Alt Yapı Üst Yapı Sen Birde Bu Yazıyı Oku!
#1
Bu ülke satrancının en büyük sorunu halkının okumamasıdır. Bu millet okumaz. Okursa yarım yamalak okur. Bunu da yarım yamalak anlar. Satranç tahtasındaki konumu da yarım yamalak anlar. Okuduğu kitabı anlayamayandan satrancımı anlamasını bekliyorsunuz?

Arkadaşlarımızın örnek verdiği ülkelerin okur-yazar oranlarıyla, kendi ülkemizde aynı zamanda ne ve ne kadar okuduğumuzu iyice anlarsak satranç ile birlikte birçok sorunumuza da daha kolay çözümler bulabiliriz.

Tanıdığım, yeni tanıştığım çocuk velilerine bu forumu tavsiye ediyorum. Girip okuyun,”Bana sorulan birçok soru hakkında en azından bir fikir sahibi olursunuz” diyorum.
Gel de derdini anlat. Adamlar ve de bayanlar “aman sende şimdi kim bu kadar iş güç arasında foruma girecekte burada yazılanları okuyacak” Sen okuyormuşsun anlat işte!
Okumayan toplumlarda sorun da bu işte. Gazetelerin renkli resimlerine bakıp büyük harflerle yazılı puntoları okurda gazete okuduğunu zannedersen satrancı da bu kadar oynarsın.
Ben anlatırım da kendi işime geldiği gibi anlatırım. Benim anlattığımla kalırsın. Daha başkasını öğrenemezsin. Koyun gibi bir benim peşime takılırsın bir ötekinin. Sonra? “Her koyun da kendi bacağından asılır.” Yetmiş(70) senede çıkara çıkara bir Suat çıkarabilirsin. Onun da boynuna muska takmaya kalkarsın. Sen 70 senede başkasını çıkaramıyorsan o da hindi gibi kabarıp senin elini sıkmıyorsa kabahati birazda kendinde arayacaksın. Ne oldu “elmas çocuklar” projesi? Ne olacak “altın çocuklar”projesi?
İster alttan gir üstten çık ister üstten gir alttan çık olsa olsa önümüzdeki 20–30 yıl içinde 1,2 Suat çıkarabilirsin. Bunda da verdiğiniz örnek ülkelerin satrancının seviyesine çıkmış olamazsınız.
Bir ülkenin uygarlık ve gelişmişlik seviyesini o ülkede yazılan, basılan ve okunan kitap sayısı belirler.

Bu “kalabalık” içinde en az beş tane satranç forumu olmalıydı.
Ara
Cevapla
#2
Selçuk Aydın Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Yetmiş(70) senede çıkara çıkara bir Suat çıkarabilirsin. Onun da boynuna muska takmaya kalkarsın.

Milletin yazılanları okumadığından konuşuyorsunuz da kendiniz okumaya zahmet etmediniz sonra da uydurdunuz belli ki

Kimse suat beyin boynuna muska falan bişey takmaya denemedi
Lütfen dedinizi yapıp daha dikkatli okuyunuz....
Ara
Cevapla
#3
İlk ve son cümleleriniz can alıcı olmuş Selçuk Bey, kaleminize sağlık.

Selçuk Aydın Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu millet okumaz. Okursa yarım yamalak okur. Bunu da yarım yamalak anlar.
En önemlisi bu! Bunu çözdüğümüzde gerisi kendiliğinden gelecek zaten. Hatta devamını getireyim, milletimiz çok okuyan zayıfsa onunla alay eder, güçlüyse ondan korkar, hiç muhatap olmaz. Smile


Selçuk Aydın Nickli Kullanıcıdan Alıntı:Bu “kalabalık” içinde en az beş tane satranç forumu olmalıydı.
Maalesef, bu da acı bir gerçek. Özellikle bu konuda çok doluyum. 5 tane forumdan da geçtik, bu forumda yazan 50 tane bile satranç oyuncusu, antrenörü, yöneticisi, hakemi, velisi yok! Herkes ancak, çok afedersiniz, "kuyruğuna basıldığında" tepki gösteriyor. Başkalarına yapılan haksızlıklar kimsenin umurunda değil. Lütfen bu iletiyi okuduktan sonra anasayfanın altındaki bilgi kısmına bakın: çevrimiçi 2 kullanıcı, misafir olarak 25 kişi göreceksiniz. Ben o 25 kişiyi sevmem arkadaş! Çünkü onlarda hafiften sinsilik, biraz tembellik, az biraz korku, çokça da çıkarcılık var. İşlerine gelmeyen bir konu olduğunda bakın nasıl da üye olup yazıyorlar!


