17-08-2015, 17:24
(Son Düzenleme: 17-08-2015, 17:30, Düzenleyen: love supreme.)
Örnek üzerinden analiz yapalım arkadaşlar, şimdi size iki diagram getiriyorum.
1. Aziz YILDIRIM vs Alex de Souza
2. TSF vs Suat ATALIK
1. Şimdi; ilk pozisyonumuzda kimin daha haklı olduğu, tartışmaya çok açık bir meseledir. Bakalım; her ne kadar Alex senelerce Fener'i ittirmiş, çeşitli zirvelere kadar omuz vermiş olsa da diğer taraftan Başkan Aziz de o takıma herşeyini vermiş, takımın imarı, gelişimi ve istikbali için hiçbir MASRAFTAN yıılar boyu kaçınmamış bir insandır. Şimdi bunların durumunda az buçuk bir denge vardır. Birbirlerine rest çekip birbirlerini kırmalarında kendilerince haklı olabilirler. Biri sporcudur diğeri idarecidir ama ikisi de kendi kulvarlarında değerlidir.
2. Atalık hocayı kendi haline bırakıp hemmen TSF yi bir güzel ortamıza alıyoruz şöyle, evet.
TSF ye karşı önyargılıyız, kızgınız, yeni yeni yaptığı iyi işlere karşı da umursamazız evet böyleyiz ama bunun çok haklı nedenleri var. Geçmişte, çok ama çok uzun yıllar boyu satrancın "s" sinden anlamayan, anlamaya tenezzül dahi etmeyen insanlar yönetti bu yapıyı. TSFnin satranca ve satranççıya verdiği değer buydu. Satranç idarecisi olacaksan satrancın en azından ne olduğunu, sporcuların sorunlarının ne olduğunu bilecektin hemşerim.
Örneğin; 97de Ankara mamaktaki okulumuzda gazoz kapaklarıyla satranç oynamaya çalışıyorduk. Ne bir kol, ne bir kulüp ne bir oda... Sıralarda, teneffüslerde oynardık. Yaramaz arkadaşlarımız da cisim fırlatır oynumuzu dağıtırlardı. Bu konuda zamanın MEB ve TSFsini yerden yere vurmak bizim hakkımızdır.
Evet, sinirliyim, belki profesyonel olabilecekken değer verilmediğimizden ötürü bu seviyede kaldık. Bu saaten sonra yaş 32 benden birşey beklemesinler. Ben gider yazarım yine kendime kariyer yaparım sorun değil ama nice potansiyeller imha edildi çürümeye terk edildi.
Aziz YILDIRIM nasıl ki futbol oynamayı biliyorsa, nasıl ki küçükken sokakta futbol oynamışsa TSF deki insanlar da satrançla öyle yakın olmalılar. Şimdi diyebilirsiniz "Kulüp başkanlığıyla federasyon başkanlığı bir mi?". Evet, efendim üç aşşağı beş yukarı aynı şeyler. Hem TFFdeki herkes de bilir futbolu.
Satrancı sevmeyen, siyasi nedenlerden ötürü o koltuklara oturmuş, belki de satrançtan nefret eden insanlar benim gibi satranç aşkı olan bir çocuğu çürüttü attı bir kenara. Evet onlar benim satranççı olmamı istemedi ben de olmadım, başka bir mesleğim, işim gücüm var şimdi. Birçoğumuz öyleyiz zaten. Ama bu sene bulunduğum ildeki en iyi satranç oynayan 7inci insan olarak ilan edildim ama ödülüm sıfır! Birinciye de 1çeyrek altın verdiler eline yolladılar. Görüyorsunuz işte sorunlar günümüzde de devam ediyor.
Pekiii bizimkiler, (satranççılar yani) neden bu duruma müdahale etmediler o zaman? Niye TSFye girmek için çaba sarf etmediler? Neden ellerini taşın altına sokmadılar? Çünkü sevmediler. İsteseler altlarından girer üstlerinden çıkarlardı ama sevmediler. Sevenler zaten az bir miktardı, onlar da çocukları eğittiler ve sonra vefat ettiler.
Bize kimse laf etmesin, benim işim var gücüm var, çoluğum var çocuğum var EMEKLİ değilim. 50 yıl taş sallayıp 2100 olup bir çözüm üretemeyenleridir biraz da lafım. Evet hocam biz oynarız 1600 ama severiz 3500!
Bu başlıktaki hiçbir linke tıklamadım ve okumadım. İlgilenmiyorum. Fıkra güzeldi.
Ülkemizde satrancın sorunları budur, bunlardır. 78 milyonluk ülkede şu siteye günde 7-8 yazı yazılmamasıdır sorun. 2030a kadar TSF nin başına geçecek her kişiye kürsüde şu metin okutulmalıdır "Geçmişte federasyonumuzun siz sporculara ve sporseverlere karşı yaptığı ihmalkarlıklardan dolayı özür diliyor, bunlardan dolayı oluşan küskünlükleri ve önyargıları azaltmak için elimizden gelenin en iyisini göstereceğimizi taahüt ediyor ve şahsım olarak görevi devralıyorum"
Şimdilik bu kadar.
1. Aziz YILDIRIM vs Alex de Souza
2. TSF vs Suat ATALIK
1. Şimdi; ilk pozisyonumuzda kimin daha haklı olduğu, tartışmaya çok açık bir meseledir. Bakalım; her ne kadar Alex senelerce Fener'i ittirmiş, çeşitli zirvelere kadar omuz vermiş olsa da diğer taraftan Başkan Aziz de o takıma herşeyini vermiş, takımın imarı, gelişimi ve istikbali için hiçbir MASRAFTAN yıılar boyu kaçınmamış bir insandır. Şimdi bunların durumunda az buçuk bir denge vardır. Birbirlerine rest çekip birbirlerini kırmalarında kendilerince haklı olabilirler. Biri sporcudur diğeri idarecidir ama ikisi de kendi kulvarlarında değerlidir.
2. Atalık hocayı kendi haline bırakıp hemmen TSF yi bir güzel ortamıza alıyoruz şöyle, evet.
TSF ye karşı önyargılıyız, kızgınız, yeni yeni yaptığı iyi işlere karşı da umursamazız evet böyleyiz ama bunun çok haklı nedenleri var. Geçmişte, çok ama çok uzun yıllar boyu satrancın "s" sinden anlamayan, anlamaya tenezzül dahi etmeyen insanlar yönetti bu yapıyı. TSFnin satranca ve satranççıya verdiği değer buydu. Satranç idarecisi olacaksan satrancın en azından ne olduğunu, sporcuların sorunlarının ne olduğunu bilecektin hemşerim.
Örneğin; 97de Ankara mamaktaki okulumuzda gazoz kapaklarıyla satranç oynamaya çalışıyorduk. Ne bir kol, ne bir kulüp ne bir oda... Sıralarda, teneffüslerde oynardık. Yaramaz arkadaşlarımız da cisim fırlatır oynumuzu dağıtırlardı. Bu konuda zamanın MEB ve TSFsini yerden yere vurmak bizim hakkımızdır.
Evet, sinirliyim, belki profesyonel olabilecekken değer verilmediğimizden ötürü bu seviyede kaldık. Bu saaten sonra yaş 32 benden birşey beklemesinler. Ben gider yazarım yine kendime kariyer yaparım sorun değil ama nice potansiyeller imha edildi çürümeye terk edildi.
Aziz YILDIRIM nasıl ki futbol oynamayı biliyorsa, nasıl ki küçükken sokakta futbol oynamışsa TSF deki insanlar da satrançla öyle yakın olmalılar. Şimdi diyebilirsiniz "Kulüp başkanlığıyla federasyon başkanlığı bir mi?". Evet, efendim üç aşşağı beş yukarı aynı şeyler. Hem TFFdeki herkes de bilir futbolu.
Satrancı sevmeyen, siyasi nedenlerden ötürü o koltuklara oturmuş, belki de satrançtan nefret eden insanlar benim gibi satranç aşkı olan bir çocuğu çürüttü attı bir kenara. Evet onlar benim satranççı olmamı istemedi ben de olmadım, başka bir mesleğim, işim gücüm var şimdi. Birçoğumuz öyleyiz zaten. Ama bu sene bulunduğum ildeki en iyi satranç oynayan 7inci insan olarak ilan edildim ama ödülüm sıfır! Birinciye de 1çeyrek altın verdiler eline yolladılar. Görüyorsunuz işte sorunlar günümüzde de devam ediyor.
Pekiii bizimkiler, (satranççılar yani) neden bu duruma müdahale etmediler o zaman? Niye TSFye girmek için çaba sarf etmediler? Neden ellerini taşın altına sokmadılar? Çünkü sevmediler. İsteseler altlarından girer üstlerinden çıkarlardı ama sevmediler. Sevenler zaten az bir miktardı, onlar da çocukları eğittiler ve sonra vefat ettiler.
Bize kimse laf etmesin, benim işim var gücüm var, çoluğum var çocuğum var EMEKLİ değilim. 50 yıl taş sallayıp 2100 olup bir çözüm üretemeyenleridir biraz da lafım. Evet hocam biz oynarız 1600 ama severiz 3500!
Bu başlıktaki hiçbir linke tıklamadım ve okumadım. İlgilenmiyorum. Fıkra güzeldi.
Ülkemizde satrancın sorunları budur, bunlardır. 78 milyonluk ülkede şu siteye günde 7-8 yazı yazılmamasıdır sorun. 2030a kadar TSF nin başına geçecek her kişiye kürsüde şu metin okutulmalıdır "Geçmişte federasyonumuzun siz sporculara ve sporseverlere karşı yaptığı ihmalkarlıklardan dolayı özür diliyor, bunlardan dolayı oluşan küskünlükleri ve önyargıları azaltmak için elimizden gelenin en iyisini göstereceğimizi taahüt ediyor ve şahsım olarak görevi devralıyorum"
Şimdilik bu kadar.