Kübra Öztürk ve 50 Hamle
#1
Dün oynanan Ekvador maçını talihsiz bir şekilde kaybettik.

Oyun yayını doğru ise,

42. hamlede Siyah Kale piyon alıyor ve 105. hamlede Beyaz piyon sürüyor. Aradaki 63 hamle boyunca piyon sürülmemiş ve taş alınmamış. Zaten analiz programı da 92. hamleden itibaren siyah hamle ettikten sonra durumu 0.00 olarak veriyor, yani Beyaz isterse berabere yapar ama Beyaz hamle yapıyor ve analize göre kötü durumda. Sonunda da Beyaz 105. hamlede piyon sürüyor ve zaten üstün olan Siyah sonunda kazanıyor.

Bu talihsiz kayıp ile maçı da kaybediyoruz. Son tur böyle bir şey olsa en az 10 sıra geri gideriz.

Merak ediyorum:
WGM olmuş ve A Milli Takımın birinci masasında oynayan bir oyuncu "50 hamle" kuralını bilmez mi?
Kamplarda bu konular hiç anlatılmaz mı?
Takım Kaptanı ne yapıyor?

Oyun yayını doğru değil ise,

Bu yayın işleri ne zaman düzelecek, 12. turda mı?

NOT: Bu arada aynı maçta da Nezihe Ezgi Menzi de adamın birisi ile oynayıp kaybetmiş görünüyor, resmi de var, 40 yaş civarında bir GM. Bu adamın kadınlar bölümünde ne işi var?
Ara
Cevapla
#2
Cengiz Bey,

Roportajlarda bazı kaptanlar şunu diyor,
"bu çok güzel bir organizasyon, çok eski dostlara kavuştuk,
sohbet etme fırsatları buluyoruz.." vs.
Ne mutlu bir durum, onlar için çok seviniyorum.
Bizim ecnebi kaptanlar da eski dostlarını görmüş olamaz mı yani?
Maç mı önemli adamın dostları mı?

0 kırk yaşlarında adam görünümlü GM aslında bir kadın sanırsam.
İlk gün ben de birkaç tane tespit ettim. Hata olsa düzelirdi ama düzelme
olmadı. Demek ki ben yanılmışım.
Yani o adam kılıklı kadınlardan daha bir sürü var sanırsam.
Fazla dopingten olabilir mi acaba? Big Grin
Ara
Cevapla
#3
Sevgili Kübra

Sen 18 yaş altında üstüste iki kez Avrupa Şampiyonu olan dünyadaki tek oyuncusun. Olimpiyatlarda takımınla beraber en iyi dereceyi elde edeceğine yürekten inanıyorum. Seni iki kez Avrupa Şampiyonu yapan her durumda kazanma arzundu. Sen de biliyorsun ki bu mücadele tarzında elbet kayıplar da olacaktır. Forumda hakkında yazılanlara kulak asma.

Aşağıdaki konumda yaklaşık 60 hamledir piyon sürülmemiş veya taş alınmamış. Kübra Öztürk kazanmak amacıyla beraberliği bozuyor. Elbette iki taraf da 50 hamlenin farkındadır. Öztürk "Rakip nasılsa piyon süremiyor. O zorlasın çok sıkışırsam berabere ilan ederim. Baktım bir fırsat geldi, rakibin zamanı az, piyon sürer ve kazanca oynarım" diye düşünüyor büyük olasılıkla.

cjgfc.jpg

Aşağıdaki konum da 111'nci hamlede oluşmuş.

cjggq.jpg

Sıra beyazda. Siz siyahla oklarla gösterdiğim fikirler karşısında tedirgin olmaz mıydınız? Üstelik hamle başına 30 saniyeden az vaktiniz varsa. Kübra Öztürk mücadeleci karakterini gösteriyor ama kaybediyor.

İşte bu konumları zorladığı için Kübra Öztürk 2 kez Avrupa Şampiyonu. Buradaki herkes klavye kaplanı ama Öztürk masa başında kaplan.

GM Suat Atalık'ı eleştiren kimse yukarıda olduğu gibi onun satrancını eleştirmedi. 50 hamle kuralını bilmiyor diye adeta alay etmedi. Turnuva devam ederken moral bozmadı. Atalık, insan ilişkileri yüzünden ve diğer meyve veren ağaçlara attığı taşlar sebebiyle eleştirildi.
Ara
Cevapla
#4
d6!?

Kübra arkadaşımızın oyunlarını izliyorum ve
cesurca oyunlarından dolayı tebrik ediyorum.
Cevapla
#5
Selamlar, Olimpiyatlara on kez katılmış bir oyuncu olarak bu konu başlığını çok acımasız bulduğumu belirtmek isterim. Muhalefet yapmak uğruna WGM Kübra Öztürk'ün malzeme yapılmasını doğru bulmuyorum .Olimpiyatlar devam etmekte olup, her oyuncumuzun takımımıza yarım puan kazandırmak için saatlerce mücadele ettiğinden ve edeceğinden adım gibi eminim.
Olimpiyat Ruhu parayla satılan, hadi benim de olsun diyebileceğiniz bir duygu değildir. Görevimiz Milli Oyuncularımızı acımasızca eleştirmek yerine, kayıtsız şartsız onlara destek olmaktır. Saygılarımla ..
Ara
Cevapla
#6
Cengiz Bey in bu konu hakkındaki belirttiği görüşleri doğrudur.
”Nedenlerini” açıklamayı, Nilüfer Hanımın yazısından da anlaşılabilinen milli duygusallığın zirve yaptığı şu günlerde yapmayı doğru bulmuyorum. Olimpiyatlar sonrası da bu konu tekrar gündeme gelirse Nilüfer Hanım ve onun gibi düşünenler yanıldıklarını görecekler.
Ara
Cevapla
#7
Yazdığım yazı ile ilgili gelen "moral bozma", "taraf tutma", "acımasızlık" ve "muhalefet etme" gibi yorumları ilgisiz ve yakışıksız buluyorum. Eğer eskisi gibi TSF yönetiminde bulunuyor olsaydım, yazmaz daha başka bir yolla oyuncuyu ve ona yardımcı olması, ilgilenmesi gerekenleri uyarırdım. Benim ömrüm boyunca 1-2 defa başıma gelen 50 hamle kuralı bir Olimpiyat puanına mal olmamalı. Öğreneceğimiz şeyler, çıkaracağımız dersler varsa kendi kendimize bunu yapalım, söylemek, itiraf etmek gerekmez.

Rahatça yorum yapıp, analiz vermeye çalışan arkadaşlar hiç olmazsa bilgisayar analizlerine başvurup da yazsalar daha isabetli olur. Sadece Platon arkaşımızın verdiği konumda Beyaz beraberliği 50 hamle haricinde, oynayarak kurtarabiliyor. Ne riski, ne cesareti? Belli ki oyuncu kuralı bilmiyor, kaptan da uyuyor. Yok oyuncu kuralı bildiği halde oynamakta ısrar ediyorsa, yine kaptana iş düşer. Kübra niye yok yere puan kaybetsin? Milli Takım niye yok yere maç kaybetsin?

Aynı durumun içinde Suat Atalık da olsa yine eleştiririm, geçmişte çok yaptım. Bu bir Olimpiyattır, kişisel ilişkiler, taraflar vs değil, milli takımın alacağı puanlar önemlidir. Bir şahıs, bir oyuncu, TSF Yönetimi değil, Türkiye temsil ediliyor. Bunu da kimse unutmasın.

Bilenler bilir, bugün 20 yaşın üstündeki kalbur üstü bütün oyuncularla bir hukukum, tanışıklığım, anılarım vardır. Sevdiklerim, sevmediklerimden; beni sevenler de sevmeyenlerden çoktur. Ancak bunlardan bazıları vardır ki, yeri başkadır, örneğin (rating sırasıyla) Mustafa Yılmaz, Kıvanç Haznedaroğlu, Emre Can, Yakup Erturan, Betül Cemre Yıldız, Umut Atakişi, Kübra Öztürk, Zehra Topel ve listenin devamında onlarca oyuncu.

Bunlar tabir yerindeyse, "elimde büyümüş"lerdir. Bunların çoğu 8-9 yaşından beri tanıdığım, turnuvalarda beraber olduğum oyunculardır. Bazıları odamda, evimde kalmışlar, bazılarını elinden tutup turnuvalara götürmüşümdür. Onların aldığı, alacağı başarıları sanki benim kardeşim, benim çocuğum almış gibi görürüm. Alttaki resimdeki üç küçükustanın ikisi büyümüş, Büyük Usta olmuşlardır. Birisi ise çok yetenekli olmasına rağmen satrancın içinde tutulamamıştır. Şimdi içimi acıtarak Ezgi'yi kazanamadığımızı söyleyince "muhalefet" mi oluyorum sayın arkadaşlar? Polyannacılığı biraz bırakın, gözlerinizi açın, neler oluyor görün, bulanık gördüğünüz alanlar hakkında çok konuşup yazmaktan biraz çekinin bari.

2002_spanyadan.jpg
İspanya'dan dönen kafilenin bir kısmı İstanbul'dan Ankara'ya gidemeyince bana misafir olmuşlar. Kahvaltı başında bir resim almışız.
Ara
Cevapla
#8
Cengiz Bey öncelikle hürmetlerimi kabul edin lütfen,

Ben acizane, satranç konusunda yetenekli ya da çok bilgili biri değilim, sadece takip etmeye çalışan bir vatandaş olarak görün beni.
O yüzden bir oyun hakkında yorum yapmak haddime düşmez.

Kübra arkadaşımızın oyunundan verilen ilk konumu küçük satranç bilgimle ekrandan bakarak düşününce d6 sürmenin en doğru hamle olacağına karar vermiştim. Sonra bilgisayara konumu dizdim ve analiz ettirdim, gördüm ki yapılabilecek en iyi hamle d6 imiş.
Ben de yukarıdaki yorumumu yaptım.

Selçuk Aydın'ın ve sizin satranç bilginize saygım var. Kendisiyle ve sizinle de şahsen tanışmaktan onur duyarım.
Israrla "hata" dan bahsediyorsunuz. Bu durumda haklı olduğunuzu düşünerek hamle hamle bilgisayardan analiz yaptırdım. Gördüm ki haklısınız. Yani beraberlik garanti bir durum zorlanarak mağlubiyete gidilmiş.

Ama Nilüfer hanımı şahsen tanıyorum ve onun dediklerine de kesinlikle katılıyorum. Devam eden bir turnuvada oynayan bir oyuncunun moralini bozmamak gerekir. Ne gelişme olursa olsun bu yapılan yorumlar gereksizdir. Daha beş altı tur daha oynanacak. Olumsuz yorumlar gereksizdir ve de zamansızdır.

O gün orada ne yaşandığını bilmiyoruz.
O nedenle bu başlık Kübra'ya yapılmış ağır ve gereksiz bir eleştiri olmuş oluyor.

Başlık "Adrian Mihalcisin ve 50 Hamle" olmalıydı belki de.
Şunu bilmiyoruz henüz, belki de Kübra beraberliği gördü ve mecburdu
ama kaptanı hırs yaptı ve kazanmak için devam etmeye zorladı onu?
Yani bilgilerimiz eksik olan bir konuda ve turnuva devam ederken
erken bir zamanda oyuncularımız ya da kaptanlarımız
hakkında bence de buradan eleştiri yapılması doğru değil.
Ben teknik konuları ya da yaşanan aksaklıkları dile getiriyorum ara sıra.
Bu tür eleştirilerin takımımıza ve/veya oyuncularımıza zararı olmayacağına inanıyorum.

Tüm oyuncularımıza tekrar başarılar temenni ediyorum.

Bence bu konu daha fazla irdelenmemeli.
En azından 11 Eylül'e kadar.
Abdulkadir Bener
Cevapla
#9
Çoğu zaman satrançla futbolu karşılaştırıyoruz. Bu konuyla ilgili yine bir karşılaştırma yapalım.

Futbolcular bir satranç sporcusuna göre çok daha göz önündedir. Hemen her tv kanalında futbol proğramları yapılıyor. Ve bu proğramlarda futbolcuların, antrenörlerin,hakemlerin,kulüp idarecilerinin,TFF yetkililerinin vs. nasıl eleştirildiklerine şahit oluyoruz. Futbolculara yapılan eleştirlerle Cengiz Bey'in Kübra Öztürk'e yaptığı eleştiriyi bir karşılaştıralım.

Öyle bir durumla karşı karşıya bırakılmışız ki, sporcu eleştirilse acımasızlık haksızlık oluyor. TSF yönetimi eleştirilse altı aydan başlıyor. Cengiz Bey'in eleştirisi son derece olumlu ve makul bir eleştiri. Bir büyük ustanın 50 hamle kuralını bilmemesi ya da düşünememesi eleştirilmeyecekse neyi eleştirelim. Yok eleştirilebir de ama turnuva devam ediyor diyorsanız. Yine bir karşılaştırma yapalım. Futbulcular, maç devam ederken 40.000 -50.000 kişi tarafında yuhlanıyor ama çıkıp golünü atıyor yine...
Ara
Cevapla
#10
Bir yarışma devam ederken o yarışma bitene kadar sporcular hakkında yorum yapılmamasını tercih ediyorum.Ancak bu bölümdeki konu birkaç kişinin katılımı ile renklendiğinden ben de şu görüşleri vurgulamak istedim:
Takım maçlarında takım kaptanı veya oyuncu beraberlik imkanı olduğu halde oyuna devam etmek isteyebilir.Bu karar doğru da olabilir,yanlış da olabilir.Oyuncu hafif üstün olduğunu da düşünmüş olabilir.Turnuva satrançcısı olmak birçok özellik isteyen bir daldır.Satrancın diğer dallarından(Hızlı satranç,Yıldırım,yazışmalı) farklıdır.Çoğu zaman psikolojik etkenler de sporcunun kararını etki altında bırakmaktadır.
Tek bir olaya ve tek bir sporcunun tek bir oyununa takılmamızın hiçbir yararı yoktur.
Bu olay ile ilgili olmamakla birlikte bir görüşümü daha burada tekrarlamak istiyorum.A Milli takım sporcularının yabancı antrenör nezdinde hazırlanmalarına kimsenin itirazı yoktur.Ancak yarışma sırasında Takım kaptanının yerli ustalardan seçilmesi de mümkündür.Başka bir deyişle antrenör ve kaptan farklı kişiler olabilir.Ne yazık ki Satranç toplumu bugüne kadar seçimlerin ve tercihlerin nasıl olması gerektiği hakkında çok az görüş bildirmiş ve bazı kuralların kalıcı olmasına yardımcı olamamıştır.
Gelecekde bizi bekleyen bir mesele daha vardır.Bu mesele de satranç sporcusunun saygınlığının ve özlük haklarının korunması ile ilgilidir.Saygıyı sadece ünvanı veya makamı olanlara göstermek,hızlı gelişmek ve başarılı olmak için, yeterli değildir.Ünvanına veya Elo puanına bakılmaksızın yerli sporcuların saygınlığını zedeleyecek,prestijini kıracak hareketlerden kaçınmak gereklidir.Yerli sporcuların özlük hakları da korunmalıdır.Bunu sağlamak ancak Satranç toplumu içinde belli ilkeler ve görüşler üzerinde birleşme ve dayanışma olması halinde mümkündür.Bu forumda seçilen konular,dikkatimizi genelde zirvedeki oyuncuların yaşadığı olaylara çevirdiğimizi göstermektedir.Sadece tepedeki ağaçlara değil ormanın bütününe bakmak gereklidir.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#11
Bu başlık altındaki bazı yazıları okurken şaşırıyorum. Bir usta satranççının 50 hamle kuralını bilmediğini ya da düşünmediğini nereden çıkarıyorsunuz, nasıl düşünebiliyorsunuz? Böyle düşünenlerle iddiaya girmek isterim. Sevgili Cengiz, bu tartışmayı sen çıkardın. Temsilci sensin! Ankara’nın ünlü köftecilerini biliyorsun ne dersin iddiaya var mısın? (Bu sözlerimi okuyanlar Cengiz Keleş ile yakın arkadaş, ağabey-kardeş olduğumuzu bilmeliler).
Kübra bütün kuralları gayet iyi bilmektedir. Bilmemesi mümkün mü? Üstelik bir şeyi atlıyorsun Kübra’nın aldığı ilk eğitim bilgilerinden önemli bir kısmını kurallar içermektedir. Hatta diyebilirim ki önce kuralları öğremiştir. Oyuncu beraberliği garanti görüp kazancı zorluyor olabilir pekala ya da heyecandan unutmuş olabilir. Neden kuralı bilmiyor olsun? Fritz’e bakıp yorum yapmayalım. O an, o konumda kendimizi onun yerine koyalım. Kendim de dahil olmak üzere eşit konumları riske etmeye bayılan pek çok oyuncu tanıyorum. Bir karar verdi sonucu istediği gibi olmadı. Ama kazansaydı yaşa, bravo nidaları ortalığı saracaktı. Biraz sakin ve tedbirli olmayı deneyelim ne dersiniz?
Bir eleştirim de Kasım Demircin’e. Futbolcular olumsuz tezahürattan etkilenmiyor siz de etkilenmeyiverin demek doğru değil. Çok farklı değişkenler var. Ayrıca futbolda da başka bir spor dalında da o oyuncular tezarühatlardan etkilenmektedirler. Ev sahibi takım olmak niye avantajlı oluyor o zaman?
Denemek cesarettir! Yapmanın, başarmanın ilk koşuludur.
Ara
Cevapla
#12
Kübra arkadaşımızın bu gün siyahlarla kazandığı oyunu çok güzeldi.
Kalesini verdiğinde bir an endişelenmiştim, ama birkaç hamle sonrasında bu kale vermenin arkasında veziri çapraza gelebilmek gibi şahane bir avantajı yakalama fikri olduğunu görünce "Süper!" deyiverdim.

Nitekim vezirin konumu oyunu kazandırdı, oyun enfesti...

Emre Can'ın oyunu ayrıca nefes kesiciydi.
Bir an eyvah dedirtti ama nefis bir sonla bitti.
Ona da çok tebrikler...

Onları bizi bu kadar heyecanlandırdıkları için çok ama çok eleştiriyorum!!
Abdulkadir Bener
Cevapla
#13
Eleştiri başkadır, kural bilgisizliğiyle itham ise bambaşka. Cengiz Bey'e iki bakımdan katılmıyorum:

Birincisi şu,
Cengiz Bey deseydi ki "Kübra, beraberlik konumu neden zorlayıp kaybettin?", bu bir eleştiri olurdu. Ama bir WGM'nin 50 hamle kuralını bilmediğini iddia etmek bir ithamdır, hem de çok komik bir ithamdır.

Yapılış şekline göre iki türlü eleştiri vardır: Süreç odaklı ve sonuç odaklı. İthamını bir kenara koyarsak Cengiz Bey kolay olanı seçmiş, sonuç odaklı eleştiri yapmıştır. Bu tarz eleştiri ülkemizde maalesef yaygındır.

Kendisine katılmadığım ikinci nokta, sonuca göre konuşmasıdır. Kübra maçı kazansaydı övgü dolu bir başlık açılır mıydı, emin değilim. Beraberlik yapsa "Neden kaybetme riski olmayan bir konumu kazanca zorlamadı" diye bir eleştiri gelecekti galiba. Kübra ile samimiyet derecesi ne olursa olsun, bu işler bu kadar kolay mı?

Fritz'i bir kenara koyuyor, Kübra'nın sandalyesine oturduğumu varsayıyorum. Maç 1,5 - 1,5 gidiyor. Turnuvada iddialı olduğumuzu göstermek zorundayım. Zamanım rakibimden biraz daha iyi, zeitnotta olmakla birlikte. O konumu oynarım. O riski alırım, maçı kazanabilmek adına. Sonuç böyle de olabilir, başka türlü de olabilirdi. Bu bir karardır. Mesele bilgi değil, karar meselesidir. Bu kararından dolayı (kendisini hiç tanımamakla birlikte) Kübra'yı tebrik ediyorum.

Kasım Bey'in futbol benzetmesini bu durumla alakalı bulmuyorum. Futbol bir tribün oyunudur ve sporcular en ufak yaşlardan itibaren kitlelerin kucaklamasına ya da küfürlerine alışık profesyonellerdir. Satranççılar bu durumdan çok daha uzak bir şekilde, korumayla ve destekle büyük olurlar.

Platon'a katılıyor, resimli analiz için kendisine teşekkür ediyorum.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi