Türkiye'de Sistem Eksikliğı
#21
Aşkın bey,Satrancın sorunlarından çıkarak geniş anlamda Türkiye'nin sorunlarına girmeyelim.Benzerlikler olabilir.Satrancın dışına çıkarsak sesimizi duyuramayız.Görüşlerimizi kabul ettiremeyiz.Diğer kutulardaki bazı örneklerde olduğu gibi Dünya görüşümüzü ve Siyaset ile ilgili görüşlerimizi ön plana çıkararırsak bize yararı olmaz.Biz birbirimizi tanıyoruz.Dışardan bize bakanlar ise bizi tanımıyor.Esas amacımız Türk satrancının gelişmesini sağlamak ve bu gelişmeyi yavaşlatan sorunları konuşmaktır.Kimliğini açıklamayanlar da zaman zaman bazı konularda yazı yazıyor.Bunların bazıları bana göre suyu bulandırarak esas meseleleri unutturmak amacını taşımaktadır.Mutlaka zaman zaman esas meselelere de geliyoruz.Ama orada fazla kalamıyoruz.Bu takdirde hemen değişik bir kod ismi araya giriyor.Dikkatleri kendi üstüne çekiyor.Ayrıca söylemlerini Politika ile karıştırarak satranççıların yanlış tanıtılmasına neden oluyor.Esas mesele derken iki örneği hatırlatacağım:1.Delegelerin seçilme şekli,2. Yöneticilerde bulunması gereken özellikler;Bu 2 sorunda yol alabildik mi?Alamadık.Konular uzadıkça o konuya gösterilen ilgi de azalmaktadır!İlginin azalması ve dikkatlerin dağılması karşısında sevinenler de vardır.Çünkü gerçekten yararlı olmak ve katkıda bulunmak isteyenler olduğu gibi,kafaları karıştırmak,suyu bulandırmak ve satrançcıları yanlış tanıtmak isteyenler de vardır.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#22
Değerli doktor abicim... belki de satranççılar yeteri kadar politik olmadığından hala yıllardır aynı ve benzer sorunlarla uğraşıyoruz.

Örneğin, Alekhin sosyalist sistemle hiç anlaşamadı ve Dünya Şampiyonu olduktan sonra bir daha SSCB'ye dönmedi. Elbette bunda 1917 Bolşevik devriminin de ilk yıllarında eksikleri ve hataları oldu, örneğin satrancı yoz bir uğraş olarak gördüler. Daha sonraları ise müthiş bir destek verdiler.

Botvinnik; son derece inançlı ve bilgili bir sosyalist, Polit Büro'ya çok yakın bir satranççıydı. Bu yüzden Tal'a kaybettikten sonra Rövanş hakkı ve Smyslov'a kaybettikten sonra gene rövanş hakkı verdiler. Artık Petrosyan'a kaybedince iyice (satranç için) yaşlanmıştı.

Korçnoy, liberal fikirleri yüzünden sovyetlerde hiç sevilmedi.

Fischer ise ABD'ye ''Haydut Devlet'' dedi ve yıllarca saklanmak zorunda kaldı.

Büyük besteci Mark Taimanov, Fischer'e 5-0 kaybedince Komünist Parti'den kovuldu, yani Sovyetlerin o zamanki 1 numarası da politik bir satranççıydı.

Kasparov ise 5-0'dan sonra 32. maçta ilk galibiyetini alıp, Karpov'a karşı 5-3 duruma ve psikolojik, fiziksel üstünlüğe erişince SSCB'nin vesayetindki FİDE turnuvayı bir yıl erteledi. Çünkü Karpov, Komünüst Parti'ye çok yakındı, Beyaz RUS denilen ırka mensuptu. Kasparov ise Yahudi baba, Ermeni bir anneden olma gariban bir Azeri idi. Yani sosyalist bir sistem bile zaman zaman böyle ırkçılıktan muzdarip oluyordu.

Ama Kasparov da politik bir satranççı ve hala %1'in altındaki oy oranıyla Rusya'da mücadele ediyor.

Kafaları biraz karıştırmakta yarar var. Su ise zaten şeffaf değil.
Ara
Cevapla
#23
(14-09-2015, 01:19)Ateş Ülker Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Aşkın bey,Satrancın sorunlarından çıkarak geniş anlamda Türkiye'nin sorunlarına girmeyelim.Benzerlikler olabilir.Satrancın dışına çıkarsak sesimizi duyuramayız.Görüşlerimizi kabul ettiremeyiz.
[color=#0000CD]
Ateş Bey,
Düşünce öneri ve tespitlerinize katılıyorum.
Yapılan çalışma çok değerli, son derece iyi niyetli ve emek harcanmış.
Hiç bir sözüm yok, olamaz çünkü aydınlanıyorum.

Ancak tamamen ilgisiz değildir söylediklerim.
Bu ülkede yaşadığımız büyük bir gerçek var.
Satranç ve onun alt yapısı da çok büyük bir şekilde etkilenmektedir.
Ülkemizdeki siyasi yapılanmalardan ve alınan kararlardan her alanda etkileniyoruz.
Saçma sapan eğitimi programlarına mahkum kalıyor, haftada 7 gün, günde 8 saatlik okul-dershane sonrası çocuklarımızdan da hem okulda hem de satrancın da aralarında olduğu onlarca eğitim-hobi alanında (bir avuç son derece yetenekli sporcuların dışında diğerlerinden...) başarı bekliyoruz.

Bence bu sistemde çok başarılı bile sayılabiliriz.

Rusya'da, Çin'de, Finlandiya'da ve eski Türk Cumhuriyetlerindeki eğitim sistemlerini bilir miyiz acaba?
Çocuk sadece sabah 4 ana ders görüyor. Dil, fen, yurttaşlık, matematik.
Öğleden sonra da kendi alanında; spor, bale, satranç, müzik...

Şimdi ben elma ile armudu nasıl kıyaslayayım?
...

Hakkımdaki tanınız tamamen de doğrudur.
Diyorsunuz ki;
"Esas amacımız Türk satrancının gelişmesini sağlamak ve bu gelişmeyi yavaşlatan sorunları konuşmaktır."

Benim başka bir amacım da yok zaten.
Bunca mücadelem arasında yıllardır bu şeritte de enerji sarf etmekteyim.
Yerime gelen arkadaş belki o zaman ne ile karşı karşıya kaldığında anlayacaktır olayın asıl yüzünü.
Ben anlatamadım, çok az kişi anladı.

Saygı ve selamlarımla.[/color]
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#24
Abdülkadir bey'in Rus ve Çin satrancının gelisimi ile ilgili araştırma yazıları çok güzeldi..Teşekkürler kendisine..Spassky Fisher e yenilince başına neler gelmiş onu da yazsaydı keşke..merak ettim..
... Aşkın Bey' de sanırım şunu demek istiyor.. bizim ülkemizin; Rusya ve Çin gibi... değil satranca, sporun her branşına doğru düzgün bir devlet politikası yok ki..sonucuna getiriyor..ben de bu görüşteyim.. bir sözü değiştirerek yazıyım; " Türkiye'ye sormuşlar..hangi alanda kötüsün?..demiş ki..hangi alanda iyiyim ki?".... ha..iyi olduğu alanları yazsak..konu bambaşka yerlere gider..ona da gerek yok...
... Abdülkadir bey in yazısı gerçekten güzeldi..
(Devletimiz spor büyüklerimiz GM ve IM larımızı destekledi de..onlar mı sırayla Carlsen'in unvanını almadı?..ya da alamadı?)
Ara
Cevapla
#25
Google Books'tan okuduğum bir kitapta anlatılıyordu. Fisher maçı sonrasında bir heyet oluşturulup maçlardaki konumlar analiz edilmiş ve birçok "hata" tespit edilmiş. Sonra "bunları kasten mi yaptınız" diye Spassky'e epeyce soru sorulmuş. Kitaba şimdi ulaşamıyorum. Aynı kitap benzer uluslararası yarışmalarda bu tavrın hep yapıldığını anlatıyordu. Spassky'e özel bir durum değil yani. Rusya'yı temsil ediyorsan ve yeniliyorsan hesap soruyorlar.

Ama bunlar konu dışı. Çok da önemli değil. Önemli olan Rus satrancının nasıl tırmandığı, Çin satrancının nasıl tırmandığı, bizim neden tırmanamadığımız.

İsrail, Ermenistan ve son olarak Türkiye hakkında da ufak araştırmalar yapmaya başlamıştım.
Ama son yazılanlardan sonra gerek olmadığını düşünerek bıraktım.
Zira yapılan araştırmaların bir önemi yok. İki dakikada meseleyi rayından çıkaracak zevat mevcut ortamda.
İsteyen açıp okur zaten. Ben derlesem ne olur derlemesem ne olur.
Gizli bilgi yok artık. CIA'den bile veri alabiliyorsunuz isteyince.

Konunun özü şurada;

Çinlilerin modern satranç ile geçmişi bizden daha eski değil.
Ben önce Çin satrancındaki yükselişin nedenini istatistiksel ve tarihsel olduğuna inandım, daha doğrusu öyle varsaydım.
İlk tahlilde insanın "istatistik!" diyesi geliyor. Yetmiş milyondan mı daha iyi oyuncu çıkar, bir milyardan mı?
Çin satranç akademisinde bir milyar insan arasından seçim yapılmış değil.
Adamlar oyunu bizden daha eski tarihlerden beri oynuyor filan da değiller. Yeni tanımışlar.
Çin'deki antrenör sayısı bizdekinin kim bilir kaçta biri. O kadar az yani.
Olay öyle istatistik filan değilmiş.

Bizde her okulda satranç okutulmaya çalışılıyor, hatta şu aralar ana okulu seviyesinde projeler yürütülüyor.
Çin'de bu böyle değil.
Muhtemelen böyle de olmamalı zaten.
Bizde"Amerika'yı yeniden keşfetme" gayreti var.
Ya da başka niyetlerle hareket ediliyor ve oyun tahtasının merkezine hamle yapılmıyor. (!!)

Mesela dünya 7.si Ermenistan'a bakın, nüfusu Haziran 2015 itibariyle 3.056.000 kişi.
CIA verilerine göre durumu bizim açımızdan kıyasladığınızda fena bir tablo var. Adamlar fakir yahu.
https://www.cia.gov/library/publications...os/am.html
Hem fakir, hem bizden daha küçük, yaşam standartları (ortalama) bizden daha kötü.
Büyüme hızı filan yok, hatta küçülüyor %-0.15 küçülmüş.
Aç adamlar aç.
Ama FIDE'de 7.sırada. Süper bir yer. Bu nasıl olabilir? Araştırın şaşıracaksınız.

Ya da İsrail'e bakın, 8 milyon nüfusu var ama FIDE sıralamasında 11.sırada.
İşsizlik oranı %12. Sevin ya da sevmeyin (ben sevmem) adamlar bin tane politik problemle uğraşıyorlar.
Şimdi şöyle diyenler olacaktır; "Olur mu yaa ne alakası var, İsrailin ekonomisi bizde olsa uçardık!!"
Alakası bile yok arkadaşım. İsrail bu yıl itibariyle 250 Milyar dolar ekonomik hacme sahip.
Dünyada ekonomik büyüklük sıralamasında 56.sırada.
Bizim ekonomi hacmimiz 1.5 Trilyon dolar'ı geçti.
Dünya ekonomik büyüklük sıralamasındaki bizim yerimiz 18.lik.
Tüm bu verileri CIA sitesinden teyit edebilirsiniz.

Niye yazıyorum bunları.
Şunun için.

Bizde malzeme var.
Koşullar ihtiyacın çok ötesinde yeterli ve hatta fazla.

Bize şu lazım; biri çıkıp yukarıya diyecek ki; "Ben yemek yapmak istiyorum."
Bu cesareti taşıyacak ve elinde yapmak istediği yemeği anlatan kalın bir "Master-Plan Dosyası" hazır olarak gidecek.
Sonrası kolay.

Bize yemeği tarif edecek ve onu yapacak adam lazım.
Bu başlıkta aradığımız şey "Yemek Tarifi".
Mesele öyle birilerinin dediği gibi "ortam müsait değil, kanunlar müsaade etmez, bak böyle yönetmelik var, biz denedik yapamadık, ben otuz yıldır aynı şeyi haykırıyorum" meselesi değil. Bunlar edebiyat.
Yapamayan çekilir gider. Yapacak olanlara müsaade eder. Etik olanı budur.

Yemeği yapacak adam(lar) kendilerini ilan etti zaten.
Ben de kendilerini destekliyorum.
Allah muvaffak etsin.

Bu konuda benden bu kadar. Yanlış anlayan olduysa özürlerimi arz ederim.
Şimdi Sayın Kıvanç bey'in Master-Planı'nı görmek için sabırla bekleyeceğim.
Cevapla
#26
Sayın Abdülkadir Bener bu forumun en dolu, en kapsamlı ve en aydınlatıcı yazısına imza atmış ve saatlerce süren bir hazırlık gerektirdiği açıkça belli olan bir paylaşımda bulunmuştur. Bir satrançsever olarak kendisine buradan defalarca teşekkür etmek istiyorum.

Bunun üzerine yapılan falanca yönetmelik, filanca yönerge muhabbeti o kadar sığdır ki, insanın gülesi gelir. Bu saçma sapan laflar çapsızlığın, vizyonsuzluğun, sığlığın ifşasından başka birşey değildir. Adama Çin modelini yıl yıl anlatıyorlar, adam falanca yönetmelik, filanca yönerge diyor. Fıkra değil, gerçek bir saçmalık! Abi illa yorum yapmak zorunda değilsin, sus yahu. "Söyleyecek iyi bir sözünüz yoksa susunuz." lafını da mı bilmezsin?

Türkiye ile Çin zaten karşılaştırılamaz, bunu yapan olmadı ki!
Çin dediğimiz ülke bir tane Suat Atalık çıkarabilmek için binlerce takla atarken biz var olanı baltalamak için elimizden geleni yapıyoruz.
"Ne alaka Suat Atalık?" diye soran olursa kendilerine KİBARCA şunu muştulamak isterim ki toplumlara satrancı sevdirmenin EN ETKİLİ, EN GARANTİLİ, EN UCUZ ve EN UZUN VADELİ yöntemi idol göstermektir. İdol olmak kolay değildir. İdoller her alanda da yetişmez, her zaman da yetişmez. Siz bir idolünüzü hunharca soğutur, ceza üstüne ceza verirken Çin bu tip bir adam yetiştirebilmek için akademileri seferber ediyor.

Ondan sonra gelsin anaokullar! Saçmalığın daniskası, dik alası, aptallığın zirvesi!
Kardeşim ana okulundaki çocuk misket oynar, arabacılık oynar, bebekle oynar!
Kreş çağında kızım var, ona birisi satranç falan gösterse gider döverim, net.

Satranç uzman işidir, satranç usta işidir, satranç ehil olmayan ellere bırakılamayacak kadar kritik bir iştir.

Bana 100.000 tane öğrenci verin, eğer satrançla alakaları yoksa aralarından belki 5 FM çıkar.
Bana satrancı gönülden seven, uzmanlaşmak için sabırsızlanan 100 genç verin, 10 tanesi bir şekilde GM olur.
Bariz gerçek budur. Bu gerçeğe gözünü, kulağını, vicdanını tıkayan yönetici yığınları vardır.
Ara
Cevapla
#27
(15-09-2015, 00:25)Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Ondan sonra gelsin anaokullar! Saçmalığın daniskası, dik alası, [color=#FF4500]aptallığın [/color](1) zirvesi!
Kardeşim ana okulundaki çocuk misket oynar, arabacılık oynar, bebekle oynar!
Kreş çağında kızım var, ona birisi satranç falan gösterse gider döverim, net.

[size=medium][color=#0000CD](1)Demek ... aptallığın zirvesi!
İşte bu laf...

Şimdi ÖSF yönetimine ve üyelerine soruyorum;

1- Bir kurum, anaokulları konusundaki (ve uluslararası akademik bir etkinliği için)uygulaması ile bu şekilde çok açıkça yorumlanırken söylenilen ve geri alınmayan bir lafı ile töhmet altında bırakılmış.

2- Bunu yazan bir ne yazık ki öğretmen.
3-Üstelik TSF lisanslı bir sporcu.
4- Ve tam bir sabote amaçlı üye.
5- Açıktan bir hakaret!

Şimdi,

Yakın zamanda ÖSF yönetiminin bir uyarı yazısı vardı değil mi?
Toplumsal bilince sahip üyelerce mesajı alınan ve gereği yapılan...

Bu üye şimdi bu toplumsal mesajı almış mıdır?
Okumamış da olabilir değil mi?


SABOTE AMAÇLI BİR YAZIYA CEVAP VERMEM !

İLGİLİ YAZI İLGİLİNİN ESERİ OLARAK KALACAK MIDIR?

Kalsın mı diyorsunuz?[/color][/size]
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#28
Oktay bey, teşekkür ederim. Yorumunuz hazırlığını yapmaya başlayıp da yarım bıraktığım Ermenistan incelemesiyle örtüşüyor. Orada satranç kendini "ezilmiş, itilip kakılmış" gören bir milletin bir "idol" üzerinden satrancı nasıl yükselttiğini ve yeni idollerin doğuşunu gösteriyor. Başka bir zaman konuşulur belki.

Aşkın beyefendi,
Bir uygulama "aptalca" olabilir.
Bir hamle de aptalca olabilir.
Hamleyi arkadaşınıza yorumlarken "bu hamlen aptalca oldu" derseniz ona "sen aptalsın" demiş olmazsınız.

Bu başlıkta herhangi bir kişiye hakaret edilmedi.
Herhangi bir kişiye "aptal" denilmedi, uygulama aptalca bulundu, siz de aksini iddia edin olup bitsin, siz yazıyı neden üzerinize alınıyorsunuz ki.

Yine hoşlanmadığınız bir konuyu daha rayından çıkarma gayretiniz devam ediyor.
Buradan öyle görünüyor. Dağıtmamanızı rica ederim.
Cevapla
#29
(14-09-2015, 08:32)Sol Kemalist Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Değerli doktor abicim... belki de satranççılar yeteri kadar politik olmadığından hala yıllardır aynı ve benzer sorunlarla uğraşıyoruz.

Örneğin, Alekhin sosyalist sistemle hiç anlaşamadı ve Dünya Şampiyonu olduktan sonra bir daha SSCB'ye dönmedi. Elbette bunda 1917 Bolşevik devriminin de ilk yıllarında eksikleri ve hataları oldu, örneğin satrancı yoz bir uğraş olarak gördüler. Daha sonraları ise müthiş bir destek verdiler.

Botvinnik; son derece inançlı ve bilgili bir sosyalist, Polit Büro'ya çok yakın bir satranççıydı. Bu yüzden Tal'a kaybettikten sonra Rövanş hakkı ve Smyslov'a kaybettikten sonra gene rövanş hakkı verdiler. Artık Petrosyan'a kaybedince iyice (satranç için) yaşlanmıştı.

Korçnoy, liberal fikirleri yüzünden sovyetlerde hiç sevilmedi.

Fischer ise ABD'ye ''Haydut Devlet'' dedi ve yıllarca saklanmak zorunda kaldı.

Büyük besteci Mark Taimanov, Fischer'e 5-0 kaybedince Komünist Parti'den kovuldu, yani Sovyetlerin o zamanki 1 numarası da politik bir satranççıydı.

Kasparov ise 5-0'dan sonra 32. maçta ilk galibiyetini alıp, Karpov'a karşı 5-3 duruma ve psikolojik, fiziksel üstünlüğe erişince SSCB'nin vesayetindki FİDE turnuvayı bir yıl erteledi. Çünkü Karpov, Komünüst Parti'ye çok yakındı, Beyaz RUS denilen ırka mensuptu. Kasparov ise Yahudi baba, Ermeni bir anneden olma gariban bir Azeri idi. Yani sosyalist bir sistem bile zaman zaman böyle ırkçılıktan muzdarip oluyordu.

Ama Kasparov da politik bir satranççı ve hala %1'in altındaki oy oranıyla Rusya'da mücadele ediyor.

Kafaları biraz karıştırmakta yarar var. Su ise zaten şeffaf değil.
Sn "Sol Kemalist"
Satrancın non-teknik kısmı benim de ilgimi çeker.O yüzden konuya katılmak istedim.
Gönderinizde kanımca doğru olmayan ya da eksik olan şeyler var.
Örneğin Korchnoi SSCB'de "liberal" fikirli olduğu için dışlanmamıştı.Korchnoi'nin SSCB'de sevilmemesinin en büyük nedeni söylediği şu sözler : "Karpov'u yeneceğim sonra Fischer'e yenileceğim ,çünkü Fischer bir dahi ben ise sadece iyi bir oyuncuyum".
Söylediği bu sözlerin dışında Korchnoi'un sistemle pek anlaşamadığı fikrinize katılıyorum.Hatta Korchnoi'un eşinin de Sovyet hapishanesinde casusluk suçundan yattığını geçenlerde chessbase'in yayınladığı bir Karpov söyleşisinde okudum.


Karpov'un Kasparov'a karşı devlet tarafından ırkçı saiklerle desteklendiği iddianızı ise absürd buluyorum.Kasparov da Karpov gibi devlet tarafından son derece destekleniyordu ancak onun Karpov'dan farkı batıda da çok destek bulmasıydı.

Bolşeviklerin devrimden sonraki ilk yıllarda satrancı yoz bir uğraş olarak değerlendirip desteklemedikleri ise doğrusu ilk kez duyduğum bir iddia , bu konuyla ilgili kaynağınız varsa okumak isterim.
Ara
Cevapla
#30
Bu bölümde şu ana kadar kişiler birbirine hakaret etmemiş görünmekle birlikte,ben yine de taraflardan "aptal"kelimesini kullanmamalarını rica ediyorum.Çünkü kırıcı unsur içermektedir.Aynı şekilde zevat kelimesi de mizah içermektedir.Ben bu yöntemlerden fazla etkilenmem.Bu gibi yöntemler beni daha güzel ve daha anlaşılır şekilde yazmaya zorlar.Uzun yıllardır yazıyorum ve yerli dinamikleri tanıyorum.Siz görüş bildirdiğiniz zaman dinliyorum.Okumaya hazırım.Satrançda çok ilerlemiş olan ülkelerle ilgili istatistikleri paylaştınız.Bunları da dinlemeye hazırım.Bunlar yarar getirebilir.Ancak satrançcıları Politika,İdeoloji,Tarih gibi konularla uğraşan kimseler olarak tanıtmak bize yarar getirmez.Ama ciddi şekilde zarar getirir.Satrancın dışında kalan ne kadar konu ve başlık varsa "iletmek istedikleriniz"dışında konuşulmalıdır.Türkiye'de sistem eksikliği olduğunu herhalde burada yazı yazanlar kabul etmiş görünüyor.Hiç kimse sistemin çok iyi çalıştığını söylemiyor.Önceki Federasyon Başkanı bile son zamanlarda kaleme aldığı yazılarda eksiklerimiz veya yanlışlarımız olduğunu ifade etmektedir.Sistem eksikliğini gidermek için ne yapalım?Bu çözüm yollarını söylerseniz sonuna kadar dinleriz.Yukarda Satrancı ileri olan ülkelerden örnekler verdiniz!Bunlardan biri Dünya Gençler Birinciliği düzenlediğinde katılanların yarısını kendi oyuncularından seçiyor.140 oyuncunun yarısı evsahibi ülkenin oyuncusu oluyor.Bu 70 oyuncu arasında 1700 veya 1800 Elo puanı olanlar bulunabiliyor.Türkiye ise kendi evinde düzenlediği Dünya Gençler Birinciliğinde yerli sporcularına baraj koyuyor:"Elo 2000 altında yerli katılamaz"diyor.Veya 2015 de, 2000 üstünde hiç kız sporcu bulamadığından bu defa başka ülkede düzenlenen Dünya Gençler Birinciliğine kız sporcu göndermiyor.Bu söylediklerim doğru mudur?Sistemin eksikliklerini gideremiyorsak bunda hepimizin sorumluluğu var.1991 den bugüne kadar sistemi düzeltecek hareketler yapamadık!Aramızda hala kimliğini gizleme ihtiyacı hissedenler varsa benim eksiklikleri giderebileceğimize inanmam da zordur.1991 den bugüne kadar ne yapabilirdik?Şurada yazı yazan 5 kişiyiz.5 kişi bir fikir çevresinde birleşip "bu işin doğrusu budur"diyebilirdik.Bunun yerine "beyefendi","zevat","aptal"gibi kelimelerle gerilimi yükselttik.Kimliği gizli olanların gerçek misyonlarının ne olduğunu hiç anlayamadık.Kimi zaman çok uzun yazdık.Ama özünü açıklayamadık.Artık bugüne kadar kullandığımız yöntemleri değiştirelim!Çözüm yollarını gösterelim!
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#31
Abdulkadir bey , devlet desteği olmadan hiçbir dalda başarı gelemez. devlet dese ki, benim esas sporum satranç alın şampiyon çıkarın, şampiyon bile çıkar uzun bir sürede de olsa.
Benim aklımda birkaç soru da var. Mesela 12 yasında bir çocukta biraz yetenek görüldü. Ülkemizde bu çocuğu nasıl bir satranççı yapacaksınız? ekonomik beklentiler herşeyin önünde değil mi? bu çocuğun ileride hayatını sadece satranç ile rahatça idame ettirebilmesi, ev araba alması mümkün mü? kaldı ki ailesini nasıl ikna edeceksiniz?
özerk dediğimiz anda devlet desteğinin gittiğini varsayıyoruz, ve sizin de belirttiğiniz gibi iş bankasının desteği ne bilmiyoruz. Kendimizin ciddi bir satranç oyuncusu olduğumuz düşünelim. Bize ne kadar destek verilmeli ki ayda, benim verdiğim emeğe değsin? ve benim de hedeflerime ulaşılmasına yardım edilsin?
Çin ile ilgili bir belgesel izlemiştim, yanlış hatırlamıyorsam atletizm ile ilgili idi. ama çocukları bayağı küçükken yetiştirmeye başlıyorlardı. ve sanki olaylar biraz zorlama ile oluyordu.
bence kişi profesyonel satranççı olmadıkça başarının yakalanması çok zor. ve kişi cidden sadece satranç oyunculuğuna yönelebilmeli. Ama ülkemizdeki en iyi oyuncuların bile satranç dersi vermek zorunda olduğunu tahmin ediyorum.
Ara
Cevapla
#32
Abdülkadir beyin her 2 yazısı (Çin ve Rusya değerlendirmeleri) akademik olarak çok ciddi düzeyde. Bu çerçevede özellikle yazarı kutluyorum, sanırım ülke satrancının uzun zamandır bu düzeyde çalışmalara / denemelere ihtiyacı var. Çünkü kimse kızmasın, insanlar aptallıklardan da aptallardan da bıktı.

İktisattaki "kötü para iyi parayı kovar" meselinin bir yansıması fikir ortamlarında da var. Genelde kötü fikir (veya fikirsizlik) iyi fikri kovuyor. Bu genel kalitesizliği ters yüz etmenin çok önemli araçlarında biri, yazı kalitesini elden geldiğince yukarı çıkartmaktır. Bunu başarmak lazım.

Birkaç küçük görüş sunmak istiyorum:

Çin, bu modeli salt satranç için uygulamıyor. Bir devlet politikası olarak geçen 2 olimpiyatta (ki 2008 olimpiyatları Pekin'deydi malum) özellikle yüzmede ciddi bir planlama ve çok sert bir sıçrama gerçekleşti.

Avustralya ve ABD'nin tekelini kırmak üzere, özellikle Avustralya'da yerleşik olan dünyanın en iyi hocaları ile anlaştılar. Hatta hocaların Çin'de yaşamaları ve ortama alışmalarındaki zorluğu çok rasyonel olarak öngörerek, hocaları Çin'e getirmek yerine, yüzücüleri Avustralya'ya gönderdiler.

Evet, devlet en iyi 20 küsur yüzücüyü ailelerinden ayırarak bir başka kıtaya gönderdi ve aylarca orada tuttu. Keza olimpik sporlar için hatırı sayılır bir bütçe ayırdı ama bunu çok disiplinli ve somut bir plana bağladı (Abdülkadir beyin yazdığı gibi, matematik başarıya bağladı).

İşin devlet desteğini ve planlamadaki başarısını aşağıda sayacağım çabalar da gösteriyor sanırım:

1) 2008 olimpiyatları Pekin'de yapıldı.

2) 2012 Londra olimpiyatlarında Çin yüzmede ABD'nin arkasından dünya ikincisi oldu. Avustralya 5. oldu

İki alt tespit.

a) ABD'nin halen yüzmede çok açık farkla liderliği Phelps'den kaynaklanıyor.

b) Sanırım dünyada 4 denize sahip olan tek ülke biziz, finale her zamanki gibi yine yüzücü çıkaramadık.

3) Geçtiğimiz 2 hafta önce Bolt ile Gatlin'in 3 ayrı finalini izlediğimiz ve atletizme doyduğumuz Dünya atletizm şampiyonası yine Pekin'de Kuş Yuvasında yapıldı ve ABD'nin bayrağı düşürdüğü 4 x 100 yarışında Çin 2.olmayı başardı.

Bu dalda yani 4 x 100 gibi dünyanın en zor atletik / takım branşında Jamaika'nın hemen arkasında ve favori ABD'nin ve Avrupa'nın ilerisinde olmak hakikaten mucize her ne kadar ABD diskalifye olmuş olsa da.

4) Çin halihazırda takım sporlarında ABD, Jamaika, Rusya, Almanya, İngiltere gibi ekol ülkelerin (ki arada Kenya, Etiyopya gibi başka nedenlerle atletizmde lider olan ülkeler de var) halen gerisinde.

Ama buna mukabil bireysel birçok sporda 2008 sonrası birden ortaya çıkıp, birçok branşı ele geçirdi. Senkronize dalma, halter gibi. Ha bu arada masa tenisinde zaten geçmişten bugüne dünya lideri konumunda ve voleybolda da çok iyiler.

Tabii bu arada özellikle 5-10 yaş arası yüzlerce Çin'li küçük çocuğun ailelerinden uzakta kamplara alınarak acımasızca eğitildiği yönünde eleştiriler var. Yüzücülerin su altında uzun süre nefessiz kalabilmesi için vakumlu mekanizma içerisinde saatlerce yüzmeye zorlandığı, protein diyeti ve steroid uygulaması dayatıldığı söyleniyor.

Keza kamplarda çocuklar ailelerinden uzakta ve eğitmenleri tarafından kötü muamele gördüğü de iddia ediliyor.

Buna karşı çıkanlar da, aşırı disipliner eğitimin Çin'de bir kültür olduğunu ve keman eğitimi alan küçük kızların da bu yapıda yetiştiğini, büyüyüp anne olunca aynı disiplini sonraki nesle uyguladığını anlatıyorlar. Ayrıca bu sert eğitime karşılık çocuğun ve ailesinin tüm ihtiyaçlarının Devlet tarafından güvenceye alındığı belirtiliyor ve anlaşılacağı gibi bu da, sistemi ayakta tutan başlı başına bir teşvik.

5) Son bir bilgi daha vereyim. Bu sene başında Tataristan'da yapılan Su Sporları Çin ABD'yi ilk kez uluslararası areneda geçti, genel su sporları madalya sayısında (Çin - ABD) çekişmesi 35 - 33, altın madalyalarda 15 - 13 sonuçlandı. Yılların Rusya'sı ise bu çekişmede 3.oldu.

Ve bunların hepsi 2008'den sonra oldu.

Her şey üst yapıdır. Ben (Ateş bey kızmasın) piramit kavramının eksik ve yanıltıcı olduğu görüşündeyim. Bir sportif sahada piramit benzetmesi sadece popülasyon istatistiği verir. Çözümü göstermez.

Bu bir düzlemdir ve bu düzlemde en alt düzeydeki amatörün sorunu, en tepe noktadaki idolden bağımsız değildir (sorun tipleri ve çözüm süreçleri ve metodları farklı olmakla birlikte).

Ve bu düzlemin dünya üzerinde söz sahibi olabilmesi çok ciddi üstyapı hareketine bağlıdır. Sanırım Lenin'in lafıdır: "bir devrim planı olmadan, bir devrim olmaz" .

Bir devlet politikası olmadan, bir kalkınma planı olmadan ve işe üstyapıdan başlamadan gidemezsiniz. Çin örneği de soğuk savaş yıllarındaki komünist ülkelerin örnekleri de açık üst-yapı örnekleridir ve doğrudur.

Tabii bu konunun toplum kültürü, dürüst siyasetçi, düzgün medya gibi ayakları var ama Çin örneği, makro başarının istenirse makul sürede gelebileceğini ispat ediyor.

Bu anlamda düşünmeye tahrik ettiği için Abdülkadir beyi tekrar tebrik edeyim.

Ve şu Burak Yılmaz mıdır nedir, acilen satılsın Smile
Ara
Cevapla
#33
(15-09-2015, 21:40)Ateş Ülker Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Aynı şekilde zevat kelimesi de mizah içermektedir
.......
Sistem eksikliğini gidermek için ne yapalım?Bu çözüm yollarını söylerseniz sonuna kadar dinleriz.
.......
Şurada yazı yazan 5 kişiyiz.5 kişi bir fikir çevresinde birleşip "bu işin doğrusu budur"diyebilirdik.Bunun yerine "beyefendi","zevat","aptal"gibi kelimelerle gerilimi yükselttik.
.......

1.Paragraf;

Zevat "Zat" kelimesinin çoğuludur. "Zevat-ı Muhterem" ya da "Zat-ı Muhteremler" aynı anlamdadır. Zerre kadar mizah ya da alay içermez. Okuduğum kitaplarda hiç mizah niyetiyle kullanımını görmedim. Yazarken mizah zerre kadar aklıma gelmedi. Bunu nereden çıkardıysanız anlamadım.

Bu arada "aptal" kelimesi dilimizdeki en faydalı kelimelerden biri. Yerinde kullanımında bir sıkıntı yok bence. Bir şey/olay/iş hakkında "aptalca" nitelemesinde ben beis görmüyorum.

Mesela ben bir sokağa önce kaldırım yapılmasını sonra su bastıktan sonra sökülüp deşilip yağmur suyu giderlerinin yapılmasını aptalca bulurum. Mesela ben SGK kayıtlarında hatalı olduğu açıkça görünen kayıtların düzeltilmesini istediğinizde "doğru bilgiyi belge getirerek ispatlayın" denilmesini de aptalca bulurum. Mesela ben bir hakimin açıkça yüksek yargı kararlarına aykırı karar alıp sonra da "yargıtay'a gidin" diyebilmesini de aptalca bulurum. Ama belediye başkanına da aptal demem, SGK memuruna da aptal demem, hakime hiç aptal demem (yemez). Belediye başkanına "aptalca uygulamalarınız" diye yazdığım çok olmuştur. SGK memuruna da söyledim "bu ne aptalca bir uygulama" diye. Hakime demedim onların düşünme şekli biraz farklı. Anlatabildiğimi sanıyorum. Bu arada Ankara'daki devasa dinozor heykelini de aptalca buluyorum. Buna hakkım olmalı. Olmamalı mı?

2.Paragraf;

Obama da arayıp çok ısrar etti ama ben aday değilim Smile , yönetime girip çalışmak istemesi muhtemel kişilerden hiç değilim. ([color=#A9A9A9]Ben satranca gerçekten katkı sağlamak için çalışıyorum, usta desteği olmadan zor oluyor ama olsun.[/color])
Bence sistemdeki eksikliği gidermek için ne yapılacağını şu saatten sonra adaylar söylemelidir. Ben aday olmadığıma göre böyle bir görevim yok.
Sizlerin de yok aslında.
Ancak sizin bir planınız varsa paylaşmanızda sakınca yok elbette.
Şu yaklaşımı hiç sevmiyorum;
-"Eleştirmeyin kardeşim, tespitler yapıp durmayın, siz olsanız ne yaparsınız onu söyleyin ya da susun."
Şu yaklaşımı da sevmiyorum;
-"Çözüm önerilerini konuşalım."
Yooo, hiç de değil. Çözüm için öneri getirmek, çözmeye aday olan kişilerin görevidir.
En beğenilen çözüm önerisi oy alıp kazanır (sanırım). Ben beni etkileyen durumun tespitini yaparım. İstiyorsam da öneri getiririm; istemiyorsam buna mecbur değilim. Basit bir örnek vermek istiyorum;
Bir bakanlıkta anormal şekilde israf var ise, israf ayyuka çıkmış ise vatandaş da bunu forumlarda filan tespit ediyorsa vatandaşa "Çözüm önerilerini konuşalım, tespit yapmak çare değil, bunları yazıp durmayın" mı denilir?
Başarıyı istemek ve başarılı ülkelerin bunu nasıl yapabildiğini incelemek ve konuşmak herkesin hakkıdır.

Yukarıda yer alan ikinci paragraftaki önermenize katılmıyorum izninizle.
Ama ille de öneri getir diyorsanız alın size dört öneri:

-"Rusya modelini inceleyip uygun yerlerini uygulayın."
-"Çin modelini inceleyip uygun yerlerini uygulayın."
-"Ermenistan modelini inceleyip uygun yerlerini uygulayın."
-"İsrail modelini inceleyip uygun yerlerini uygulayın."

-"Bu modeller neymiş, nasıl uygulayacağız?" diye sorarsanız eğer;
-"Siz bilmiyor musunuz?"

3.Paragraf;

Gerilim gayet düşük. Sorun yok. Tahriklere aldırmadan büyük meseleleri konuşabiliyoruz ve bu arada yapılan kasti faulleri de görüp konuya gerekli özeni gösteriyoruz bence.
Bu doğrultuda Kıvanç bey'in master planını okumayı da dört gözle bekliyoruz.

(15-09-2015, 22:55)H Mustafa Demir Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Ülkemizde bu çocuğu nasıl bir satranççı yapacaksınız? ekonomik beklentiler herşeyin önünde değil mi? bu çocuğun ileride hayatını sadece satranç ile rahatça idame ettirebilmesi, ev araba alması mümkün mü? kaldı ki ailesini nasıl ikna edeceksiniz?
özerk dediğimiz anda devlet desteğinin gittiğini varsayıyoruz, ve sizin de belirttiğiniz gibi iş bankasının desteği ne bilmiyoruz.

MojoJojo sorunuza cevap olması için net tespitlerini paylaşmış durumda.

Son cümlenizle ilgili olarak şunu söylemeliyim; "özerk federasyon, para kaynağı" filan bunlar kendini kutunun içinde gören kişilerin problemleridir. Dışarıyı gördüğünüzde bunların her zaman değiştirilebilecek teferruatlar olduğunu fark edersiniz.

Bir federasyon niye özerkleşmek ister?
Ya da devlet bir federasyonun özerkleşmesini neden kabul eder?
Başarının bununla ne alakası var? Alakası yoksa özerklik meselesinin etrafında niye dönüp dururuz?

Cevap burada. Selamlar.
Abdulkadir Bener
Cevapla
#34
"Aptal" kelimesi geçen yazıyı o yazının sahibinin yazılarını uzun süredir okumadan geçtiğim için Aşkın Bey'in alıntı yaptığı kadarıyla okudum ve okuduğum kadarıyla daha önce bu forumda hakarete uğramış ve bunun manevi üzüntüsünü çekmiş bir üye olarak şunu söylemeyi kendim için bir görev kabul ederim ki, FORUM YÖNETİMİ HAKARETE İZİN VERMEMELİDİR. Bir şeyin aptallık olduğu iddia ediliyorsa, doğal olarak o işi yapanın aptal olduğu iddia edilmektedir. O yüzden aptal olduğu iddia edilen kişi(ler) bu forumun üyesi olsa da olmasa da forum yönetimini forumun seviyesinin belli bir çizginin altına inmemesi adına gereğini yapmaya davet ediyorum.
Ara
Cevapla
#35
(15-09-2015, 00:25)Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Satranç uzman işidir, satranç usta işidir, satranç ehil olmayan ellere bırakılamayacak kadar kritik bir iştir.

Bana 100.000 tane öğrenci verin, eğer satrançla alakaları yoksa aralarından belki 5 FM çıkar.
Bana satrancı gönülden seven, uzmanlaşmak için sabırsızlanan 100 genç verin, 10 tanesi bir şekilde GM olur.
Bariz gerçek budur. Bu gerçeğe gözünü, kulağını, vicdanını tıkayan yönetici yığınları vardır.


[color=#0000CD]İşte bu aranan kan bulundu!
Yaşasın çözüm de hazır artık!

Ülke satrancımızın geleceği kurtuldu, yaşa be hocam.

Hadi dostum başla o zaman...

Yıllarca yazdın değil mi?
Gel sıra sende.
Hemen yerin de hazır.
Yoksa katkı sunmaya hazır değil misin?
Kurumuna resmi yazıyı anında gönderirler.

Seni düşüncelerin ve varsa eğer projelerin için yetkili kılarlar.
...

Yapamadım, gidiyorum desem ve bunu kanıtlasam,
Yerime gelebilir misin?
Hemen şimdi.

Sen yazdıklarının arkasında durabilir misin Oktay,
İşin kolayına kaçmadan ama…
Mevzuatlara sıkışmış emekçilerin ve
Çalışanların sıkıntısını yaşa, demiyorum.

Ne oturduğu yerden, elinde kahve ile ahkam kesen
Tek işi kolaycılıkla eleştirmek olanları…

Ne de,
Hiçbir zaman, asla zaman ayıramayacağını bildiği halde
Sadece yönetimin içinde olmak isteyenleri…

Sen bunların gerçek düşüncelerini yazabilir misin?


Eğer sözünün eri isen, insanlara değil de..
Satranca hizmet için ve
Hangi cephe içinde olduğuna bakmadan…
Sadece çalışmaya söz verebilir misin üstat?

O zaman belki derim ki; ne kadar da yanılmışım,
Bu zevata mahsus bu zat için.
Çok şükür, çok şükür bugünleri de gördüm
Sözü özü bir imiş meğer!

Tabi Nazım HİKMET seni tanıma şansına eremedi.



Ülke satrancı için, her kim olursa olsun düzeyli ve donanımlı bir ekibi her zaman kurumsal olarak destek sunacağım.
Çağrım seçimi beklemeyin!

Sistem kendini seçtiriyor, merak etmeyin!

Ekiple o sistemin içine girememek ve yine dışarıda kalmak da var değil mi?

O zaman yine bir dört yıl ÖSF köşeleri, belki de sık sık kaybolan ama sonradan nedense ortaya çıkan özel bloglar...

Ya içine girmeye ne dersin çemberin?
Buyur, kim engelliyor ki?
Ama sen yapamazsın!
Sonra mimlenirsin değil mi?
Toplulukların içinde kamufle kalmak daha kolay.

Hadi hadi boş ver üstat.
Sen yazmana devam et.
[/color]


(15-09-2015, 23:22)abdulkadirbener Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Bu arada "aptal" kelimesi dilimizdeki en faydalı kelimelerden biri. Yerinde kullanımında bir sıkıntı yok bence. Bir şey/olay/iş hakkında "aptalca" nitelemesinde ben beis görmüyorum.

Mesela ben bir sokağa önce kaldırım yapılmasını sonra su bastıktan sonra sökülüp deşilip yağmur suyu giderlerinin yapılmasını aptalca bulurum. Mesela ben SGK kayıtlarında hatalı olduğu açıkça görünen kayıtların düzeltilmesini istediğinizde "doğru bilgiyi belge getirerek ispatlayın" denilmesini de aptalca bulurum. Mesela ben bir hakimin açıkça yüksek yargı kararlarına aykırı karar alıp sonra da "yargıtay'a gidin" diyebilmesini de aptalca bulurum. Ama belediye başkanına da aptal demem, SGK memuruna da aptal demem, hakime hiç aptal demem (yemez). Belediye başkanına "aptalca uygulamalarınız" diye yazdığım çok olmuştur. SGK memuruna da söyledim "bu ne aptalca bir uygulama" diye. Hakime demedim onların düşünme şekli biraz farklı. Anlatabildiğimi sanıyorum. Bu arada Ankara'daki devasa dinozor heykelini de aptalca buluyorum. Buna hakkım olmalı. Olmamalı mı?

[color=#0000CD]Siz beis göremezsiniz.
Öyle şartlanmanız bunu sağlıyor.


Sayın abdulkadirbener,
Sandığınız kadar ne aptal ne de cahil değilim.

Ama sanmadığınız kadar aptal olabilirim.
Hemen şaşırmayın lütfen!

Verdiğiniz örneklerin tümü sizi yalanlıyor. Çünkü tümü insan sıfatlarıyla ilgilidir.

Bakın ne diyor TDK;
aptal sıfat Arapça . 1. sıfat Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık "Aptal bir gülüşle yüzüne bakıyorum."
Aptalca: Aptala yaraşır nitelikte, aptal gibi…
Yani insana mahsus bir sıfat.

Kızarmayın hemen!


“Güneş Tutulması Dünya, Güneş ve Ay'ın aynı doğrultuya gelmesi sonucu Ay'ın gölgesinin yeryüzüne düşmesidir. Ama ay aptalca bir şekilde yer alınca gölgesini göremedik.”
Dersek burada aptallık da ayın suçu olmaz değil mi?
...
Ya da “arı çiçeğe yanaşınca çiçek de aptalca kapanıverdi birden”
Çiçeğin kapanışı aptalcaydı. Yani aptala yaraşırcasına… Çiçek aptal değil mi bu durumda?

Sizin mantığınız bu!
Ben cahil değilim arkadaşım!

Siz aptalca derken aptalca bulduğunuz şey ile o uygulamayı yapan insanları kast ettiniz.
Bu çok açık!

Güneş, ay ve dünya kadar.
Hatta o masum çiçek kadar...

Buradaki herkesi de aptal yerine koymaya kalkmayın!

Ben bu kadar aptalım, verdiğim örnek de bu kadar aptalcadır işte!

[size=medium][color=#0000CD]Bakın WİNSTON CHURCHİLL ne demiş;
“Hayatta en büyük ders bazen aptalların bile haklı olduğunu bilmektir.”[/color][/size]

Confucius'u da geçmeyelim değil mi?

"Cehalet aklın gecesidir, ama aysız ve yıldızsız bir gece."


İyi uykular.Sleepy


Saygı ve selamlarımla...
[/color]
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#36
' Nickli Kullanıcıdan Alıntı:...

Yapamadım, gidiyorum desem ve bunu kanıtlasam,
Yerime gelebilir misin?
Hemen şimdi.

Sen yazdıklarının arkasında durabilir misin Oktay,
İşin kolayına kaçmadan ama…
Mevzuatlara sıkışmış emekçilerin ve
Çalışanların sıkıntısını yaşa, demiyorum.

Ne oturduğu yerden, elinde kahve ile ahkam kesen
Tek işi kolaycılıkla eleştirmek olanları…

Ne de,
Hiçbir zaman, asla zaman ayıramayacağını bildiği halde
Sadece yönetimin içinde olmak isteyenleri…

Sen bunların gerçek düşüncelerini yazabilir misin?

Eğer sözünün eri isen, insanlara değil de..
Satranca hizmet için ve
Hangi cephe içinde olduğuna bakmadan…
Sadece çalışmaya söz verebilir misin üstat?

O zaman belki derim ki; ne kadar da yanılmışım,
Bu zevata mahsus bu zat için.
Çok şükür, çok şükür bugünleri de gördüm
Sözü özü bir imiş meğer!

...

Bugüne kadar okuduğum en radikal şiir. Serbest vezinle yazılmış, şair duygu patlaması yaşadığı bu eserinde, yaşadığı sıkıntıları anlatırken toplumsal ve didaktik mesajlar vermeyi de ihmal etmiyor

Çok özendim ben de şiir yazacağım:

--------------------
Ben bilmezdim demokrasinin böyle olduğunu,
Oysa demişlerdi ki bana git yaz.
Yaz ki cemreler düşsün, güller açsın.
Ankara'da yok artık değil de var artık denen günler gelsin (kafiyeyi kaçırmadık ha, iyi gidiyoruz),

Seçimden önceydi, hepimizin annesi
Dedi ki "ilk yüze mi girdiniz len oturun aşağı,
Onlar oynasın satrancını ben bilirim yönetmeyi,
Yoksa sokarım sizi 80 öncesinde çarşafsız yurtlara".

Sonra yağdı yağmur çaktı şimşek,
Ben de mi kurul başkanı oldum yoksa inanamıyorum,
Seçimden önce ne güzeldi "yapacağız, edeceğiz, elimiz değdi" derken,
İmdi yönetmeliğin yüzkırkikiye üçüncü maddesinin b fıkrası mı olduk?

Ey Oktay! Kaptansız kalmış bu gemide,
Kanatları olmayan albatrosların tiz çığlıklarını ürperti ile duyarken,
Yat uyu kardeşim gece 24.00'te ne işin var bu forumda.
Ankara'ya gidince Taraça'da, denizi göreceksin sakın şaşırma.

Hamza istifa etsin, Burak gitsin,
Takım acilen 4-4-2'ye dönsün,
Podolski'nin yanına forvet alınsın.
Türk satrancı başarılı bile sayılır, annemiz başımızdan eksik olmasın.
--------------------
Ara
Cevapla
#37
Sayın Abdülkadir Bener belki de forum tarihinin en dolu, en güzel ve bilgilendirici mesajını yazmıştır. Bunu illa ki bizde şöyle, onlarda böyle diye algılamaya gerek olmadığı gibi, yazarın Türkiye ile ilgili ettiği tek karşılaştırma kelimesi bile yoktur. Kendisine tekrar teşekkür etmeyi borç bilirim, devam yazılarını dört gözle beklediğimi itiraf ederim.

Sayın Mojo Jojo'nun yüzme ile ilgili anlattıkları da dikkate değer, satrançtaki uygulamalardan belki de çok daha sert uygulamalar. Benzer anektodlar duymuştum ama yüzmedeki bu kronolojiyi bilmiyordum.

Bulgaristan, İsrail, Azerbaycan ve Ermenistan ile ilgili gözlemlerimi paylaşacağım.

Kişisel iletilere kişisel cevaplarım:
1. Hiçkimseye "sen aptalsın" demedim. Biraz sert ve kestirme bir şekilde anaokul aldatmacasını eleştirdim. Bu eleştiriyi sayfalarca açabilirim, yine de elden geldiğince kısa yazacağım. Şimdi birisi çıksa, savunduğum fikre karşı dese ki "GM'lere yatırım yapmak aptallıktır." bunun neden aptallık olmadığını açıklarım, takdir kamuoyunun olur. Burada bir fikre karşı çıkış var, kişisel bir durum yok. Bu kadar alınganlık niye, esas bunu anlayamadım.

2. Görev verilirse seve seve kabul ederim. Ne var ki yapabileceklerimden öte hissettiğim bir göreve baştan talip olmam. Ne hizmet alanı mağdur etmeye hakkımız var, ne de bu hizmeti daha iyi verecek olanı.
Yapabileceğim bir şeyse, ekip sağlamsa, bir bina inşa etme hayalimiz varsa tuğla da taşırım, çimento da kararım. Elim acıyor, belim ağrıyor demem. Erkek sözü.
Ara
Cevapla
#38
(15-09-2015, 23:22)abdulkadirbener Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Bir federasyon niye özerkleşmek ister?
Ya da devlet bir federasyonun özerkleşmesini neden kabul eder?
Başarının bununla ne alakası var? Alakası yoksa özerklik meselesinin etrafında niye dönüp dururuz?

Cevap burada. Selamlar.

Özerkleşme isteğinin bir kurumdan çok bir kişiye ait olduğunu ve bu kişinin de artık TSF dışında olduğunu, TSF ye ne borçlar bırakarak sıyrıldığını biliyoruz.

Başarının bu şartlarda özerklikle bir ilgisi de yok elbette.

Devlet bu isteği düğün dernekle kabul eder, çünkü maddi desteği azalacak.
Tabi politik hedefleri de var. Dünya genelinde spor da dahil olmak üzere ne sanat ne de kültürel alanlarda temelden bir eğitim politikası yok, başarı da beklemiyor zaten.
Güreş ve okçuluğu bilemem.
Siz aksini söyleyebilir misiniz?

(16-09-2015, 09:07)Oktay ERTAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: 1. Hiçkimseye "sen aptalsın" demedim. Biraz sert ve kestirme bir şekilde anaokul aldatmacasını eleştirdim. Bu eleştiriyi sayfalarca açabilirim, yine de elden geldiğince kısa yazacağım. Şimdi birisi çıksa, savunduğum fikre karşı dese ki "GM'lere yatırım yapmak aptallıktır." bunun neden aptallık olmadığını açıklarım, takdir kamuoyunun olur. Burada bir fikre karşı çıkış var, kişisel bir durum yok. Bu kadar alınganlık niye, esas bunu anlayamadım.

Bakın ne diyor TDK;
aptal sıfat Arapça
sıfat Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık
Aptalca: Aptala yaraşır nitelikte, aptal gibi…
Yani insana mahsus bir sıfat.
Ben söylemiyorum, ama biliyorum.

Evet o kelimeyi kullanmadınız.
Ama daha genelini kullanarak kişi, kişiler ve kurum da kapsama alanına girdi değil mi?

Aksi izah edilebilir mi?

Gazoz ve gazozumsu gibi.
Gazozca durmuyor mu savunmanız biraz ?

Aptalca derken aptalca bulduğunuz şey ile o uygulamayı yapan insanları kast ettiniz.

Bari sözünüzün arkasında dursaydınız.
Bu kaçıncı zikzak oldu?Huh

...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#39
Mojo Jojo "Herşey üst yapıdır.Piramid kavramının eksik ve yanıltıcı olduğu görüşündeyim"dedi.Bu görüşün dayandığı tek bir neden var.Ateş Ülker'i haksız çıkarmaya çalışıyor.Bu da çok iyi tanıdığım bir yöntemdir.Eskiden beri kullanılmaktadır.Bu yöntemi kullananların bir kısmı kimliğini açıklamayan üyelerimizdir.Benim ortaya attığım "Piramid"kavramı herhangi bir proje,çalışma ve sistem değildir.Konuyu kısa ve kolay anlaşılır biçimde anlatmak için ortaya konmuş bir benzetmedir.200.000 civarında olduğu söylenen lisanslı sporcumuzu Elo puanlarına göre hayali bir Piramide yerleştiriyorum.(Ben ısrarla maksimum ratinge bakmıyorum.Sadece Elo puanına bakarak sıralama yapıyorum.Bugünkü teknik Kurul maksimum rating uygulamasını çok seviyor!)Elo puanı yüksek olanlar bu Piramidin tepesinde ve diğerleri de puanlarına göre orta ve alt kesimlerinde yer alıyorlar.Bu Piramidi hayalimde canlandırdıktan sonra şunu söylüyorum:Hep Piramidin üstü ile ilgileniyorsunuz!Ortasına ve altına hiç bakmıyorsunuz!Nitekim Mojo Jojo da "Herşey üst yapıdır"diyerek benim eleştirimi haklı çıkarıyor.Ama bir yazar "Herşey üst yapıdır"derken diğeri nüfusu kalabalık olan büyük ülkelerin yaptıklarını anlatırsa bu 2 ifade arasında açık bir çelişki ortaya çıkar.Herşey üst yapı ise burada yeni sistemler aramayalım!Havuz kavramı federasyonumuzun Piramidin tepesi için kullandığı eşdeğer bir kavramdır!Her sabah ve her akşam herşeyin havuz olduğunu hatırlatalım!Bugüne kadar bize hep "herşey havuzdur"dediler.Herşey havuz ise fazla şikayet etmeyelim!Yeni bir Yönetim arayışı içine de girmeyelim!Zaten 1991 den beri "Herşey üst yapıdır"anlayışının dışına çıkamadıkFederasyon yönetimlerinin neden bu anlayışın dışına çıkmak istemediklerini az çok anlıyorum.Ama Federasyonda görevi olmayanların "Herşey üst yapıdır"demesinin nedenlerini anlamak çok zordur.
Ateş Ülker
Ara
Cevapla
#40
(16-09-2015, 07:05)Mojo Jojo Nickli Kullanıcıdan Alıntı: ...
Ey Oktay! Kaptansız kalmış bu gemide,
Kanatları olmayan albatrosların tiz çığlıklarını ürperti ile duyarken,
Yat uyu kardeşim gece 24.00'te ne işin var bu forumda.
Ankara'ya gidince Taraça'da, denizi göreceksin sakın şaşırma.

Hamza istifa etsin, Burak gitsin,
Takım acilen 4-4-2'ye dönsün,
Podolski'nin yanına forvet alınsın.
Türk satrancı başarılı bile sayılır, annemiz başımızdan eksik olmasın.
--------------------

[color=#0000CD]Harika!
Blogunda da yayınlarsan hem daha çok okunursun, hem de "Güldür Güldür" programı için oyunculuk teklifi bile alabilirsin.
Gerçekten de beğendim.
Eline de sağlık, fikrine de...
On!

Blog daki yazıları da okuyorum.
Bana oldukça gerçekçi geliyor.

Ama anlamadığım şey şu, belki açıklarsın.

ÖSF daki tespitleri ve dokundurmaları blogdaki yazılar cevaplamıyor mu?
Blokda gerçekçi tespitleri, ÖSF da eleştirilere dönüştürmüşsün.
Gerçi ara sıra çözüm önerisi de görüyoruz.
Fakat incelediğin sistemde bunun mümkün olmadığını blog da zaten açıklıyorsun.

Blokda 'tavşana kaç', ÖSF da 'tazıya tut!'

Gerçekten de BEYAZ YALANLAR.

Bak Jojo,
Mektupçu Agah sana ne diyor;

" Söylediğin yalanı kaydet ki, unutmayasın."[/color]
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi