz 2009 Pazartesi günü Hürriyet Akdeniz gazetesinde yayınlandı. Ben bilgisayara yavaş yavaş yazdım. Tabii ben fiziki engelli olduğum için hiç spor yapmadığımdan , Ufuk Parlakdağ beyin röportajına yorum yapamayacağım. Yorumu, sizlere bırakıyorum.

********************************************************************************************************************************************

Yaşamında sevgi ve heyecanı eksik etmeyen Parlakdağ, spordan kopmamak için her şansı zorluyor

SPORU SEVDİRECEĞİZ

Ufuf Parlakdağ. Onun birçok kimliği var, aile babası, yüksek mimiar, Antalya Tenis İhtisas Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı, sporcu. Hayat görüşü ise önce saygı. Emeğe, işe çalışana, tasarıma, eşe, çocuğa, özgür düşünceye, fikre, doğaya, istenmeden yapılan hatalara...

BİNALARI ve mekanları tasarlamaktan çok zevk alan Ufuk Parlakdağ, tasarılarının aynen tasarladığı gibi ayağa kalktığını görünce mutlu oluyor. Hayatının geri kalan süresinde de işini, ilk günkü ve dün gibi, hiç değişmeyen sevgisi ve heyecanı ile yapma zevkini yaşamak istiyor.

* Ufuk Parlakdağ kimdir?

13 Haziran 1964'te Elmalı'da doğdum. İlkokulu Elmalı'da, ortaokulu Muğla'da, liseyi Antalya Lisesi'nde okudum. Babam yüksek mühendis olduğu için, Isparta'nın da içinde bulunduğu birkaç yeri gezdik. Mimar Havva Parlakdağ ile evliyim. 20 yaşındaki oğlum Berat, Viyana Teknik Üniversitesin Mimarlık Fakültesi'nde okuyor. Bir de 6 yaşında kızım var. Ayda bu sene ilkokula başlayacak.

* Spor geçmişinizden bize bahseder misiniz?

Lise 1'inci sınıftan üniversite son sınıfa kadar voleybol oynadım. Boyum 1. 75 santimetre olduğundan daha üst seviyelerde bu sporu yapamadım. Lise çağlarında yazları Süleyman Erol Tesisinde yüzme sporu yaptım. Lise son sınıfta futbola resmi yeşil sahalarda başladım. Ormanspor, Talyaspor, Turunçovaspor ve İstanbul Cankurtaran'da amatör olarak oynadım. 1982 yılında Ormanspor'dan Antalyaspor'a transfer oldum.

* Ne zaman futbol hayatınıza son verdiniz?

"Acaba profesyonel futbolcu mu olacağım?" diye düşünüp bu doğrultuda antrenmanları yaparken, İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Fakültesi'ni kazanınca, çok düşündüm ve futbol hayatıma son verdim. İstanbul'da okulu futbolla birlikte sürdürebilmek için uğraştım ama olmadı. Artık haftada 1 gün halı sahalarda topa vurmaya çalışıyorum. 20 yıldır aralıksız süren yakın arkadaşlarımızdan oluşan gurupla oynuyoruz ve maçtan sonra da oturup keyif yapıyoruz.

* Peki, futbol dışında diğer spor dalları ile aranız nasıl?

Şimdi de zaman buldukça yoğun bir şekilde Antalya Tenis ve Spor Kulübü'nde (ATİK) tenis oynuyorum. Ayrıca kulübümüzde yapmış olduğumuz yeni aktivite sahalarımızda son zamanlarda bol bol veleybol ve basketbol oynuyoruz. Yani gördüğünüz gibi spordan kopmamak için her türlü şansı zorluyorum.

* Meslek hayatınıza nasıl başladınız?

Meslek hayatıma, 1998 yılında üniversiteden yüksek mimar olarak mezun olduğum gün başladım. Bugüne kadar da mesleğimi icra etmeye azami hassasiyetle devam ediyorum. Binaları ve mekanları tasarlamaktan çok zevk alıyorum. Hele bu emeklerimin aynen tasarladığım gibi ayağa kalktığını görünce çok mutlu oluyorum. Aynı mesleği paylaştığım eşimle bugüne dek birçok projeye imza attık.

* Bize hayata bakış açınızdan bahseder misiniz?

Hayata bakış açımı birkaç sözle anlatmaya çalışayım; Her şeyden önce SAYGI... Emeğe, işe, çalışana, tasarıma, eşe, çocuğa, özgür düşünceye, fikre, doğaya, istenmeden yapılan hatalara... Asla vazgeçmemek, hak ediyorsan tabi. Denizi severken, dalgayı da sevmek. Karşılıksızca, hatalarıyla ve değişik özellikleriyle sevebilmek. din, dil, ırk ayrımı yapmamak. Doğal olmak ve doğayla, doğallıkla savaşmamak. Zirve için mücadele ederken eteklerin de keyfini çıkarmak.

Keyif alınan rahat bir ortam

* Hobileriniz nelerdir?

Tenis, futbol, voleybol, yüzme, sinema, tiyatro. Kitap kurdu değilim ama bilgi veren sosyolojik ve psikolojik kitapları okumayı severim.

* ATİK yönetim kurulu başkanısınız. Neler yaptğınızı ve ATİK'i anlatır mısınız?

Kulübümüzün ana amacı, tenis ve diğer sportif oyunların Antalya'da tanıtılması ve sevilmesini sağlamak. Bu yıl üçüncü yılımız. Görevimizin ilk iki yılında, hukuki sorunlarımızı çözmek için yoğun çalıştık. Kulübümüzü, marka değerimizi yükseltmek, keyif alınan relaks bir ortam haline getirmek, kentle kopukluğunu azaltmak, ekonomimizi rahatlatmak, kurumsallaşmayı oluşturmak ve sporu yaygınlaştırmak adına birçok projeyi üretmeye çabalıyoruz. ATİK, prensip ve hedeflerinden şaşmadan, yapıya daha önceki yönetim kurullarının koyduğu tuğlalara, birkaç tane de bizler koymaya çalışıyoruz.

Kabul etsek de etmesek de, tenis sporu ayrı bir kültür

* Tenis sporu ülkemizde yeterince ilgi görüyor mu?

Dünyada aldığımız başarı bunun en önemli göstergesi. Kabul etsek de etmesek de, tenis, ayrı bir kültür. Doğal özelliklerimizden mi, yoksa karakteristik özelliklerimizden mi bilmiyorum. Ülke olarak teniste hala iyi yerlere gelmidek. Tenis sporu için konsantrasyon, sabır, soğukkanlılık, ailenin maddi ve manevi desteği olmazsa olmazların başında geliyor. İyi bir kulüp ve antrenör de çok önemli. İşte tüm bu bileşenlerin sonucunda iyi bir sporcu yetişiyor.

* Sizce Antalya'da spora ne kadar önem veriyor?

Kesinlikle yeterince değer verilmiyor. Mutlaka kentimiz spora asılmalı. Ben kendimden biliyorum, bugüne kadar edindiğim çevrenin oluşmasında, mesleğim, kişiliğim, ailem, dostlarım ne kadar etken olduysa, inanın yaptığım sporlar da en az o özelliklerim kadar etkili olmuştur. İddia ediyorum spor, sağlık için kaçınılmaz olduğu kadar, en önde gelen iletişim kaynağıdır. Ve en iyi reklam aracıdır.

Merkeze iyice sıkıştık kaldık

* Neden mimarlık mesleğini tercih ettiniz?

Neden seçtiğimi çok iyi bilmiyorum. Daha doğrusu kıvılcımı nereden aldığımı hatırlamıyorum. Tekrar dünyaya gelsem, seçme şansım olsa, aynı mesleği seçerim. Ortada bir şey yokken tasarım yapmak ve içinde yaşayanların mutlu olmalarını görmek, güzel eser yaratmak olağan üstü bir duygu.

* Antalya'nın mimari yapısında neleri değiştirirdiniz?

Yeni tasarımları ve eski bazı mimari yapıları çok iyi buluyorum. Ancak maalesef kötü bir kentleşme yapımız var. Merkeze sıkıştık kaldık. Acilen pozitif, master planları yapmalıyız ve mutlaka cazibe merkezlerini, değişik alternatiflerle çevreye, kent dışına dağıtmalıyız.

* En beğendiniz mimari yapılar hangileri?

Antalya'da Şevket Altındal ile birlikte tasarladığımız ASAT binası, Türkiye'de üniversiteden sınıf arkadaşım olan Emre Arolat'ın projeleri, dünyada ise Frank Lıoyd Wright'in Şelale Evi ve Jorn Utson'un Sydney Opera binası sevdiğim, beğendiğim eserlerin başında geliyor.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi