13-09-2008, 14:19
Arkadaşlar
Erşan Beyin yazısını aynen aktarıyorum
İlgilinin Adı-Soyadı : Suat ATALIK
Disiplin Kurulu
Karar Tarihi : 10.09.2008 Karar No : 29/3
Karar: 2008/4 Dis.K. sayısına kayden devam eden yargılama neticesinde, Disiplin Talimatnamesinin 10. maddesi gereğince (Yabancı bir ülkenin ulusal veya bir takımında, Türkiye Satranç Federasyonundan izin almaksızın görev kabul etmek veya yarışmaya katılmak) eyleminden dolayı 3 (Üç) ay hak mahrumiyeti cezası verilmesine karar verilmiştir.
Saygın Satranç Camiası;
Yukarıdaki metin TSF Disiplin kurulunun 10.09.2008 tarihli toplantısında Suat Atalık hakkındaki kararını içermekte.
Suat Atalık, yani ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Büyük Usta, Temmuz ayı başında Yunanistan Ligi maçlarına izin almaksızın katılmak nedeniyle 3 ay hak mahrumiyeti cezasına çarptırılmıştır. Sayın Başkanın aynı zaman da seçimlerde Federasyon Başkanlığına aday olan Atalık’ın olası bir ceza alması durumunda, cezasının seçim sonrasına ertelenmesi için ‘elinden geleni’ yaptığını biliyoruz. Ancak bağımsız Disiplin Kurulu sporcunun bu fiilini çok tehlikeli bulmuş olacak ki kendisini 3 ay süreyle cezalandırmış ve satrançla ilgili herhangi bir faaliyet yürütmesini (büyük ihtimalle buna seçime katılmak da dahil) yasaklamıştır. Karşısında adaylar görmek isteyen, onlara kucak açan Federasyon Başkanımızın bu karara çok üzüldüğünü ve elinden bir şey gelmediğini tahmin edebiliyorum, ancak yinede aklıma takılan ayrıntıları yazmadan edemeyeceğim kusura bakmasınlar.
1) Suat Atalık, disiplin kuruluna, Yunanistan Liginin bitiminden 1 ay sonra sevk edilmişti. Bu çok rahatsız edicidir. En başta bu tür gecikmeler bir tehdit unsuru olarak görülebilir. Zamanı geldiğinde kullanırız mantığı ile hareket edildiği şüphesi güvensizlik yaratır. Sözü edilen durumda disiplin kuruluna sevk edilme tarihi, Atalık’ın seçim çalışmalarına başladığı ve ekibini oluşturduğu haberlerinin yayılmasını takip etmiştir. Bu durum federasyon yetkililerin iyi niyetini büyük bir gölge altında bırakmaktadır.
2) Disiplin Kurulu, 5 gün içinde savunmasını veren Suat Atalık ile ilgili kararı neden bir aydan fazla bir süre sonunda değerlendirmiştir? Ceza ile ilgili kararın gecikmesi de aynı sevk kararında olduğu gibi şüpheli bir durum yaratmaktadır. Disiplin kurulunun yoğun bir gündemi yok. Eğer yöneticilerimiz şeffaflığa ve demokrasiye bu kadar önem veriyorlarsa, özellikle seçimlerde aday olan bir kişi hakkında çıkacak kararın ivedilikle alınmasına özen göstermesi beklenirdi.
3) Aynı anda kurula verilen Ekaterina Atalık hakkındaki karar neden açıklanmamıştır?
4) Suat Atalık savunmasında Genel Sekreter Erman Üsküdarlı’ya e-posta yolu ile turnuvaya katılacağını haber verdiğini, kendisinin de başarı temennileri içeren bir mesajla bir sakınca olmadığını bildirdiğini söylemektedir. Bu yazışmanın resmi bir değeri yok mudur? Bir sporcu Genel Sekreterinden gelen bir onay yazısına güvenmemeli, başka işlemler de mi yapmalı? Eğer bu yöntem yanlışsa, Sayın Genel Sekreter bu konuda yetkililerce sorgulanmakta mı?
Şimdi lafı uzatmadan kendimizi sporcunun yerine koyalım. Üç yıl boyunca çeşitli turnuvalarda ülkenizi temsil etmişsiniz. Defalarca bu tip mesajlaşmalarla turnuvalara katılmış, Federasyon onayını almışsınız. Sonra mevcut yönetimin yaptığından daha iyisini yapacağınıza inandığınız için federasyon başkanlığına aday olma kararı almış, bununla ilgili çalışmalara başlamışsınız. Hemen ardından hem kendinizin hem eşinizin ceza kuruluna sevk edildiğini öğrenmişsiniz. Ceza kuruluna sevkiniz bir ay, sonucun açıklanması bir ay sürmüş. Verilen ceza ile büyük ihtimalle ucu ucuna seçimlere katılmanız engellenmiş. Ne tuhaf değil mi? Üstelik bu durum, son bir ayda her fırsatta güzel demokrasi, yaşasın seçim diyen bir federasyon başkanının gözleri önünde gerçekleşmiş. Tesadüfler ülkesi !!
Şimdi büyük ihtimalle tüm sorularımıza yanıt verileceğini söyleyen Tahsin Aktar çıkacak, yargı sürecine federasyonun asla müdahale etmediğini, disiplin kurulunun bağımsız bir organ olduğunu, ilgili kişinin yasal yollardan hakkını arayabileceğini bize anlatacak. Aynı kulup yöneticilerine baskı yapılmadığını, Ozan Çakır’ın adaylığı konusunda belediye ile temasa geçilmediğini, Hakan Aktaç’ın delegeliğini engellemeye çalışmadıklarını açıkladıkları gibi…
Başkan 16 Eylülde tüm sorularımıza yanıt verecekmiş. Çok sevindirici. Ben bir soru daha ekleyeyim izninizle;
Geçen yıl yapılan Akdeniz Şampiyonasına, sayın Disiplin Kurulu Başkanı Vehbi Başaran’ın kafile başkanı olarak katılması standart bir uygulama mıdır? Satranç ile ilgili bir donanımı olmayan Sayın Kurul Başkanımızın, sporcuların 10 katı yönetici harcırahı alarak ( sporcular 150 euro alırken 1500 euro, lütfen yanlışım varsa düzeltin ) bu tip yurt dışı gezilere katılması, sayın Kurulun bağımsızlığı konusunda kamuoyunda haksız bir biçimde de olsa şüphelere neden olmaz mı? Federasyonumuzun bu görevi bu konuda daha deneyimli ve bu tip Kurullarda bulunmayan kişilere vermesi daha uygun değil midir?
Benim artık bu çok yazılan demokrasi, adil yarış söylemlerine pek güvenim kalmadı. Satranç kamuoyu kendi kararını verecektir elbette. Ancak Sayın Başkan bu konuda samimiyse ilk adımı, tahkim kurulu kararını beklemeden, seçimleri mevcut cezanın bitiminden sonraya alarak atmalıdır. Aksi durumda bizleri inandırıcılığı hayli zor bir seçim dönemi beklemekte…
Saygılarımla
Erşan Beyin yazısını aynen aktarıyorum
İlgilinin Adı-Soyadı : Suat ATALIK
Disiplin Kurulu
Karar Tarihi : 10.09.2008 Karar No : 29/3
Karar: 2008/4 Dis.K. sayısına kayden devam eden yargılama neticesinde, Disiplin Talimatnamesinin 10. maddesi gereğince (Yabancı bir ülkenin ulusal veya bir takımında, Türkiye Satranç Federasyonundan izin almaksızın görev kabul etmek veya yarışmaya katılmak) eyleminden dolayı 3 (Üç) ay hak mahrumiyeti cezası verilmesine karar verilmiştir.
Saygın Satranç Camiası;
Yukarıdaki metin TSF Disiplin kurulunun 10.09.2008 tarihli toplantısında Suat Atalık hakkındaki kararını içermekte.
Suat Atalık, yani ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Büyük Usta, Temmuz ayı başında Yunanistan Ligi maçlarına izin almaksızın katılmak nedeniyle 3 ay hak mahrumiyeti cezasına çarptırılmıştır. Sayın Başkanın aynı zaman da seçimlerde Federasyon Başkanlığına aday olan Atalık’ın olası bir ceza alması durumunda, cezasının seçim sonrasına ertelenmesi için ‘elinden geleni’ yaptığını biliyoruz. Ancak bağımsız Disiplin Kurulu sporcunun bu fiilini çok tehlikeli bulmuş olacak ki kendisini 3 ay süreyle cezalandırmış ve satrançla ilgili herhangi bir faaliyet yürütmesini (büyük ihtimalle buna seçime katılmak da dahil) yasaklamıştır. Karşısında adaylar görmek isteyen, onlara kucak açan Federasyon Başkanımızın bu karara çok üzüldüğünü ve elinden bir şey gelmediğini tahmin edebiliyorum, ancak yinede aklıma takılan ayrıntıları yazmadan edemeyeceğim kusura bakmasınlar.
1) Suat Atalık, disiplin kuruluna, Yunanistan Liginin bitiminden 1 ay sonra sevk edilmişti. Bu çok rahatsız edicidir. En başta bu tür gecikmeler bir tehdit unsuru olarak görülebilir. Zamanı geldiğinde kullanırız mantığı ile hareket edildiği şüphesi güvensizlik yaratır. Sözü edilen durumda disiplin kuruluna sevk edilme tarihi, Atalık’ın seçim çalışmalarına başladığı ve ekibini oluşturduğu haberlerinin yayılmasını takip etmiştir. Bu durum federasyon yetkililerin iyi niyetini büyük bir gölge altında bırakmaktadır.
2) Disiplin Kurulu, 5 gün içinde savunmasını veren Suat Atalık ile ilgili kararı neden bir aydan fazla bir süre sonunda değerlendirmiştir? Ceza ile ilgili kararın gecikmesi de aynı sevk kararında olduğu gibi şüpheli bir durum yaratmaktadır. Disiplin kurulunun yoğun bir gündemi yok. Eğer yöneticilerimiz şeffaflığa ve demokrasiye bu kadar önem veriyorlarsa, özellikle seçimlerde aday olan bir kişi hakkında çıkacak kararın ivedilikle alınmasına özen göstermesi beklenirdi.
3) Aynı anda kurula verilen Ekaterina Atalık hakkındaki karar neden açıklanmamıştır?
4) Suat Atalık savunmasında Genel Sekreter Erman Üsküdarlı’ya e-posta yolu ile turnuvaya katılacağını haber verdiğini, kendisinin de başarı temennileri içeren bir mesajla bir sakınca olmadığını bildirdiğini söylemektedir. Bu yazışmanın resmi bir değeri yok mudur? Bir sporcu Genel Sekreterinden gelen bir onay yazısına güvenmemeli, başka işlemler de mi yapmalı? Eğer bu yöntem yanlışsa, Sayın Genel Sekreter bu konuda yetkililerce sorgulanmakta mı?
Şimdi lafı uzatmadan kendimizi sporcunun yerine koyalım. Üç yıl boyunca çeşitli turnuvalarda ülkenizi temsil etmişsiniz. Defalarca bu tip mesajlaşmalarla turnuvalara katılmış, Federasyon onayını almışsınız. Sonra mevcut yönetimin yaptığından daha iyisini yapacağınıza inandığınız için federasyon başkanlığına aday olma kararı almış, bununla ilgili çalışmalara başlamışsınız. Hemen ardından hem kendinizin hem eşinizin ceza kuruluna sevk edildiğini öğrenmişsiniz. Ceza kuruluna sevkiniz bir ay, sonucun açıklanması bir ay sürmüş. Verilen ceza ile büyük ihtimalle ucu ucuna seçimlere katılmanız engellenmiş. Ne tuhaf değil mi? Üstelik bu durum, son bir ayda her fırsatta güzel demokrasi, yaşasın seçim diyen bir federasyon başkanının gözleri önünde gerçekleşmiş. Tesadüfler ülkesi !!
Şimdi büyük ihtimalle tüm sorularımıza yanıt verileceğini söyleyen Tahsin Aktar çıkacak, yargı sürecine federasyonun asla müdahale etmediğini, disiplin kurulunun bağımsız bir organ olduğunu, ilgili kişinin yasal yollardan hakkını arayabileceğini bize anlatacak. Aynı kulup yöneticilerine baskı yapılmadığını, Ozan Çakır’ın adaylığı konusunda belediye ile temasa geçilmediğini, Hakan Aktaç’ın delegeliğini engellemeye çalışmadıklarını açıkladıkları gibi…
Başkan 16 Eylülde tüm sorularımıza yanıt verecekmiş. Çok sevindirici. Ben bir soru daha ekleyeyim izninizle;
Geçen yıl yapılan Akdeniz Şampiyonasına, sayın Disiplin Kurulu Başkanı Vehbi Başaran’ın kafile başkanı olarak katılması standart bir uygulama mıdır? Satranç ile ilgili bir donanımı olmayan Sayın Kurul Başkanımızın, sporcuların 10 katı yönetici harcırahı alarak ( sporcular 150 euro alırken 1500 euro, lütfen yanlışım varsa düzeltin ) bu tip yurt dışı gezilere katılması, sayın Kurulun bağımsızlığı konusunda kamuoyunda haksız bir biçimde de olsa şüphelere neden olmaz mı? Federasyonumuzun bu görevi bu konuda daha deneyimli ve bu tip Kurullarda bulunmayan kişilere vermesi daha uygun değil midir?
Benim artık bu çok yazılan demokrasi, adil yarış söylemlerine pek güvenim kalmadı. Satranç kamuoyu kendi kararını verecektir elbette. Ancak Sayın Başkan bu konuda samimiyse ilk adımı, tahkim kurulu kararını beklemeden, seçimleri mevcut cezanın bitiminden sonraya alarak atmalıdır. Aksi durumda bizleri inandırıcılığı hayli zor bir seçim dönemi beklemekte…
Saygılarımla