09-05-2013, 22:49
Sanırım Ağustos 2012'de bundan 9 ay kadar önce bu forumu rasgele keşfettiğimde, bu kadar çok yazacağım aklıma gelmemişti.
Başlık açmayı da sevmediğim için (telif ile ilgili tek bir başlığım var sanımırım) araya taraya bu başlığı bulabildim.
İlk incelediğimde dikkatimi bir konu çekmişti, foruma neden yazılmıyor gibi birşeydi. Gerçekten de forum içeriği açısından bana sığ görünmüştü. İçimde birşeyler karalama ihtiyacı doğdu. Sonra iş güç arasında ve fırsat buldukça, bazen neşelenmek için, bazen polemiğe dalarak ama her zaman çok ciddiye alarak, birşeyler yazmaya çalıştım.
Son 2-3 aydır ciddi bir iş yoğunluğu ve bunun yanında ciddi vakit tüketmeye amade bir akademik çalışmam nedeniyle, maalesef odaklanma hakkımı bu iki ana konuya ve elbette aileme yöneltmemin doğru olacağına karar verdim (son 8 aydır yazdığım en iyi cümle de bu oldu galiba ).
Elbette burası beni çok yormuyor, tersine keyif veriyor ama yazılanları ciddiye almak gibi kötü huylara sahip olduğumdan ve zaman gerçekten beni çok baskı altına aldığından, herhalde bırakma zamanım geldi.
İlk yazdığımda 1 yıl süre öngörmüştüm, küçük amacım, forumda niye yazılmıyor başlığını çürütmek, buraya farklı konularda birşeyler serpiştirmekti. 1 yıl sonra bu forumun artık çok yazılan bir yer olmasını düşünüyordum ve bunda payım olsun istiyordum.
Satranç içerdiği yan kavramlar açısından bir insan kadar zengin. Onun da bir gelişimi var, bebekliği, ergenliği falan sözkonusu. Türkiye'deki durum biraz daha karışık, dışardan bakan biraz daha nevrastenik gibi algılayabilir ama bence sistemin şu andaki sorunu ergenleşmemiş bir yapısı var. Yine de ben bu ülkede kadro olduğuna inanıyorum. Özellikle 1970-90 dönemi dernek nüvelerinden çıkmış akil kişilere mutlaka ulaşılmalı.
Satrancın sorunları dünya üzerinde de çözümlenmiş hatta tanımlanmış değil. Birçok disiplinden daha emek ve akıl gerektirmesine rağmen hala fakir, depresif ve anlaşılmayı bekliyor. Kötü blog yazarları çok düz fikirlerinden olağanüstü telifler kazanabilirken, chessbase Kramnik'in fikir eserini Kramnik'e parayla satabiliyor.
Telif hakları bilinmiyor. Temel hukuk kuralları ve alt regulasyonlar hala yok. Şike, teknolojik doping, turnuva kural ihalleri, dünya şampiyonluğu prosedürü, süre kısıtlamaları, hala belirsiz. 1950'lerde daha net kurallarla yönetilen dünya satrancı günümüzde kişiliğini arıyor.
O yüzden de Türkiye'deki haklı haksız yöneltilen eleştirilerin çok fazlasını FIDE en az 3 katı ile hak ediyor.
Hepinize bana katlandığınız için teşekkür ederim. Veda etmemin temel sebebi gerçekten iş, akademik çalışma ve ailemdir; bunların toplamına 24 saat diyebiliriz :wink:
Bu bağlamda insan için en önemli şey de sağlıktır (Aşkın bey ) lütfen hangi görevi yaparsanız yapın, sağlığınızı ilk planda tutun; temel sorumluluğumuz TSF, İETT, DDY, TBMM falan gibi 3-4 harflik kağıtta yazılı kavramlar değil; ailemiz ve sevdiklerimiz, o kadar.
Son olarak içimden geçen birşeyi söylemek isterim. Özellikle seçim tartışmalarında birçok fikri okuyup tartıştık. Bu tartışmalar sırasında ve sonrasında, ben bir kişinin bakış açısı, netlik, satranç sevgsi ve eylem açısından birçoğumuzdan ileride olduğunu düşündüm.
İleride TSF'de bir başkanlık seçimi olursa, gerçekten ve içtenlikte Sabri Koçak'ı orada görmek isterim. Benimle aynı fikirleri paylaştığı için değil, tersine hiç de savunmadığım bir idari konumu taşıyor; ama bu çok zor konumda bile samimiyetini hissettiriyor, çoğumuzda olmayan bir satranç sevgisi ve ciddiyetini bir arada taşıyor; daha da önemlisi samimi...
Hepinize içten sevgilerimle.
Başlık açmayı da sevmediğim için (telif ile ilgili tek bir başlığım var sanımırım) araya taraya bu başlığı bulabildim.
İlk incelediğimde dikkatimi bir konu çekmişti, foruma neden yazılmıyor gibi birşeydi. Gerçekten de forum içeriği açısından bana sığ görünmüştü. İçimde birşeyler karalama ihtiyacı doğdu. Sonra iş güç arasında ve fırsat buldukça, bazen neşelenmek için, bazen polemiğe dalarak ama her zaman çok ciddiye alarak, birşeyler yazmaya çalıştım.
Son 2-3 aydır ciddi bir iş yoğunluğu ve bunun yanında ciddi vakit tüketmeye amade bir akademik çalışmam nedeniyle, maalesef odaklanma hakkımı bu iki ana konuya ve elbette aileme yöneltmemin doğru olacağına karar verdim (son 8 aydır yazdığım en iyi cümle de bu oldu galiba ).
Elbette burası beni çok yormuyor, tersine keyif veriyor ama yazılanları ciddiye almak gibi kötü huylara sahip olduğumdan ve zaman gerçekten beni çok baskı altına aldığından, herhalde bırakma zamanım geldi.
İlk yazdığımda 1 yıl süre öngörmüştüm, küçük amacım, forumda niye yazılmıyor başlığını çürütmek, buraya farklı konularda birşeyler serpiştirmekti. 1 yıl sonra bu forumun artık çok yazılan bir yer olmasını düşünüyordum ve bunda payım olsun istiyordum.
Satranç içerdiği yan kavramlar açısından bir insan kadar zengin. Onun da bir gelişimi var, bebekliği, ergenliği falan sözkonusu. Türkiye'deki durum biraz daha karışık, dışardan bakan biraz daha nevrastenik gibi algılayabilir ama bence sistemin şu andaki sorunu ergenleşmemiş bir yapısı var. Yine de ben bu ülkede kadro olduğuna inanıyorum. Özellikle 1970-90 dönemi dernek nüvelerinden çıkmış akil kişilere mutlaka ulaşılmalı.
Satrancın sorunları dünya üzerinde de çözümlenmiş hatta tanımlanmış değil. Birçok disiplinden daha emek ve akıl gerektirmesine rağmen hala fakir, depresif ve anlaşılmayı bekliyor. Kötü blog yazarları çok düz fikirlerinden olağanüstü telifler kazanabilirken, chessbase Kramnik'in fikir eserini Kramnik'e parayla satabiliyor.
Telif hakları bilinmiyor. Temel hukuk kuralları ve alt regulasyonlar hala yok. Şike, teknolojik doping, turnuva kural ihalleri, dünya şampiyonluğu prosedürü, süre kısıtlamaları, hala belirsiz. 1950'lerde daha net kurallarla yönetilen dünya satrancı günümüzde kişiliğini arıyor.
O yüzden de Türkiye'deki haklı haksız yöneltilen eleştirilerin çok fazlasını FIDE en az 3 katı ile hak ediyor.
Hepinize bana katlandığınız için teşekkür ederim. Veda etmemin temel sebebi gerçekten iş, akademik çalışma ve ailemdir; bunların toplamına 24 saat diyebiliriz :wink:
Bu bağlamda insan için en önemli şey de sağlıktır (Aşkın bey ) lütfen hangi görevi yaparsanız yapın, sağlığınızı ilk planda tutun; temel sorumluluğumuz TSF, İETT, DDY, TBMM falan gibi 3-4 harflik kağıtta yazılı kavramlar değil; ailemiz ve sevdiklerimiz, o kadar.
Son olarak içimden geçen birşeyi söylemek isterim. Özellikle seçim tartışmalarında birçok fikri okuyup tartıştık. Bu tartışmalar sırasında ve sonrasında, ben bir kişinin bakış açısı, netlik, satranç sevgsi ve eylem açısından birçoğumuzdan ileride olduğunu düşündüm.
İleride TSF'de bir başkanlık seçimi olursa, gerçekten ve içtenlikte Sabri Koçak'ı orada görmek isterim. Benimle aynı fikirleri paylaştığı için değil, tersine hiç de savunmadığım bir idari konumu taşıyor; ama bu çok zor konumda bile samimiyetini hissettiriyor, çoğumuzda olmayan bir satranç sevgisi ve ciddiyetini bir arada taşıyor; daha da önemlisi samimi...
Hepinize içten sevgilerimle.