Açık olamayan toplumlar ne satrançta söz sahibi olabilir, ne de başka bir alanda.

Sevgi ve saygılarımla.
Ara
Cevapla
#4
Murat Bey,
İtiraz ettiğiniz cümlelerde ironi vardır.Lütfen bir de bu açıdan değerlendirin.
Ara
Cevapla
#5
Oktay Ertan'ın son satırları benim her zaman savunduğum fikirleri vurgulamaktadır.Forumu adını yazmadan ziyaret eden 25 kişi var.Yazı yazan kişi sayısı 10'u geçmiyor.Satrançcı ancak kendi damarına basıldığında tepki gösterir.Başkasına yapılan haksızlığın birgün kendisine de yapılacağını düşünmez.
Zaman zaman kod ismi ile tartışmalara müdahil olanlara raslıyoruz.Gerçek isimlerini açıklamak istemiyorlar.Kod ismi ile fikir belirtsinler.Buna da razı olalım!Mutlak sessizlikten iyidir.
Ben yerli dinamikleri çok iyi tanıyorum.Yerli dinamiklerin yaşadığı sorunları biliyorum.Yapılan yanlışları biliyorum.Bütün yanlış ve eksiklerin de Federasyon yönetimine ait olduğunu düşünmüyorum.Önce kendi düzeltebileceğimiz eksikleri tamamlayalım!Sonra da Federasyondan yapabileceği yenilikleri isteyelim...
Benim aklımda birtakım konular var.Bazı projeler var.Bunların olgunlaşması için benim kısır tartışmalara girmeden yürümem gereklidir.Bu konuları ilgili başlıklar altında tartışmam uygundur.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#6
Ateş Bey
Sizin çeşitli zamanlarda bu “dikey gelişim” ile ilgili yazdıklarınızı ben arşivledim. Çok önemli konulara değinmişsiniz. Yan başlıkta devam eden yazışmalarda da çok güzel konulara parmak basıyorlar.
Peki, neden sonuç alamıyoruz? Allah aşkına şurada ve orada “körler sağırlar birbirini ağırlar” diyalogundan başka ne görüyorsunuz? Kendi aramızda konuşup yazışıyoruz.Bizleri kaç kişi okuyor? Kaç adet veli ve satranç oyuncusu bizim yaptığımız tartışmalardan haberdardır? Bu kadar lisanslı oyuncu ile velileri az sayıda insan mıdır? Bunların kaçı Türk Satrancının sorunları hakkında malumat sahibidir? Bu camia ortada ne olup bittiğini nasıl öğrenecek? Ortada bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir sürü zevat dolaşıyor.
Bu tartışmaların sonunda diyelim ki uzayda yeni bir galaksi keşfettik. Kimin umurunda? İnsanlarımız okumayı sevmiyor. Peki, okumazsak nasıl bilgi toplumu olacağız? Türk Satrancının sorunlarını nasıl öğreneceğiz? Sorunu olmayana çözümü götürsen ne olacak?

Satrancı bilmeden nasıl oynayacağız? Şu A.Efe Ataman’a acıyorum. Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor. Sorun bir kere kaç kitabı kaç tane satmış? Satranç kitabını okumadan satrancımızı nasıl geliştiririz?
Önümüzde Çanakkale ve İstanbul Uluslar arası satranç turnuvaları var. Bu turnuvalara ve de diğer turnuvalara giden arkadaşlar, orada gördükleri satranççı ve velileri bu foruma üye olmaya ikna etsin. Çaba göstersin. Para mara istemiyoruz bedava kardeşim, desin. Bir şeyler desin işte.
Okuyan ve yazan sayısını arttıralım. Hiç olmazsa bu forumda.
Ara
Cevapla
#7
Bu başlıkta yazan isimleri görünce yeni demlediğim tavşan kanı çaydan ikram edesim geldi. Smile Yaşasın iletişim !
Ara
Cevapla
#8
Bu konuda bir süre önce ilginç oranlar okumuştum bir yerlerde. Google'a sorunca şu link çıktı önüme. Linkteki bilgiler çok ilginç:
http://www.ekolaykitap.com/haberler.asp?nws=6
Cevapla
#9
Rakamlar utanç verici.
Biz bitmişiz haberimiz yok.
Ya da biz yokmuşuz zaten.
Cevapla
#10
Kopyala-yapıştır.
Dünyanın en kolay işi.
Ben de işin kolayına kaçtım.
Bir önceki linkteki yazılardan seçmeleri (saçmalardan seçmeler mi deseydim acaba) kopyaladım ve yapıştırdım, daha önceden kopyalanıp yapıştırılanları.
Ortaya bu ne perhiz bu ne lahana turşusu çıktı.

“bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor.”
“kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.”
“8 milyon Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken, 75 milyona yakın Türkiye’de bu rakam ortalama 2 bin - 4 bin dolayında”
“Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor.”

“Türkiye’nin okuma alışkanlığı konusunda “doğru bilinen yanlışları” sıralayarak başlıyor söze, Türkiye’de son üç yılda okuma alışkanlıklarında ciddi bir artış olduğunu, kişi başına yılda ortalama 5 kitap düştüğünü belirterek devam ediyor: “Örneğin geçen yıl yayıncılar 170 milyon bandrol almış. Milli Eğitim Bakanlığı ise 180 milyon. Çocuk kitapları için de 50 milyon adet bandrol alınmış. Bu da toplamda 400 milyon bandrol demek. Bunların bir kısmının satılmadığını da düşünürsek en az 300 milyon kitap satışı olmuş.”
Ara
Cevapla
#11
Selçuk beyin "Neden sonuç alamıyoruz?"sorusunu şimdi farkettim.Bu soruya karşılık benim söyleyebileceklerim var.Bir defa disiplin içinde çalışmıyoruz.Çalışmaya biraz hevesli olanları teşvik etmiyoruz.Dikey gelişmeyi hızlandıracak koşulları görmezden geliyoruz.Lisans sayısı binleri,yüzbinleri de bulsa Elo puanı olan oyuncu sayımız 1075 dir.Bu 1075 kişi nasıl çoğalır?Hafif su dökmek yeterlidir.Çimenleri,çicekleri sulamak kadar kolaydır.Teşvik nasıl olur?Yerlilere yönelmiş ödüller çoğaltılır.Paylaşılabilen ödüller eş puanlılar arasında paylaşılır.Bu söylediklerimin mümkün ve kolay olduğunu herkes biliyor.
Peki biz ne yapıyoruz?Yabancı ustaları hatırı sayılır harcamalar karşılığında liglerde oynatıyoruz.Buna karşılık yerli oyunculara vaadedilen ve büyük meblağ sayılmayacak primleri aylarca vermiyoruz.Açık turnuvaya konan ödül sayısı kadar yabancı çağırıyoruz.Bu yabancılar hiç zorlanmadan ödülleri kazanıyorlar.Çünkü aynı turnuvaya yerliler katılamıyor!Katılabilen az sayıda kişi yabancı ile 2-3 maç yapmışsa yerli ile 6 maç yapıyor.Yabancı usta ile oynanan oyun sayısı bir türlü artmıyor.Birinci olan ve 2300-2400 arasında bulunan oyuncu ilk turda 1700 Elo ve 2 nci turda 1900 Elo puanı olanla oynuyor.Bu fark bazı turnuvalarda daha da fazla oluyor!Bütün bu söylediklerimi herkes biliyor.Bir kişi çıksın bu söylediklerimin yanlış olduğunu,olayları olduğundan farklı gösterdiğimi, iddia etsin..Olayların böyle olmadığını gösteren kanıtlar göstersin..
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#12
Feti Arkadaş,
Ben kopyala yapıştır yapmadım. Konuyla ilgili bir link verdim yalnızca. Linkte yazılanları olduğu gibi burada size "satmış" olsaydım, o zaman beni "kopyala-yapıştır" yapmakla eleştirebilirdiniz. Bu konuda daha bir çok araştırma var. Zaman zaman da gazetelerde karşımıza çıkan bir konudur "okuma oranları"... Bazen TV programlarına da konu olur.

Kalkıp benim bir araştırma-soruşturma ya da anket yapacak gücüm yok. Elbette yapılmış araştırmalara dayanacağım. Siz oradaki bilgileri yalanlayacak bir araştırma ortaya koymadıktan sonra, beni "kopyala-yapıştır" yapmakla suçlamayın, oradaki istatistiği de suçlamayın. Bir karşı çıkışın alternatifi yoksa, bu durum mevcut soruna sorun eklemekten başka bir şey değildir.

Bununla birlikte neye karşı çıktığınızı da tam olarak anlamadım. Yani oradaki istatiski rakamların şişirme olduğunu, yalan olduğunu mu söylüyorsunuz? Eğer böyle söylüyorsanız, "istatistik nedir ve nasıl nasıl değerlendirilir?" sorusuna da sorunlu bir yaklaşımınız var demektir.

Ben size bir link daha vereyim de, biraz "çaprazlama" yapın isterseniz:
http://blog.milliyet.com.tr/turkiye-nin-...ogNo=90672
Cevapla
#13
Hüseyin Bey,
‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ cümlem fazla ve gereksiz oldu. Demek istediğimi tam karşılamadı.

E-kolay kolaycılık yaparak (aslında birçok haber vericiler benzer davranmaktadır) bir kısım diğer haber kaynaklarından cümleleri, paragrafları kopyalayıp yapıştırmış. Üst kısımda ‘Türkiye’de kitap okunmuyor’ haberlerine yer verirken, alt kısımda 180 derece farklı bir haber olarak ‘Türkiye’de kitap okunuyor, kitap okuma oranı yükseliyor’ haberine yer vermiş. E-kolay’ın yaptığı aslında tarafsız habercilik olmuş. İki görüşe de yer vermiş. Benim üstüne basmak istediğim, yazının tamamını okuduktan sonra yorum yapmak gerektiğidir. Yazının bir kısmını okur, diğer kısımlarını atlarsak verilen haberleri yanlış yorumlar yanlış bilgilenmiş oluruz.
Sen hangi haberi doğru buluyor ve hangisine inanıyorsun ? diye soracak olursanız. 180 derece farklı olan iki habere de inanmıyor ve doğru bulmuyorum. Nedeni, haberlerin kaynakları, referansları belirtilmemiş ve sağlam değil.

‘Daha önceden kopyalanıp yapıştırılanlar’ benim özetinde özeti olarak yazdığım cümlelerdir. E-kolay’ın kopyalayıp yapıştırdıklarıdır. Sizin verdiğiniz link ise kopyala-yapıştır kapsamı içinde değildir. Sizi kastetmemiştim. Sizin yaptığınız da aslında yorum yapmadan habercilik yapmaktır. E-kolay’ın haberine yorumsuz olarak bilgilenmemiz için link vermişsiniz. Bu anlamda size sadece teşekkür edebilirim.
Son linkinizi henüz açıp okuyamadım.
Saygılarımla,
Ara
Cevapla
#14
Anladım Feti Bey, teşekkürler...

"Abartı" ve "provakasyon" sanatın özellikleri arasındadır. Ancak "abartının" da abartıldığı durumlar olabiliyor. Bu durumda da sanatın (anlatımın) amaçladığı kışkırtma(provakasyon) amacını aşabiliyor... Buna rağmen ben ilgili araştırmalardaki kötü tablonun, gerçeğe daha yakın olduğunu düşünüyorum. Keşke olmasaydı...

MEB bünyesindeki ders kitaplarını "okuma kitaplarından" ayırmak gerek. Böyle düşündüğünüzde yazılması gereken bir romanın adı bile olabilir: KİTABIN ÖLÜMÜ...

Her yeni teknoloji bir öncekinin katili olabiliyor, bir önceki üstelik yeni olanın çoğu zaman anası olduğu halde... Kitap okunmayışının bir çok nedeni var ve kitap gerçekten can çekişiyor. Bizim kuşağın kitap okuma hızı asla şimdiki kuşaklarda olmayacaktır. Çünkü "aktarımı" sağlayan yığınla araç devreye girdi... Buna rağmen eskilerin sözü hala geçerli: "Hafıza-, beşer nisyan ile malüldür, arşiv unutmaz!"... Çünkü internet ortamı örneğin, bilginin akışını matbadan alıp elektrona yüklese de, bu hız aynı zamanda bir bilgi kirliliğine de neden olabiliyor ve kaynakların kirlenmesine ve eksilmesine de neden oluyor. Bu eksilme ve kirlenmeye karşı bir dönem sonra yazılı belgeler sanırım yine en güvenilir olma özelliği ile yine öne geçecektir. Belki o zaman kitap yeniden canlanacaktır... Her hangi bir konuda anımsama amaçlı internete başvurduğumda önüme çıkan bir şiirin, bir sözün tahrif edildiğini defalarca gördüm. Düzeltmeye kalksan yıllarını alacak denli çok... Bu nedenle kitap benim baş tacım olmaya devam ediyor. Bu notumu genç arkadaşlarım kulaklarına küpe etmelidir...
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi