Felsefe Dizini (B)
#2
BATICILAR, 1840'lardaki bir Rus sosyal düşünce eğilimi'nin önericileri. Feodal geri kalmışlığın tasfiyesi, Rusya'nın da «Batı>nın yanısıra, yani burjuva yoldan gelişmesi için çağnda bulunmuşlardır. 1840'larm ortalarında, Batıcılar'in Moskova grupunda A Herzen, T. Granovski, N. Ogaryov, V. Bot-kin, K. Kavelin. N. Ketcher ve Y. Korsh bulunuyordu. V. Belinski bunlarla yakın ilişki kurmuştu. I. Turgenev, P. Anenkov ve I. Panayev de Batıcılar'ın görüşlerini benimsemişlerdi. Batıcılar, otokratik feodal sistemi mahkûm ediyorlardı ve objektif bakımdan bir burjuva muhteva taşıyan bir görüşü, Rus ya'nın Avrupalılaştınlması görüşünü savunuyorlardı; fakat kendi aralarında ayrılıklar da vardı. Birlikte girişilen hareket estetik, felsefi ve daha sonra da sosyo-politik sorunlardaki polemiklerle gölgelendiyse de, ilkin, tartışmalar Batıcı grupların dışına taşın adı. Fakat, 1840'larm sonlarına doğru, iki temel eğilim kristalize oldu. Belinski, Herzen ve Ogaryov materyalist devrimci demokratlar ve sosyalistler olarak ortaya çıktılar; Kavelin. Botkin Korsh ve diğerleri ise dini ve idealizmi savunuşlanyle siyasî sorunlarda burjuva-toprak sahibi liberalizm çizgisini yansıtır oldular. Günümüzde bazı tarihçiler, Rus sosyal düşünce tarihini tahrif etmekte, bu terimin muhtevasını bozarak Cadet'ler (Anayasa-cı-Demokratlar) ile Menşevikler'i Belinski ve Herzen'i izliyen Batıcılar olarak, Bolşevikleri ise Slavcılar'ın ideo lojik mirasçıları olarak göstermeğe çalışmaktadırlar.

BATIL İNANÇ, asılsız inanış anlamına gelen bir terim. Burjuva ve teolojik metinlerde, Batıl inanç genel ve hakikî inancın karşıtı olarak kullanılır ve ilkel büyü (sihir) ile birleştirilir. Bir dine mensup olan bir kimse, başka dinlerin dogmalarına ve ritüellerine Batıl inanç olarak bakma eğilimi gösterir. Marksist ateizm, dinsel inanç ile (BATUBİN 52 BEBEL, AUGUST) Batıl înanç arasında bir fark kabul etmez.

BATURİN, PAFNUTİ SEBGEYEVİÇ
(1740-1803), Rus Aydınlanma'cı, deist; Issledovaniya hnigi o zabluzhdeniyakh i istine, 1790, ve Kratkoye povestvova-niye o aravlyanakh, 1787, adlı kitapların yazan. Sözü geçen ilk kitabı, Sa-int-Martin'in Deş erreurs et de la ve-rite ou deş hommes rappeles au prin-cipe üniversel de la science adlı kitabındaki görüşleri tahlil eden felsefi bir polemiktir. Baturin'in kitabı, Saint-Martin'in adı geçen kitabını kendilerine ideolojik bir silâh yapan masonların dinsel mistisizmini eleştirir. Batu-rin, o zamanki tabiat bilimlerine dayanarak, tabiî fenomenin materyalist bir açıklamasını yapmış; kozmogoni'de güneş merkezcilik'i, madde ve hareketin sakımı kanununu savunmuş, bundan başka, gözlem ve tecrübe verilerine önde yer vererek, materyalist bilgi teorisini desteklemiştir. Mistiklerin cisimsel-olmıyan cevher öğretisini reddetmiştir. Baturin'in materyalizmi karakter itibariyle metafizik, biçim itibariyle deist'tir. Baturin tabiat bilimlerinin gelişmesinin ve tabiat bilimi eğitiminin şampiyonluğunu yapmış, «adaletli» kanunlar'dan ve hüma-nizmadan yana olmuştur.

BAUMGARTEN, ALEXANDER QOT-TLIEB (1714-62), Alman filozof; Le-ibniz ve Wollfun tilmizi, Meditatio-nes philosophicae de non-nullis ad po-ema pertinentibus (1735) adlı kitabında, akılla varılan bilgiyi ele alan man-tık'a karşı, güzel'i ve güzel'in artistik biçimleri içinde tasvirini ele alan duyumsal bilgiyi belirtmek için*«estetik» terimini ileri sürer. Baumgarten'in tamamlanmamış olan Aesthetica adlı kitabı (Cilt I, 1750; Cilt 2, 1758) duyumlar yoluyle elde edilen bilgi problemlerini ele alır. Baumgarten, bir bilim olarak estetik'in kurucusu sayılmazsa da, ileri sürdüğü kavram, bu alanda o zaman revaçta olan düşünce tarafından desteklenerek geniş ölçüde uygulanmıştır.

BAYLE, PIERRE (1647-1706), gazeteci, şüphecilik filozofu; Fransız Aydın-lanmacılığınm temsilcilerinden. Sedan Akademisi ve Rotterdam Üniversitesi'-nde felsefe profesörlüğü yapmıştır. Katoliklik ile polemiğe girmiş, sonunda dinin aleyhine dönmüş ve dinsel hoşgörünün savunuculuğunu yapmıştır. Hiçbir zaman bir ateist olmamakla birlikte, din karşısında kayıtsızdı; din karşısındaki bu kayıtsız karakterini Voltaire isabetle tasvir ederek, Bayle'-nin inançsız bir kişi olmıyabileceğini, fakat başkalarım inançsızlaştırdığını belirtir. Bayie, mitolojinin bir çeşidi olarak Hıristiyan doktrininin eleştirici bir incelemesini vermiştir. Bay-le'nin kanıtlan, kökünü Descartes'çı şüphe ilkesinden alan, ve Marx'a göre, bütün metafizik ve teolojik inançları küçümsiyen bir şüphecilik'e dayanır. Bayie, eük problemlerin din tarafından denetlenmesi gerektiğini beyan eder. Bütünüyle ateistlerden oluşan bir toplumun mümkün olduğunu savunmuştur. Yazılan, özellikle de Dic-tionnaire historique etcritique et critique adlı eseri 18. yüzyıl Fransız materyalizmine kılavuzluk etmiştir.
BEBEL, AUGUST (1840-1913), Alman Sosyal Demokrat Partisi'nin kurucularından marksizmin önde gelen propagandacı ve teorisyenlerinden; tarihsel materyalizmin bir temsilcisi. Kadının toplum içindeki yeri problemine ilişkin incelemesi özel bir değer taşır. Die Frau und der Sozialismus (Kadın ve Sosyalizm) (1879) adlı eserinde, üretim tarzının değişmesiyle aile ilişkilerinin de değişikliğe uğradığını, kadının sosyal eşitsizliğinin özel mülkiyetin egemenliğinden ileri geldiğini göstermiştir, özel mülkiyetin doğuşu «kadının küçümsenmesine, hattâ hor görülmesine yol açmıştır». Kadınlığın kurtuluşu, sömürünün ve sosyal baskının ortadan kalkması genel probleminin bir BEHAVİTORİZM 53 BELİNSKt yanıdır. Bebel bir ateist militan olarak, dinsel öğretileri tahlil etmiş, ve dinin çok kısa vâdede bir mutluluk vaadet-tiğini, «bir egemenlik aracı» olarak yönetici sınıflara yanyan bir illüzyon yarattığım göstermiştir. Bebel, burjuva ideolojisine aktif bir şekilde karşı çıkmış bir şahsiyettir; Malthus'culuk'u, felsefi idealizmi ve revizyonizmi teşhir etmiştir. Bernstein'in görüşlerinin proletaryaya esasta düşman olduğunu ilk kavrayanlardan biridir. Bazı taktik hatalarına ve önerilerinde düştüğü yanlışlıklara rağmen teorik ve pratik çalışmaları işçilerin sosyal baskıya karşı yürüttükleri mücadeleye büyük hizmetlerde bulunmuştur.

BEHAVİYORİZM, felsefi bakımdan pragmatizme dayanan modern bir psikoloji akımı. Behaviyorizm, E.L. Thorn-dike (1874-1949) tarafından hayvanların davranışları konusunda yapılan araştırmaların sağladığı malzemeye dayanılarak, Şikago Üniversitesi'nden J. B. VVatson (1878-1958) tarafından 1913'de başlatıldı. Watson'un teorisini K.S. Lashley (1890-1958) ve A.P. Weiss (1879-1931) da paylaşıyorlardı. Psiko-loji'deki mekanist akımı devam ettiren Behaviyorizm, psikolojik fenomeni organizmanın reaksiyonlarına indirger; davranış ve bilinci özdeşleştirir; uyarma ve refleks arasındaki ilişkiyi bilincin tek temeli olarak görür. Behaviyo-rizm'e göre, bilgi, organizmaların (insan dahil) şartlı reaksiyonlarını ifade eder. VVatson'un teorisi, 1930'larda, en geniş anlamıyla «şartlandırma» olarak bilinen yeni-behaviyorizm teorileri tarafından geride bırakıldı. Yeni beha-viyorizm'in temsilcileri Clark Hull (1884-1952), Edward Tolman (d. 1886) ve Edwin Guthrie (1886 - 1959) idi. Bu teoriler, Pavlov'cu öğretinin etkisi altında gelişmişti. Gerek terminolojilerini gerekse davranış biçimlerinin sınıflandırılmasını Pavlov'dan alan ye-ni-behaviyoristler, Pavlov doktrininin materyalist temellerinin yerine operasyonalizmi ve mantıksal-pozitivizmi koyarlar. Şartlı refleksleri ele alışlarında, beyin korteksi'nin davranış'ta ki rolünü dikkate almazlar. Çağdaş Behaviyorizm, «aradeğişkenler» (maharet, uyan ve potansiyel tutukluk, eksiklik, v.s.) adını verdiği şeyi işin içine sokarak uyanm-reaksiyon formülünde değişiklik yapmıştır. Fakat, bu, Behaviyorizm'in mekanist ve idealist mahiyetini değiştirmez.

BELINSKİ, VİSSARYON GRİGORYEVİÇ (1811-48), Rus devrimci demokrat, edebiyat eleştirmem, Rus gerçekçi es-tetik'in kurucusu. Belinski'nin ortaya çıkışı, Rus kurtuluş hareketinde asalet'in yerini raznocintei'nin (orta sınıfın ye meslek tabakalarının) alışını işaret eder. Belinski, Sveaborg'da bir doktor aileden dünyaya geldi; 1829'-dan 1832'ye kadar Moskova Üniversi-tesi'nde edebiyat öğrenimi yaptı. 1833'-de, önemli ilk yazısı «'Edebî arzular», Teleskop dergisinin edebiyat ekinde yayımlandı. 1838'den 1839'a kadar Mos-hovsky Nablyudatel dergisini yönetti; 1839'un sonlarında St. Petersburg'a geçerek Otechestvenniye dergisinin edebiyat eleştirisi bölümünü deruhte etti. 1846'da, Sovremennih'm baş eleştirmeni oldu, ama 1847'de sağlık nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Ertesi yıl, S. Petersburg'da veremden öldü. Yaptığı çalışmalar, ideolojik bakımdan, otokrasi ve toprak köleliğine karşı Rus sosyal düşünürlerinin yeni mücadele yollan araştırmaya, henüz yeni yeni bir sosyal gelişme teorisi kurmaya ba§ladıklan döneme rastlar. Belinski'nin ideolojik evriminin a.sm karmaşıklığı ve keskinliği işte buradan gelir. Belinski 1840'larda, köylülüğün mizacını yansıtan devrimci demokratik bir görüşe varmış; sosyalizm, ateizm ve materyalizmle derinden ilgilenmeye başlamıştı. Buysa, onun, davranışının, 19. yüzyıl felsefi ve sosyo-politik doktrinleri (bak. Fichte; Schelling; Hegel; Feuerbach; Sol-Hegel'ciler; Sosyalizm.

BELİNSKİ
Ütopyaci; Marx) tarafından formüle edilmesine yol açtı. Belinski felsefî bir eser yazmamıştır, ama bütün denemeleri, felsefi problemleri ele alır. 1837 ile 1839 yıllan arasında Hegel'in hararetli bir destekleyicisi olarak, onun «was wirklich ist, das ist ver nünftig» «gerçek olan rasyonel olan'-dır») sözünü siyasî bir muhafazakârlık, Rus otokrasisiyle uzlaşıcı bir anlayış içinde yorumlamıştır, inkâr fikrini, köhne ve akla aykırı olan her şeye karşı mücadele ilkesini ileri sürdüğü zaman sona eren bu dönemde bile, Belinski'nin bütün düşüncesi, insan ve toplum hayatını yöneten kanunları anlamaya yönelmişti. Belinski, 40'larda materyalizmde karar kıldı. Madde ile düşüncenin birliği problemine eğilen Belinski «spiritüel», «fizik-sel'in faaliyetinden başka bir şey değildir» diye belirtir. Bundan başka, insanla çevre arasındaki karşılıklı etki sürecinde bilincin önemli rolünü de işaret eder. Hegel'ci sistemin tutuculuğunu reddeden Belinski, diyalektikte, bilimsel araştırma ve devrimci aksiyon metodunun temellerini ve hakiki bir «tarih felsefesi» nin tohumlarını Tsulur. Objektif hukuk, ki kendisi onu, tüm insansal faaliyeti baştan sona etkiliyen ve büyük adamların aksiyonlarında ifadesini bulan bir şey olarak tanımlamaktadır, Belinski'nin düşüncesinde merkezî bir yer tutar. Aynı zamanda bu objektif hukuk Belinski'nin Rus tarihinin problemlerine (Peter Fin rolü v.s.) yaklaşımının ve dünya tarihinin metodla-nyle ilişkisinin temelidir. Objektif hukuk realite ve ideal arasındaki korelasyonu açıklayışının esasını teşkil eder. Belinski «varlıklıyla yoksulun, Çar'la uyruklarının var olmıyacağı, kardeş insanların var olacağı» adaletli bir toplum sosyalist anlayışını benimsemiş olmakla birlikte, Batı Avrupa'lı bazı sosyalistlerin reformcu tasarılarını şüpheyle karşılamıştı. Yeni toplumun «zamanla, şiddetli karışıklıklar olmadan, kan dökülmeden» pek kurulacağa benzemediği fikrindeydi. Fakat kendisi de, sosyalizmin kaçınılmazlığına ilişkin bilimsel bir anlayışa varmış değildir. Gelecekteki ahlâkın temeli olacak ilk Hıristiyanlık fikirlerinin kendisine çekici gelmesi bundan ötürüdür. Burjuva sisteminin feodalizme oranla ilerici mahiyetini kabul etmiştir; Rusya'nın karşı karşıya bulunduğu âcil görevlerin ataerkil, efendi-serf yaşayış biçimlerinin (en başta da bizzat serfli-ğin) yıkılması ve bir takım burjuva demokratik reformların kanunlaştırılması olduğunu söylemiştir. Bunu hareket noktası yaparak «halkın duygularının resmi yansıması» biçimindeki fikirlere karşı amansız bir savaş açmış, Rusya'nın ataerkil geçmişinin Slavcı-idealizasyonunu alaya almıştır. Belinski'nin devrimci demokrasisi, 19. yüzyıl Rus demokratik basınının sansürden geçmemiş, en iyi yazılarından biri olan «Gogol'e Mektup»da (Haziran, 1847) en devrimci ifadesini bulmuştur. Belinski bu mektubunda, toprak köleliğinin derhal ortadan kaldırılması için çağrıda bulunmuş, aynca monarşisi, dinsel ideolojiye hücum etmiş, otokrasiyi, Ortodoks Kilisesi'ni eleştirmiştir. Tarihsellik anlayışı, onun estetik yargılarının bir karakteristiğidir. Tarihselliği, realitenin tipik özelliklerim imaj yoluyla yansıtması bakımından, sanatın özü ve spesifik yanı olarak gören Belinski, reaksiyoner romantizme ve didaktik fiksiyona çok şiddetli hücumlarda bulunmuş, Puşkin'in eserlerinin temelini kuran gerçekçilik ilkeleri ile Gogol'ün önderlik ettiği «tabiî okul»u savunmuştur. Halka yakınlık kavramı ve sanatta gerçekçilik arasında bağlılığı vurgulamıştır; edebiyatın eğitimden, geçmiş «zümre» ile halk kitleleri arasında köprü kurulması bakımından taşıdığı sosyal öneme ve hakikî bir sanatçının temel bir niteliği olarak «çağdaşlık ve sempati» ye ve ilerlemeye dair önemli düşünceler ileri sürmüştür. Estetik'in gelişmesinde, Belinski'nin (55 BENTHAM BELİRLENMECİLİK VE...) artistik görüşlerinin büyük hizmetleri olmuştur.
BELİRLENMECİLİK VE BELİRLENMEZCİLİK, bak. Determinizm ve Endeterminizm.
BELLERS, JOHN (1654-1725), İngiliz küçük burjuva ütopyacı, ekonomist, filantropist. Çalışmaları değer-emek teorisinin habercisi olmuştur. Merkan-tilistlerden farklı olarak, emeğin verimliliğinin artması ve mevcut üretim tarzının değişmesi gereğini önemle vurgulamıştır. Proposals f ör Raising a Col-lege of Industry of Ali Useful Trades and Husbandry (1695) adlı eserinde, üretim araçlarının kollektif mülkiyeti ve «çalışmayan yemez» ilkesi uyarınca, emeğin rasyonel organizasyonu temeline dayanan bir plân hazırlamıştır. Sosyal güvenliği ve mesleki eğitimi savunmuştur.

BEN (felsefe'de), süje'nin aktif ve düzenleyici ana faktör olduğunu ileri süren idealist sistemlerin merkezi nosyonu. Bu sistemlerde, Ben, zihinsel yeteneklerin mutlak bağımsız taşıyıcısı olarak görülür. Ben nosyonu, Descartes'-ten bu yana, felsefî sistemlerin konst-rüksiyonunda «köken» problemine sıkıca bağlıdır. Descartes'a göre rasyonalist düşüncenin sezgisel ilkesi olan Ben, düşünen cevherdir. Her türlü cevheri reddeden Hume ise, Ben'i bir algı toplamına indirger. Kant, özalgı'nın, kesin buy-ruk'ün taşıyıcısının transandantal birliği olarak gördüğü saf Ben'i, tekil ampirik Ben'in karşısına koyar. Fichte Ben'i şöyle mütalaa ediyordu: bizzat kendisini ve her varlığı kendi Ben-olmı-yan'ı olarak ortaya koyan mutlak yaratıcı ilke. Bir objektif idealist olan Hegel, Ben'i başlangıç noktası olarak alan bütün bu girişimleri reddederek, Ben'i, objektif kendinin - bilinci'nin mutlak bir bütünlüğü olarak açıklamaya çalışmıştır. Ben'in mutlaklaştmlma-sı, sübjektif idealist en son akımlarda
(yani, bak. ampiriokritisizm; yeni-po-zitivizm; varoluşçuluk) ifadesini bulur. Sübjektif idealist «Ben» görüşlerinin en aşın biçimi solipsizm'dir. Fre-ud (bak. Freud'culuk) insanı biyolojik-leştirir ve onu «Ben»e ve -Üst-Ben»e ayırır. Marksizm, Ben'in irrasyonalist açıklamalarının karşısına materyalist insan kavramını koyar. Insansal Ben'in özünü yalnızca sosyal ilişkilerde gören marksizm, şunu ispat eder ki, insan sosyal ilişkilerin, bütün maddî ve manevî kültürün tek yaratıcısıdır, ve bundan dolayı da, bir bütün olarak tabiatın gelişmesini taçlandıran varlıktır.

BENCİLLİK, başkalarının yada toplu mun menfaatlerini değil, kendi kişisel menfaatlerini merkez olarak kabul eden bir davranış tarzı. Bencillik, bireyciliğe derinden bağlıdır. Daha başka filozofların yanısıra, Alman filozof Striner, Bencillik'! bilimsel olarak meşrulaştırma denemesine girişmiştir. Sosyalist toplumda, Bencillik, büyük bir kusur ve kapitalizmin bir kalıntısı olarak görülür.

BENTHAM, JEREMY (1748-1832) İngiliz ahlâkçı ve hukuk yazan. Etik teorisinde, ahlâkı, aksiyonun yararlılığıyla (bak. Faydacılık) özdeşleştiren Bent-ham, insan davranışlannın bütün motiflerini zevke yada ıstıraba indirger. Bentham'a göre, herhangi bir aksiyonun sonunda meydana gelen zevk yada ıstırap ölçüsü matematiksel olarak hesaplanabilir. Bentham tarafından, ahlâkın böyle metafizik ve mekanik bir tarzda ele alınışı (hedonik kalkülüs-haz hesabı) kendisini kapitalist toplumu savunmaya götürür. Bentham'a göre, bir bireyin özel menfaatlerinin tatmini (bencillik ilkesi), «en geniş çoğunluğun en büyük mutluluğu»nu (özgecilik ilkesi) sağlıyan bir yoldur. Bentham, tabiî hukuk teorisini eleştirir. Bentham. Tanrı kavramı ve yeryüzündeki yöneticiler arasında bir benzetme yaparak tabiî dini ve Tanrı kavramını (BERDAYEV 56 BENZEYİŞ) reddetmekle birlikte «içe doğan din» görüşünü savunmuştur. Bentham epis-temoloji'de bir nominalistti. Başlıca eseri Deontology ör the Science of Mo-rality'âir (1834).

[color=red]Devam Edecek>>[/color]
Ara
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Felsefe Dizini (B) - Yazar: Abidin Ünal - 23-03-2011, 22:23
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 25-05-2011, 14:53
BENZEYİŞ - Yazar: Abidin Ünal - 11-07-2011, 21:01
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 11-07-2011, 21:06
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 11-07-2011, 21:11
[Konu Başlığı Yok] - Yazar: Abidin Ünal - 11-07-2011, 21:14



Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi