Cengiz KELEŞ'le Söyleşi
#1
Sayın Cengiz KELEŞ ile yaptığım röportajı yayınlıyorum.

Saygılarımla
İhsan KILIÇ


İhsan KILIÇ
Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Kelesler.jpg

Cengiz KELEŞ
1970 Ankara doğumluyum, tüm eğitim hayatım burada geçti. Makina Mühendisi ve kalite yönetim sistemleri uzmanıyım. 1995-2008 yıllarında İstanbul’da yaşadım. İstanbul’da yaşadığım dönemde devlet memurluğundan serbest mesleğe geçiş yaptım, evlendim, iki çocuğum var.
İş değişikliği sebebiyle tekrar Ankara’ya döndüm. Şu anda elektrikli yerden ısıtma sistemleri konusunda çalışıyorum, piyasaya sürme hazırlığı yaptığım patentli iki ürünüm var. 15 yıldan sonra tekrar eğitim hayatına geri döndüm, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde geliştirdiğim kurutma metodu ve makinası üzerine Doktora yapıyorum.

Satranca 9 yaşında başladım ama ancak üniversiteye girince ciddi şekilde fırsat bulabildim. Ancak 20 yaşında turnuvalarda oynamaya başladım, belki bu yüzden oyuncu kabiliyetim varsa da körelmiştir. Aynı yaşta hakem oldum, 1991 yılından başlayarak Türkiye Şampiyonası ve daha üst seviyelerde hakemlik yaptım. 1998 yılında Uluslararası Hakem (IA) oldum. İyi bir hakem olduğumu düşünürüm. Kendisini desteklediğim dönemlerde Federasyon Başkanı biraz abartarak benim “dünyanın en iyi hakemi” olduğumu iddia ederdi. Son turnuvam 2004 Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası Başhakemliğidir.

1992 yılında TSF faaliyete başladı, ben de UKD hesaplarına başladım. Teknik Kurul üyeliği ve başkanlığı yaptım. 1999-2000 döneminde MHK Başkanı oldum, 2000 İstanbul Olimpiyatı için hakemlerimizi hazırladık. 2000 Olimpiyatında masa sorumluluğum yoktu, 48 Türk masa hakeminden sorumlu olmak gibi ilginç bir görevim vardı. Başkan adayımız olduğu için Ali Nihat Yazıcı'yı da “serbest hakem” yapmıştık. Başka bir Olimpiyatta böyle bir uygulama olmadı, çünkü sayıca çoktuk ve galiba Türk hakemlerden tam olarak emin olamıyorlardı. Bu göreve bir tur ara verip 1. masanın hakemliğini de yaptım. FIDE Kurullarında aktif üyeliğimden dolayı beni tanır ve güvenirlerdi. 1998-2006 yıllarında bazı FIDE kurullarında üye oldum.

İhsan KILIÇ
2004’den bu yana camiadan uzaksınız? Bu dönemde neler yaptınız, yaşadıklarınız ?

Cengiz KELEŞ
Camiadan çok da uzak değilim, lig maçlarında fırsat buldukça oynuyorum.
Uzak olduğum federasyon yönetimidir. Son altı yılda TSF kurullarından uzak olunca böyle görülüyor demek ki.

Cengiz_Keles_Lig.jpg

Satranç adına çok da boş geçmiyor, Ali Nihat Yazıcı’nın bana ceza verdirme, beni mahkemede mahkum ettirme gibi gayretlerine karşı duruyorum. Şu ana kadar başarılıyım.

İhsan KILIÇ
2000 yılında Sayın Ali Nihat Yazıcıyla Federasyon Başkanlığı seçimlerine girdiniz ve 2004'de neden istifa ettiniz? Sizin için 2000 yılındaki Ali Nihat Yazıcıyla daha sonraki Ali Nihat Yazıcı arasındaki farklar nelerdir?

Cengiz KELEŞ
2000 yılına kadar gördüğümüz şahsın bugün de görünen bazı olumsuz özelliklerini biliyorduk ama bunları telafi eden olumlu özellikleri de vardı. Her insan böyledir zaten. Zamanla nasıl olduğunu anlayamadık, ortaya başka biri çıktı. Bu bir film olsa ve senaryoyu ben yazsaydım, son sahnede içindeki uzaylıyı dışarı çıkarır kendisini kurtarırdım.

Ortak çalışma zemini kalmayınca istifa ettim. Federasyon başkanlığına çok da meraklı değilim. Lüks otelde kalmaktan, yemek yemekten, insanların dönemlik iltifatından çok keyif almıyorsanız bu koltuk çok da cazip değildir. Maddi getirisi prensipte yok ama, şartları zorlayınca var olduğunu işte herkes görüyor. Ben satrançtan bu makamda para kazanmayı kendime yakıştıramam. Kendi mesleğim, becerim, işim var. Başkan olmasaydım, şu kadar kazanırdım, ciddi teklifler var da diyemem, ayıp sayarım. Bırak git o zaman, derler adama.

Ancak satrancın içinden gelen, yıllardır verdiği emekleri bir noktaya getirmek isteyenler buraya aday olurlar. Maddi getirisi olmaz ve itibarını da çok önemsemezseniz geriye külfeti kalır.
O da 2000 yılında seçildiğinde sadece külfeti ile karşılaştı, o zaman özerk değildik bütçe tamamen devlet kontrolünde harcanıyordu. Zamanla bu durumuna içten içe karşı gelmeye başladı, değişiminin temel sebebi budur sanıyorum. İnsanlar nedense bir koltuğa geldiğinde bırakma ihtimalini hiç düşünmüyorlar. Hem şikayet edecek, hem şartlara karşı çıkacak.. O zaman da şartları zorlama seçeneğine başvurulduğu bir memleket gerçeğidir.

İhsan KILIÇ
2004 yılında ve Tam Zamanı ekibiyle 2008 yılında TSF yönetimine aday oldunuz. Her iki seçimde de başarılı olamadınız? Bu sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cengiz KELEŞ
2000 yılında da seçimi yürüten ekip içindeydim. Çok kolay kazanmıştık, çünkü insanlar sizin kim olduğunuza değil, önce nasıl birisi olduğunuza bakıyordu. Çıkarlar henüz çok belirleyici değildi. Başkanların elindeki sopa cılız, havuç da küçüktü.
Seçim sistemi özerklikle beraber değişti. Genel Kurul seçimi önceden yoktu, ağırlıklı olarak illerde kulüpler oy kullanıyordu ve delege sayısı daha fazlaydı. 2000 seçiminde oy kullananlar 370 kişiydi. Ali Nihat Yazıcı 160 oyla seçilmişti. Diğer üç aday yakın oy alınca büyük fark oldu.

Şimdi yaklaşık 150 kişi oy kullanıyor. Yönetimsiniz, GSGM yöneticileriyle yıllardır muhatapsınız, buradan gelen yaklaşık 40 oy var. Bu 40 oy beni tanımaz, mevcut başkanı tanır. Mevcut başkan çok göze batacak, sansasyon yaratacak bir hata yapmadığı sürece bu oylarla ilişkisini sürdürür. Bu da seçimi belirlemeye yeter.
2012 seçiminde bu oylar azaltılmış olacak. Yeni sistemin görece daha adil olacağını düşünüyorum.

İhsan KILIÇ
Federasyon başkanı olsaydım. Şunları yapardım dediğiniz projeleriniz? Değiştirmek istedikleriniz?

Cengiz KELEŞ
Mesele proje değil İhsan, mesele sistem meselesi.
Atalarımız balık baştan kokar derler. Başkanın anlayışı nasılsa aşağıya doğru yansıyor. Şu anki federasyon yönetiminde ve dolayısıyla camiada “sevgi ve saygı” eksikliği var. İnsanlar arasından bunları kaldırırsanız pek çok olumsuzluk yerini doldurur. Boşalan yer çok büyüktür çünkü.

Federasyon başkanı ve yönetimi bütçe ile değil, saygı, sevgi ve tevazu ile satranççıların önce gönlünde büyümelidir. Tabii bu herkesin harcı olmayabilir. Herkes becerebildiği kadarını yapar.
Bunu sağladıktan sonra, alt yönetimi illerde ve kulüpler arası seviyede dengeli kurarsanız gerisi gelir. Federasyon bütçesi hep merkez yönetiminin eliyle değil, büyük ölçüde toplandığı yerde kalmalı ve oradaki denge içinde kullanılmalı.

Sponsorlar hep TSF uhdesinde olmamalı, TSF’nin bir görevi de sponsor bulanlara destek olmak olmalıdır. Federasyon başkanı veya yönetimi bir kulübün, ilin antrenörüne karar vermemeli onlar kendi ihtiyacını arttırılmış imkanları ile seçip karşılamalıdır.

Tek kafa karar vermemeli, kararlara katılım artmalı. O zaman büyükusta sayısının ve dolayısıyla uluslar arası başarıların nasıl arttığını biraz da hayretle gözleriz. Ülkemiz imkanları gayet zengindir ve satrancın en itibarlı olduğu ülkelerden biriyiz. Rusya'da satranççıya kız vermezler!

Sol şerit liderliğinden bir türlü ilerleyemiyoruz. Birisi artık eskimiş arabasıyla sol şeridi kapatmış, kimseye yol vermiyor, hem de en hızlı gittiğini sanıyor. Lider yönettikleriyle yarışmamalı, yol vermeyi bilmeli. TSF Başkanı turnuva organizatörü gibi çalışmamalı, kulüplerin, İl Temsilcilerinin elindeki sponsorlara sulanmamalı. İş yapacakları birebir yönetmek yerine yardımcı olmalı, işlerini kolaylaştırmalıdır.

Bu düzeni kuramadıktan sonra ancak sansasyon yapar, göz boyamaya çalışırsınız, düşüne düşüne bütçenin ancak % 1-2’si kadar bir promosyonla günü kurtarmaya ve akılları çelmeye çalışırsınız. Şu günlerde Şafak Sezer’in oynadığı reklam tam da bizi anlatıyor. Lisans promosyonu, ödüllü Türkiye Şampiyonası vs.

İhsan KILIÇ
Turksatranc yahoo grupta son yazdığınız yazıda Başkanla olan mahkemenizin sonuçladığını anlıyoruz. ( http://games.dir.groups.yahoo.com/group/...ssage/7660 ) Bu mahkemede Kuvay bey, sizin aleyhinize tanıktı. Tam olarak ne oldu?

Cengiz KELEŞ
Tam olarak ne döndüğünü Ali Nihat Yazıcı’ya sormak lazım. Ben nasıl olup da 2005 yılından beri muhatap olmadığım bir şahısla mahkemelik olduğumu hala anlamış değilim.

İhsan KILIÇ
Özgür Satranç Forum'da
( http://forum.satranc.biz/viewtopic.php?t=2247 ) yayınlanan Kuvay Sanlının istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuvay Sanlı 2004 seçiminde Cem Pekün’le birlikteydi, 2008 yılında da Ali Nihat Yazıcıyla yönetime girdi, ve dönemini bitirmeden istifa etti ve yönetim karşısında yer almış görünüyor. Bu konuda ki yorumunuz nedir?


Cengiz KELEŞ
Oy verenlerin ve yönetimine girenlerin büyük kısmının problemi kendisini yeterince tanımıyor oluşlarıdır. Veya tanıdığını sananlar vardır, yine de olumlu işlere katkı yapacaklarını ve olabilecek yanlışlıklara karşı durup kontrol sağlayacaklarını düşünürler. Onları da, Kuvay Sanlı’yı da haksız bulamıyorum. Benim de tanımam epey zaman almış.

İstifasını bu çerçevede değerlendiriyorum. Yönetime gireli iki yıl olmuş, taşıdığı heyecanla bir şeyler yapmaya çalışmış ve bu yönetimle olmayacağını anlamış görünüyor. Yoksa sesini çıkarmasa, kimi zaman vali ziyaretinde, kimi zaman bölge incelemesinde, ödül töreninde boy gösterir; yurtdışı faaliyetlere gider güzel güzel harcırahını alırdı. Üstelik çoğu yöneticimiz gibi tarzanca ve beden dili ile de idare etmeye çalışmazdı. Sanırım kendisine biçilen role sığamadı. Dışarıdan bakarak iç dengeleri ve ilişkileri tam bilmem mümkün değil.

Federasyon bütçe ve imkanlarının verimsiz ve tek kişi odaklı kullanıldığını belirtiyor. Bunları biz de söylüyoruz zaten. Bunların zamanla daha çok insan tarafından anlaşıldığını görüyoruz ki, her yönetimin bir vadesi vardır. Bakalım dolmuş mu, haftaya göreceğiz.

İhsan KILIÇ
TSF nin yönetsel olarak yaptığı işler ve etkinliklerden; beğendikleriniz, beğenmedikleriniz nelerdir?

Cengiz KELEŞ
Bir belediye seçersiniz asfalt atar, kaldırımlar ilk defa güzelce yapılır. Tozdan, çamurdan kurtulursunuz. Bir kasaba veya mahalle için bu bir milattır, devrimdir. Ama yıllar boyu aynısını yapar, orada kalırsanız toz ve çamur unutulur, halk sizden sıkılır.

Ali Nihat Yazıcı ilk döneminde bunu başardı. Örneğin 2003 Avrupa Şampiyonasının yapılması, yüzlerce ünlü büyükusta ile aynı salonda oynamak, rakip olmak, kimini yenmek oyuncularımızın anlayışında bir sıçramaya yol açmıştır. Ama kendisi hala orada kalmış, kendi egosunu aşamadığı için yönetimi ve gelişimi tabana yayamıyor.

Kendisi şu an üçüncü döneminde ve ikinci dönemde başardığı bir şey göremiyorum. Yetenekli bazı gençlerimizin GM olması başarı sayılmaz. Sizin o yaptıklarınızı bütün ülkeler yapıyor, üstelik onda bir bütçe ile. GM olmak o oyuncu kardeşimiz için tabii ki büyük başarıdır ama federasyon için değildir. Yetenekli oyuncular artık 20 yaş öncesi GM oluyorlar, artık hedef kuru GM olup ilk 1000’e girmek değil, 2600 rating hatta ilk 100 olmalı.

Kızlarda da bir artış var, bu işe gönül vermiş yetenekli kızlarımız var, oynayanlar çok arttı. Eskiden Yaş Grupları Şampiyonalarında 2-3 kız oynardı, şimdi yüzlerce oynuyor. Betül, Kübra ve Zehra çoktan WGM olmalıydı. Bu durum federasyon için bir ayıptır. Bayanlar Avrupa Şampiyonu çıkarmışız, onu da Olimpiyatta, Dünya Şampiyonasında oynatmıyoruz ki, buna diyecek söz bulamıyorum.

Türk milli takımı 20 yıldır aynı derecelerde geziyor. Komşularımızdan sadece Irak ve Suriye’yi geçiyoruz. Pardon bir de Kıbrıs'ı, hem Türk, hem de Rum tarafını. Dengimiz bunlar mı olmalı? Hani nerede dünyanın gıpta ettiği başarılar? Gıpta edilen yöneticilerimizin geniş bütçeleridir, başka bir şey değil.
Sporcu 250 € alırken, yönetici 1.500 € alırsa, kim neye gıpta eder?

Paranın kuvvetiyle başkanımız dünya çapında, ama dünya çapında bir oyuncu yetiştirememiş durumdayız. Suat Atalık deme sakın, o kendi çabasıyla hatta geçmiş federasyon yönetimlerine rağmen bu seviyeye geldi. 23 yıldır zirvede, bu bizim eksikliğimizi ve başarısızlığımızı göstermeye yeter. Onu geçecek seviyede oyuncular bu bütçe ile yetişmeyecekse nasıl olacak. Yetiştirenler 100 milyonlarca dolarla mı oynuyor?
Güreş nasıl sırf kaba kuvvetle olmuyorsa, satranç nasıl sırf kuru zekayla olmuyorsa, yönetim de sadece parayla olmaz.

Bir Avrupa Şampiyonun var, oynatmıyorsun. Bu topraklarda yetişmiş ve dünya çapında olmuş tek oyuncun var, onu da oynatmıyorsun. Nedir bu bolluk? Maaşını saçıp savuran müsrifler gibiyiz. Bir de üstelik bu oyuncularınla davalık olmuşsun. Yönetim büyüktür, büyük idare eder, sorunlar çıkmadan tedbir alır, kendisi sorunlara yol açmaz. Sadece bu kusur bile bir yönetim için yeter.

Temel sorunu Suat Atalık gazeteden ifade etti, federasyon sanki satranççılar için değil idareciler için kurulmuş. Başka bir reklam da bunu anlatıyor, “yiyos, içiyos, geziyos, üste de bol para alıyos”. Bunu da küçük çocuğunu turnuvaya getirmek isteyen velilerin sırtına yüklüyoruz. Bir spor federasyonunun önemli bir sosyal görevi de imkanı olmayan ama yeteneği olanlara, özellikle de çocuklara yardımcı olmaktır.

Hem lisans çıkartan illere, kulüplere teşekkür et, sürekli para için federasyonun eline baksınlar, hem de oyuncularından ve de küçücük çocuğun mecburen gelen velisinden rayicin çok üzerinden konaklama parası al. O duvarların dili olsa da, kaç paraya oda alındığını söyleseler. 5 yıldızlı otele itiraz eden yok, çoluk, çocuğun üzerinden fahiş kâra itiraz var. Federasyonun bunu bırakması, hakkaniyetle hareket etmesi lazım.

Bu arada satrancın temel sloganı bile bozuldu. Satranççı sandığımız başkan daha temel sloganı bile anlamamış. “Gens una sumus” ne demektir bilmiyor. Slogan tahrif edildi resmen.

İhsan KILIÇ
Slogana yapılan ek tahrif midir, esası bozuluyor mu?

Cengiz KELEŞ
Sloganın anlamı “biz BİR aileyiz”dir. Yani bütünlük içinde, tek. Türkçe’de her ikisi de aynı yazılıyor, ancak vurgu ile ayırd ediliyor. Latince bilmiyoruz tabii ama İngilizcesi ile Latincesi birebir örtüştüğünden rahat anlaşılır, “we are a family” ile “we are one family” aynı anlama gelmez. Anlamayanlar rahatça “biz büyük bir aileyiz” diyerek sloganı geliştirdiklerini sanırlar. O zaman bir başkası da “biz çok daha büyük bir aileyiz” der çıkar. Bir olmak, büyük olmaktan daha önemli ve değerlidir. Bunu anladığımız gün bir aşama kaydeder, seçimlerimizi ona göre yaparız.

İhsan KILIÇ
2012 yılında yapılacak olan seçimde Tam Zamanı Ekibinde veya tek başınıza yer alacak mısınız?

Cengiz KELEŞ
Bu konuda çok atasözü var. Dereyi görmeden paçayı sıvama. Gün doğmadan neler doğar. Erken öten horozu…2012 için planlarımız var ama henüz bir şey söylemek için erken.

TSF hakkında forum ortamlarında çok sert eleştiriler yazılıyor. Siz forumlarda pek yazmıyorsunuz. Neden?
Forumu izliyorum ve yahoo grubunda bazen yazıyorum. Zamanla fark ettim ki, ben bir şeyi yazmasam da birisinin aklına gelip yazabiliyor. Gerçekleri gören, görebilen tek ben değilim. Önemli olan gerçeğin yazılması, ortaya çıkmasıdır, illa benim ilk yazmam değil. Yazmaktan daha fazlasını yapmak lazım.

İhsan KILIÇ
Eklemek istedikleriniz nelerdir?

Cengiz KELEŞ
Mali Genel Kurulu merak ediyorum. Bakalım üyeler ECU seçimi için 30-40 ülkeye defalarca gidilip, kimine ALTYAPI yardımı yapılıp, iki yıldır çalışılıp da sadece 62.000 TL harcandığına inanacaklar mı? Acaba başkan kaç ülke gezmiş, bu da rapor edilse. Gezginler kulübüne onur üyesi yapılması lazım! Önerge veren olur belki.

Her şeye rağmen ben satranç ve federasyon adına karamsar değilim. Görüştüğümüz yabancı satranççılar da, GSGM yöneticileri de bunun yaşanması gereken bir süreç olduğunu söylüyorlar. Federasyon hazırlıksız özerkleşti. Kurallar ve camia henüz hazır değildi. Zamanla yönetim oturacak, kurallar ve etik değerler benimsenecek. Ben yaptım oldu, yönetim imzaladı, Genel Kurul ibra etti denilip, işin içinden çıkılmayacak. Bizim şansı(zlığı)mız bu acemilik dönemimizi çok maharetli biriyle geçiriyor oluşumuz.

Sadece yukarıdan gelen düzenlemelerle düzene giremeyiz, kendi dertlerimizi çözmeyi zamanla öğreneceğiz. Galiba o zaman sayısal çoklukların yanına, nitel gelişimi de ekleyebileceğiz.

İhsan KILIÇ
Özgür Satranç Forum hakkındaki yorumunuz nedir?

Cengiz KELEŞ
Forum bir ihtiyaçtır ama TSF forumu kapanınca forumcuların şevki kırıldı biraz. Siz daha hoşgörülüsünüz, yazanlar da daha kontrollü. Olgunlaşıyoruz galiba.

İhsan KILIÇ
Zaman ayırıp bu söyleşiyi gerçekleştirmeye katkı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Cengiz Keleş
Ben teşekkür ederim
FI-NA İhsan KILIÇ - Siirt




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi