06-10-2012, 23:28
İnsanın derin belleği adeta bir hidroelektrik santralini besleyen baraj gibidir. Santralin kendisini de ön bellek olarak ele alırsak, aydınlanma ve diğer enerji gereksinmeleri için gerekli olan enerjinin üretilmesi ön bellek ve derin belleğin uyumlu çalışması sonucunda olasıdır. Belleğini yitiren insan ya da tarihi süreçlerinden izole edilen toplumlar, olayların ayırtına varma, değerlendirme, karar verme ve hatta hayatta kalma gücünü kaybeder.
Bu nedenle önümüzdeki TSF Olağan Genel Kurul sürecini değerlendirirken, kesinlikle geçmişi de değerlendirmek zorundayız.
Belirtkesinde kuruluş yılı olarak 1991 tarihi yazılı bulunan TSF elbette 1991 yılında pat diye ortaya çıkmadı. Bu anlamda geçmişi incelerken belki çok eskilerden ele almak gerekiyor. Ancak daha eski geçmişi incelerken TSF'nin tarihsel sürecinde bir dönüm noktası sayılabilecek tarih, 2004 yılıdır. 1991 yılında GSGMye bağlanan federasyon, Mayıs 2004te özerkleşmiştir. Bu nedenle ben Özerkleşme sonrası dönemi ele almak istiyorum.
Burada sorulması ve tartışılması gereken sorulardan birisi "Özerkleşme nedir ve TSF özerkleşme kararı alıp bunu uygulamaya koyduktan sonra özerkleşmenin ruhuna uygun atılımları gerçekleştirebilmiş midir?" ya da "TSF gerçek anlamda özerkleşebilmiş midir?" sorusudur. Bu sorunun irdelenmesinin, içinde bulunduğumuz süreci kavramamıza katkısı büyük olacaktır. Bu soruyu yanıtlamadan önce "ÖZERKLİK" konusuna bir göz atmakta yarar vardır. Aşağıda linkini vereceğim "TÜRK HUKUK SİTESİ"nde, okunmasında yarar gördüğüm, konuyla ilgili çok uzun bir makale var:
(Çok uzun bu makalenin kısa bir bölümünü buraya aktaracağım. Biliyorum ki, bu kısa bölüm de okumayı sevmeyenlere çok uzun gelecektir. Ancak çözmemiz gereken sorunlar, daha çok okumamızı gerektiriyor...)
"Özerklik bir kişinin, bir topluluğun, kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması olarak tanımlanmakta ve bu anlamda kurumun kendine özgü bir yasasının bulunması,üst makamların koydukları kurallara uyma yerine, kendi kendini yöneten bir kuruluş olması nedeniyle tüzel ve töresel bir özgürlük olarak da ifade edilmektedir.
Başka bir tanıma göre özerklik; kurumların öz sorumlulukları altında ülke yararları doğrultusunda, kendi hizmetlerini düzenleme haklarıdır .
Özerklik kavramı kamu yönetimi açısından ele alındığında kuruluşların kendi sorumlulukları altında ve ülke yararları doğrultusunda kendi hizmetlerini düzenleme haklarını anlatır. Merkezden yönetimin ve bürokratik çalışmanın sakıncalarını gidermek veya azaltmak için düşünülen idari bir araç olan özerklik hem demokratik katılımın gelişmesiyle ilgili bir özellik olarak karşımıza çıkmakta hem de hizmetlerin aksatılmasına ve yürütmenin geciktirilmesine yol açan yetkilerin tek elde toplandığı kararların üst düzey merkezi organlar tarafından alındığı kurumlar yerine, yürütmede sürat, etkinlik ve verimlilik sağlayan, uygulayıcıların yönetim de söz sahibi oldukları, daha serbest ve esnek hareket edebilen kurumları esas alan temel özellik olarak bahsedilmektedir.
Diğer tanımlara bakıldığında özünde hür iradenin yattığını gördüğümüz özerkliğin, insanın doğası gereği edinmek istediği bir hal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak çağımızda özerklik sadece bireylere değil, teşkilatlara ve kurumlara da uygulanmaktadır. Kurumsal özerklik; bireysel olmaktan çok, örgütlere ve kurumlara özgü bir yapı ve yönetim işlevini çağrıştırmaktadır .
Buna göre, bir teknik olması bakımından özerkliğin kurumsal bir yapı ve yönetim tekniğini biçimleyen idari ve yasal bir çerçeve olduğunu ve yine yapılan yasalar çerçevesinde işlev görmeyi gerektirdiğini söylemek mümkündür. Bu bakımdan kurumlar açısından özerkliği iki sınıfta incelemek mümkündür; idari özerklik ve mali özerklik.
İdari özerklik, özerk kuruluşların kendi organları aracılığı ile serbest olarak karar alabilmelerini ifade etmektedir. Buna göre bir kurumda yönetimin atama ile değil de seçimle iş başına gelmesi özerkliğin bir ön koşulu olarak kabul edilebilir.
Mali özerklik ise özerk kuruluşların ayrı malvarlığına sahip olabilmelerini ve kanunların öngördüğü esaslar çerçevesinde kendi organlarının kararlarına dayanarak harcama yapabilmelerini öngörmektedir. Mali özerklik; bir kamu tüzel kişisinin kendi kaynaklarından serbestçe yararlanarak kendi harcamalarını yönetmesi durumudur .
Günümüzde temel ilkeleri aynı olmakla beraber her toplum, hatta her müteşebbis, özerklik kavramını kendi örf gelenek, milli amaç, siyasi tercih ve sosyal ihtiyaçları açısından kendi kamu yönetiminin gelişmesi yönünde geliştirmiştir. Diğer bir anlatımla, her ülkeye ve idareye uyabilecek tek tip bir özerklik formülü bulunmamaktadır. Bu bağlamda, temel ilkelerde anlaşma önem arz etmektedir.
2.1.2. Özerkliğin Amacı
Özerklik hizmetlerde etkinliği ve verimliliği gerçekleştirme aracıdır. Etkinlik ve verimliliğin sağlanması için girişilecek tüm reformlar, yeniden düzenlemeler özerklikle bağdaşır .
Özerklik hizmetlerin basit, çabuk, ekonomik ve daha iyi yürütülmesini sağlamak için tanınan bir araçtır. Dolayısıyla, özerkliğin gecikmeleri önleyebileceği, kurumların zarar görmesini engelleyeceği bu nedenle de, kâr etmelerini sağlayabileceği belirtilmektedir .
Öte yandan dikkate alınması gereken bir başka husus karşımıza çıkmaktadır; özerkliğin tüm siyasi baskılardan uzak gerçekleşmesi ve kurumun gerçekten özgür irade ile idare edilmesi gereklidir. Aksi halde özerklik amacından sapmış, işlevini yitirmiş denilebilir.
Özerkliğin amacı kişilere kişisel çıkarlar sağlamak, ayrıcalıklar tanımak değildir. Karar alma serbestîsinin ve serbest organ oluşturma yetkisinin tanınmasında temel amaç hizmete yöneliktir. Hizmetler böyle daha iyi yürüyeceği, üretkenlik artacağı için özerklik söz konusudur .
Özerkliğin bahsedilen çerçeve dışında kullanımının ise politik baskılardan daha zararlı sonuçları doğuracağı, özerk kurumların keyfi tutum ve davranış içine girebilecekleri, kaynak israfı, gereksiz personel kullanımı gibi sorunların ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir .
Özerkliğe geçişte üç temel adımdan bahsedilebilir; birincisi seçim sistemi, ikincisi mali özerklik ve üçüncü olarak da idari özerkliktir. Aslında birinci adım zaten özerkliği sağlamada en önemli aşamayı meydana getirmekte ve hem idari hem de mali özerkliğin temelini oluşturmaktadır. Burada seçimin demokratik, katılımcı, merkezi ve mahalli baskıdan uzak bir yönetmelik çerçevesinde uygulanması gerekmektedir .
Bu noktadan hareketle; özerklik çalışmalarının temel amaçlarının başında uygulandığı kurumu etkin ve verimli bir yönetime kavuşturarak maksimum verimlilik ilkesi ile çalıştırmak ve sonuç almak olduğu söylenebilir.
2.1.3 Özerkliği Oluşturan Unsurlar
Bütün yönetimlerde özerklik uygulamasının gerçekleşmesini idari ve mali yönden değerlendirmekte ve özerklik için gerekli alt yapıyı analiz etmek gerekir.
2.1.3.1. İdari Unsurlar
Demokrasi kavramını günlük hayatımızda sürekli olarak kullanmamıza rağmen uygulamada bazı olumsuzluklar ile karşılaşılmaktadır. Karşılaşılan bu olumsuzlukların başında ise gücü elinde bulunduranın yetkisini başkasına devretme fobisinden kaynaklanmaktadır. Etkin yönetim için yönetimde yetki devri uygulamasına geçilmelidir. Bu uygulama ise seçimdir. Yapılacak seçimlerin ise siyasi ve diğer baskılardan uzak bir ortamda tamamen hür irade ile gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bunun dışında yönetsel anlamda işleyişin odağını oluşturan karar alma özerk örgütlerde sağlıklı bir zemine oturtulması gereken bir başka husustur.
Özerk bir kuruluş kesin kararlar alabilmelidir. Bu kuruluşların aldıkları kararlar üst makamların ön iznine ve onayına bağlı olmamalıdır. Gerçek bir özerklikten söz edebilmek için kuruluşun yönetimine bu karar serbestliğinin tanınmış olması gereklidir. Dolayısıyla, alınan bir karar üst makamın onayına sunulursa gerçek anlamda bir özerklikten söz etmek mümkün değildir.
Yine başka bir konuda yönetim organlarında tüm birimlerin bağımsız oluşumudur. Özerk bir kuruluşta karar alacak makamlar hiçbir merkezi baskı olmaksızın karar organlarını oluşturmalı ve bunların hür iradeleri ile yönetime katılmalarına izin vermelidir. Merkezi idare ve üst makamlar, özerk kuruluşların personelini görevden alma veya isteğe göre atama yetkisine sahip bulunursa, özerk kuruluşlar merkezi idarenin bir tür yetki genişliğine sahip organı durumuna düşebileceklerdir.
Ülkemizde merkezden yönetim anlayışının hakim olduğu, merkezi idarenin ise yetkilerini devretmede bazı nedenler öne sürerek yetkiyi her zaman elinde bulundurmaya ve bu yapıyı sürdürmeye gayret etmektedir.
2.1.3.2. Mali Unsurlar
Özerk örgütlerin bağımsız karar alma ve aldıkları kararları uygulamaları gerekir. Söz konusu yaptırım ekonomik bağımsızlık gerektiren bir konudur. Özerk federasyonlarda mali kaynak oluşturmak ve harcamak için yetkili olmalıdır. Ekonomik bağımlılığı olan yönetimler finans kaynağına mutlaka bağlıdırlar.
Özerklik verilen kuruluşlar, mali kaynaklarını kendi ihtiyaçlarına göre ayarlayabilmeli ve gerekli harcamalarını üst makamların izni olmadan yapabilmelidir. Yalnızca devletin verdiği yardımlarla yönetilen kuruluşlar çalışmalarını genişletmekte tam bir serbestîye sahip değillerdir. Böyle durumlarda çalışmanın kapsamı merkezin verdiği yardımlarla büyük ölçüde sınırlandırılmış olur.
Bu yaklaşımlar içerisinde özerk yönetimlerde sorumluluk olmasına rağmen yetki yoktur. Yetki her zaman merkezi idarenin elindedir."
Şimdi buradaki bazı tanımları ya da görüşleri bizler yazmış olsaydık belki sözlerimizde kasıt aranabilirdi. Bu yüzden ben hukukçulardan alıntı yapma yoluna gittim. Biliyorum uzun oluyor ama "uzun ettiler" de bu yüzden uzun oluyor...
Ben bu günlük de burada bir ara vereyim...
Not: "Spor Federasyonlarının Özerkleşmeleri Ve Hukuksal Boyutunda Spor Hukuku Gereksinimleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yrd.Doç.Dr. Tekin Çolakoğlu'na aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Not 2: Daha uzun bölümler için şu linke bakabilirsiniz:http://www.turkhukuksitesi.com/makale_700.htm
Bu nedenle önümüzdeki TSF Olağan Genel Kurul sürecini değerlendirirken, kesinlikle geçmişi de değerlendirmek zorundayız.
Belirtkesinde kuruluş yılı olarak 1991 tarihi yazılı bulunan TSF elbette 1991 yılında pat diye ortaya çıkmadı. Bu anlamda geçmişi incelerken belki çok eskilerden ele almak gerekiyor. Ancak daha eski geçmişi incelerken TSF'nin tarihsel sürecinde bir dönüm noktası sayılabilecek tarih, 2004 yılıdır. 1991 yılında GSGMye bağlanan federasyon, Mayıs 2004te özerkleşmiştir. Bu nedenle ben Özerkleşme sonrası dönemi ele almak istiyorum.
Burada sorulması ve tartışılması gereken sorulardan birisi "Özerkleşme nedir ve TSF özerkleşme kararı alıp bunu uygulamaya koyduktan sonra özerkleşmenin ruhuna uygun atılımları gerçekleştirebilmiş midir?" ya da "TSF gerçek anlamda özerkleşebilmiş midir?" sorusudur. Bu sorunun irdelenmesinin, içinde bulunduğumuz süreci kavramamıza katkısı büyük olacaktır. Bu soruyu yanıtlamadan önce "ÖZERKLİK" konusuna bir göz atmakta yarar vardır. Aşağıda linkini vereceğim "TÜRK HUKUK SİTESİ"nde, okunmasında yarar gördüğüm, konuyla ilgili çok uzun bir makale var:
(Çok uzun bu makalenin kısa bir bölümünü buraya aktaracağım. Biliyorum ki, bu kısa bölüm de okumayı sevmeyenlere çok uzun gelecektir. Ancak çözmemiz gereken sorunlar, daha çok okumamızı gerektiriyor...)
"Özerklik bir kişinin, bir topluluğun, kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması olarak tanımlanmakta ve bu anlamda kurumun kendine özgü bir yasasının bulunması,üst makamların koydukları kurallara uyma yerine, kendi kendini yöneten bir kuruluş olması nedeniyle tüzel ve töresel bir özgürlük olarak da ifade edilmektedir.
Başka bir tanıma göre özerklik; kurumların öz sorumlulukları altında ülke yararları doğrultusunda, kendi hizmetlerini düzenleme haklarıdır .
Özerklik kavramı kamu yönetimi açısından ele alındığında kuruluşların kendi sorumlulukları altında ve ülke yararları doğrultusunda kendi hizmetlerini düzenleme haklarını anlatır. Merkezden yönetimin ve bürokratik çalışmanın sakıncalarını gidermek veya azaltmak için düşünülen idari bir araç olan özerklik hem demokratik katılımın gelişmesiyle ilgili bir özellik olarak karşımıza çıkmakta hem de hizmetlerin aksatılmasına ve yürütmenin geciktirilmesine yol açan yetkilerin tek elde toplandığı kararların üst düzey merkezi organlar tarafından alındığı kurumlar yerine, yürütmede sürat, etkinlik ve verimlilik sağlayan, uygulayıcıların yönetim de söz sahibi oldukları, daha serbest ve esnek hareket edebilen kurumları esas alan temel özellik olarak bahsedilmektedir.
Diğer tanımlara bakıldığında özünde hür iradenin yattığını gördüğümüz özerkliğin, insanın doğası gereği edinmek istediği bir hal olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak çağımızda özerklik sadece bireylere değil, teşkilatlara ve kurumlara da uygulanmaktadır. Kurumsal özerklik; bireysel olmaktan çok, örgütlere ve kurumlara özgü bir yapı ve yönetim işlevini çağrıştırmaktadır .
Buna göre, bir teknik olması bakımından özerkliğin kurumsal bir yapı ve yönetim tekniğini biçimleyen idari ve yasal bir çerçeve olduğunu ve yine yapılan yasalar çerçevesinde işlev görmeyi gerektirdiğini söylemek mümkündür. Bu bakımdan kurumlar açısından özerkliği iki sınıfta incelemek mümkündür; idari özerklik ve mali özerklik.
İdari özerklik, özerk kuruluşların kendi organları aracılığı ile serbest olarak karar alabilmelerini ifade etmektedir. Buna göre bir kurumda yönetimin atama ile değil de seçimle iş başına gelmesi özerkliğin bir ön koşulu olarak kabul edilebilir.
Mali özerklik ise özerk kuruluşların ayrı malvarlığına sahip olabilmelerini ve kanunların öngördüğü esaslar çerçevesinde kendi organlarının kararlarına dayanarak harcama yapabilmelerini öngörmektedir. Mali özerklik; bir kamu tüzel kişisinin kendi kaynaklarından serbestçe yararlanarak kendi harcamalarını yönetmesi durumudur .
Günümüzde temel ilkeleri aynı olmakla beraber her toplum, hatta her müteşebbis, özerklik kavramını kendi örf gelenek, milli amaç, siyasi tercih ve sosyal ihtiyaçları açısından kendi kamu yönetiminin gelişmesi yönünde geliştirmiştir. Diğer bir anlatımla, her ülkeye ve idareye uyabilecek tek tip bir özerklik formülü bulunmamaktadır. Bu bağlamda, temel ilkelerde anlaşma önem arz etmektedir.
2.1.2. Özerkliğin Amacı
Özerklik hizmetlerde etkinliği ve verimliliği gerçekleştirme aracıdır. Etkinlik ve verimliliğin sağlanması için girişilecek tüm reformlar, yeniden düzenlemeler özerklikle bağdaşır .
Özerklik hizmetlerin basit, çabuk, ekonomik ve daha iyi yürütülmesini sağlamak için tanınan bir araçtır. Dolayısıyla, özerkliğin gecikmeleri önleyebileceği, kurumların zarar görmesini engelleyeceği bu nedenle de, kâr etmelerini sağlayabileceği belirtilmektedir .
Öte yandan dikkate alınması gereken bir başka husus karşımıza çıkmaktadır; özerkliğin tüm siyasi baskılardan uzak gerçekleşmesi ve kurumun gerçekten özgür irade ile idare edilmesi gereklidir. Aksi halde özerklik amacından sapmış, işlevini yitirmiş denilebilir.
Özerkliğin amacı kişilere kişisel çıkarlar sağlamak, ayrıcalıklar tanımak değildir. Karar alma serbestîsinin ve serbest organ oluşturma yetkisinin tanınmasında temel amaç hizmete yöneliktir. Hizmetler böyle daha iyi yürüyeceği, üretkenlik artacağı için özerklik söz konusudur .
Özerkliğin bahsedilen çerçeve dışında kullanımının ise politik baskılardan daha zararlı sonuçları doğuracağı, özerk kurumların keyfi tutum ve davranış içine girebilecekleri, kaynak israfı, gereksiz personel kullanımı gibi sorunların ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir .
Özerkliğe geçişte üç temel adımdan bahsedilebilir; birincisi seçim sistemi, ikincisi mali özerklik ve üçüncü olarak da idari özerkliktir. Aslında birinci adım zaten özerkliği sağlamada en önemli aşamayı meydana getirmekte ve hem idari hem de mali özerkliğin temelini oluşturmaktadır. Burada seçimin demokratik, katılımcı, merkezi ve mahalli baskıdan uzak bir yönetmelik çerçevesinde uygulanması gerekmektedir .
Bu noktadan hareketle; özerklik çalışmalarının temel amaçlarının başında uygulandığı kurumu etkin ve verimli bir yönetime kavuşturarak maksimum verimlilik ilkesi ile çalıştırmak ve sonuç almak olduğu söylenebilir.
2.1.3 Özerkliği Oluşturan Unsurlar
Bütün yönetimlerde özerklik uygulamasının gerçekleşmesini idari ve mali yönden değerlendirmekte ve özerklik için gerekli alt yapıyı analiz etmek gerekir.
2.1.3.1. İdari Unsurlar
Demokrasi kavramını günlük hayatımızda sürekli olarak kullanmamıza rağmen uygulamada bazı olumsuzluklar ile karşılaşılmaktadır. Karşılaşılan bu olumsuzlukların başında ise gücü elinde bulunduranın yetkisini başkasına devretme fobisinden kaynaklanmaktadır. Etkin yönetim için yönetimde yetki devri uygulamasına geçilmelidir. Bu uygulama ise seçimdir. Yapılacak seçimlerin ise siyasi ve diğer baskılardan uzak bir ortamda tamamen hür irade ile gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bunun dışında yönetsel anlamda işleyişin odağını oluşturan karar alma özerk örgütlerde sağlıklı bir zemine oturtulması gereken bir başka husustur.
Özerk bir kuruluş kesin kararlar alabilmelidir. Bu kuruluşların aldıkları kararlar üst makamların ön iznine ve onayına bağlı olmamalıdır. Gerçek bir özerklikten söz edebilmek için kuruluşun yönetimine bu karar serbestliğinin tanınmış olması gereklidir. Dolayısıyla, alınan bir karar üst makamın onayına sunulursa gerçek anlamda bir özerklikten söz etmek mümkün değildir.
Yine başka bir konuda yönetim organlarında tüm birimlerin bağımsız oluşumudur. Özerk bir kuruluşta karar alacak makamlar hiçbir merkezi baskı olmaksızın karar organlarını oluşturmalı ve bunların hür iradeleri ile yönetime katılmalarına izin vermelidir. Merkezi idare ve üst makamlar, özerk kuruluşların personelini görevden alma veya isteğe göre atama yetkisine sahip bulunursa, özerk kuruluşlar merkezi idarenin bir tür yetki genişliğine sahip organı durumuna düşebileceklerdir.
Ülkemizde merkezden yönetim anlayışının hakim olduğu, merkezi idarenin ise yetkilerini devretmede bazı nedenler öne sürerek yetkiyi her zaman elinde bulundurmaya ve bu yapıyı sürdürmeye gayret etmektedir.
2.1.3.2. Mali Unsurlar
Özerk örgütlerin bağımsız karar alma ve aldıkları kararları uygulamaları gerekir. Söz konusu yaptırım ekonomik bağımsızlık gerektiren bir konudur. Özerk federasyonlarda mali kaynak oluşturmak ve harcamak için yetkili olmalıdır. Ekonomik bağımlılığı olan yönetimler finans kaynağına mutlaka bağlıdırlar.
Özerklik verilen kuruluşlar, mali kaynaklarını kendi ihtiyaçlarına göre ayarlayabilmeli ve gerekli harcamalarını üst makamların izni olmadan yapabilmelidir. Yalnızca devletin verdiği yardımlarla yönetilen kuruluşlar çalışmalarını genişletmekte tam bir serbestîye sahip değillerdir. Böyle durumlarda çalışmanın kapsamı merkezin verdiği yardımlarla büyük ölçüde sınırlandırılmış olur.
Bu yaklaşımlar içerisinde özerk yönetimlerde sorumluluk olmasına rağmen yetki yoktur. Yetki her zaman merkezi idarenin elindedir."
Şimdi buradaki bazı tanımları ya da görüşleri bizler yazmış olsaydık belki sözlerimizde kasıt aranabilirdi. Bu yüzden ben hukukçulardan alıntı yapma yoluna gittim. Biliyorum uzun oluyor ama "uzun ettiler" de bu yüzden uzun oluyor...
Ben bu günlük de burada bir ara vereyim...
Not: "Spor Federasyonlarının Özerkleşmeleri Ve Hukuksal Boyutunda Spor Hukuku Gereksinimleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yrd.Doç.Dr. Tekin Çolakoğlu'na aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Not 2: Daha uzun bölümler için şu linke bakabilirsiniz:http://www.turkhukuksitesi.com/makale_700.htm