Böyle hakemlik olabiliyor mu?
#81
Köşe yazarımız pazar günkü köşesinde sanırım bana laf atmış yine. Pazar günü gazeteyi alıp da henüz atmamış olan var mı? Paylaşırsanız sevinirim. Yazısında yine ne yanlışlar var merak ettim.
Ara
Cevapla
#82
(05-01-2016, 11:25)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Köşe yazarımız pazar günkü köşesinde sanırım bana laf atmış yine. Pazar günü gazeteyi alıp da henüz atmamış olan var mı? Paylaşırsanız sevinirim. Yazısında yine ne yanlışlar var merak ettim.

İlgili yazıyı bir üyemiz sağolsun özel mesaj ile gönderdi. Sadece ilgili kısmını ekteki fotoğrafta paylaşıyorum. Köşe yazısından burayı okuduğu da anlaşıldığına göre, bu kez yazımı dikkatlice okuyup, daha önce yanlış anladığı yerleri bu kez dikkatini vererek doğru anlamasını umuyorum.

Telefonla turnuva alanına girmek tabii ki bir marifet değildir. Bunu hepimiz farkındayız. Ama bazı hallerde telefonla turnuva alanına girmek bazı sporcular için mesleki ve sosyal bir zorunluluk olabiliyor. Bu sebeple söz konusu yazılarımda anlattığım, telefonla turnuva alanına giren kişinin hile yaptığı önyargısına varılamayacağı, dolayısıyla teknoloji çağında "telefonla salona girilemez" yasaklamasının oldukça sığ bir "çözüm arayışı" olduğudur. 

Hakemlik konusunu ayrıca açıklamıştım. Dikkatli okursan anlayacağına eminim. O yüzden bir kez daha okuman için buraya alıntı yapıyorum: 
(29-12-2015, 12:12)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Hakim ve hakem kuralları uygulayan kişidir. Kendilerinin bu kurallara farklı bakış açıları olsa dahi görev sırasında bu kuralları nasıl uygulanıyorsa öyle uygularlar. Bu konu, üzerinde konuşmaya vakit dahi harcanmayacak kadar nettir.


Ek Dosyalar Resimler
   
Ara
Cevapla
#83
İnsanın hayvandan en önemli farklarından bazıları duygu ve düşünceleri doğrultusunda eylemde bulunması ve sosyal bir varlık olmasıdır. Akıl yolunu seçenler genellikle doğruyu bulurlar. Nefis yolunu seçenler çoğunlukla yanlış karar verip kuralları yanlış yorumlayabilirler.

Hakem ve hakim de birer insandır. Bazen nefislerine uyarak şahsi duygu ve şahsi düşünceleri doğrultusunda karar verebilir. Verdikleri yanlış kararlar da Tahkim Kurulundan ve Üst Mahkemelerden geri döner.
Bu insanlara Üst Akıl “ yanlış karar vermişsin.” der.
Ara
Cevapla
#84
(05-01-2016, 15:31)Feti Nickli Kullanıcıdan Alıntı: İnsanın hayvandan en önemli farklarından bazıları duygu ve düşünceleri doğrultusunda eylemde bulunması ve sosyal bir varlık olmasıdır. Akıl yolunu seçenler genellikle doğruyu bulurlar. Nefis yolunu seçenler çoğunlukla yanlış karar verip kuralları yanlış yorumlayabilirler.

Hakem ve hakim de birer insandır. Bazen nefislerine uyarak şahsi duygu ve şahsi düşünceleri doğrultusunda karar verebilir. Verdikleri yanlış kararlar da Tahkim Kurulundan ve Üst Mahkemelerden geri döner.
Bu insanlara Üst Akıl “ yanlış karar vermişsin.” der.

Doğru-Yanlış karar vermek başka birşey, kuralın heryerde uygulanma şekline göre karar vermek başka birşey. Yoksa zaman zaman örnekleri görüldüğü gibi üst mahkeme ve tahkim kararları da yanlış olabiliyor. 

Benim bahsettiğim hakimlerin içtihatlar doğrultusunda o kural heryerde nasıl uygulanıyorsa öyle uygulaması, hakemlerin de MHK tavsiyeleri yada FIDE uygulamaları nasıl ise kuralı o şekilde uygulamasıdır.

Örneğimiz olan telefon üzerinden gidersek "bilgi eksiği olmayan" tüm hakemler üzerinde telefon olduğu anlaşılan sporcuya (örneğin benim gibi bazı durumlarda yanlış olduğunu düşünse de) aynı uygulamayı yapar ve bu tartışmasızdır.
Ara
Cevapla
#85
[color=#444444][size=medium]Bir anı.[/size][/color]
[color=#444444][size=medium]Yıl 2007.[/size][/color]
[color=#444444][size=medium]Yer Adapazarı-Haydarpaşa treni.[/size][/color]
[color=#444444][size=medium]Trende 4207 sayılı kanunun uygulanma şekli : 5 vagonlu trende 1 vagon komple sigara içenlere ayrılmış. 1 vagonda 64 kişilik yer var. Tecrübi gözlem : Bu vagonda sigara içenlerin sayısı genellikle 20 yi geçmiyor. Sigara içilen vagonda yaşlılar ve çocuklar her zaman mecburen var.[/size][/color]
[color=#444444][size=medium] [/size][/color]
[color=#444444][size=medium]En üst makama durumu bildiren ve önlem alınmasını isteyen şikayet yazısına verilen cevap :[/size][/color]
[color=#444444][size=x-large]“[/size][/color][color=#444444][size=medium]Bilindiği üzere; 4207 sayılı "Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine dair Kanun"un 2. maddesi "Sağlık, eğitim-öğretim ve kültür hizmeti veren yerler, …, taşımacılık yapan her türlü nakil vasıtaları, …, vb. yerlerde tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaktır" hükmünü getirmiştir.[/size][/color][color=#444444][size=medium] [/size][/color]
[color=#444444][size=medium]Maddenin 2. fıkrasında ise; "Bu gibi mahallerde tütün ve tütün mamullerinin içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilir." denmektedir.[/size][/color][color=#444444][size=medium] [/size][/color]
[color=#444444][size=medium]Bir Devlet Kuruluşu olarak yasalara ilk önce ve en duyarlı biçimde uyulması gerektiğinin bilinci içerisinde bulunan Kuruluşumuzca, anılan kanun hükümlerinin uygulanması konusunda kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, azami hassasiyet gösterilerek sigara içenlere ayrı bir vagon tahsis edilmiştir.[/size][/color][color=#444444][size=x-large]”[/size][/color]
[color=#444444][size=medium] [/size][/color]
[size=medium]Yukarıdaki yazı uydurma değil gerçektir.[/size]
[size=medium]Kanun, kural uygulayıcının uygulama şekline bakarmısınız ! Kanunu, kuralı anlayış ve uygulayış şekli işte böyle ! Neyse ki ; bu yanlış uygulamaya 2008 de yeni bir kanunla son verildi.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]İdeal olan kuralların her yerde ve her zamanda, herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması ve uygulanması. Fakat kuralları her uygulayıcının aynı şekilde anlamadığını ve aynı şekilde uygulamadığını zaman göstermiştir.[/size]

[size=medium] [/size]
Ara
Cevapla
#86
(05-01-2016, 17:53)Feti Nickli Kullanıcıdan Alıntı: [size=medium]İdeal olan kuralların her yerde ve her zamanda, herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması ve uygulanması. Fakat kuralları her uygulayıcının aynı şekilde anlamadığını ve aynı şekilde uygulamadığını zaman göstermiştir.[/size]

Kuralları her uygulayıcının aynı şekilde anlaması mümkün değildir. Bu yüzden hakimlere içtihatlarla, hakemlere ise seminerlerle hangi kuralı nasıl uygulaması gerektiği açıkça anlatılır. 

Konuyu dağıtmadan somut örneğimiz "telefon" üzerinden gidersek, üzerinde telefon tespit ettiği sporcuya, hakem şahsen bu kuralın yanlış olduğunu düşünüyor olsa bile... "0" puan verir. Çünkü hakem, kuralları uygulaması gerektiği gibi uygulamakla görevlidir.
Ara
Cevapla
#87
Sayın Attorney At Law,
Alıntı:Madde 34. - Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

Bu madde de komedi değil, bizim halihazırda yürürlükteki anayasamızda mevcuttur. Adam
1. "Önceden izin almadan gösteri yapabilirsin" diyor
2. "... ama yaptırmazlar" diyor ikinci ifadede de.

Her duruma dair teker teker düzenleme yapmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda elbette kural uygulayıcının halihazırdaki şerait üstüne bir takdir yetkisi olmalı. Durum aksi türlü olsa ne attorney'lere gereksinim kalırdı, ne de mahkemelere: Yazardık iki satır kod; kanuna göre hükmü verirdi.

Konuyu soyutlayarak izah etmek isterim: Bir oyuncu turnuvalarda belden üstü çıplak oynayamaz. -Altı çıplak, zaten oynayamaz- ancak örneğin bir oyuncu, denize düşmüştür ve sadece rakibe saygıdan dolayı turnuva salonuna o halde koşa koşa yetişmiştir. Burada hakemin görevi "yok kardeş, sen oynayamazsın" demek değil, oyuncunun üstüne bir şeyler ayarlamaktır.

Bu da, hakemleri ne kadar iyi eğitirsek eğitelim, sonuçta hakem orada vicdanıyla karar vermek durumunda olan kişi. Bakın, sizler hakemler olarak bu konuda sayfalarca tartışıyorsunuz. Hepinizin elinde de aynı kitap var ancak üstüne düşündüğümüz vakitte bile farklı sonuçlara varabiliyoruz ve ancak beş sayfa fikir teatisinden sonra belki bir noktada uzlaşabiliyoruz. Bir de bu durumun anlık karar gerektirdiğini göz önüne aldığımızda, hakem hatalı karar vermiş bile olsa, doğrudan hakemi töhmet altına sokmak doğru olmayabilir. Elektrik kesilmiştir; elektriği hakem kesmemiştir. Oyuncular da kesmemiştir. Hakemin bir karar vermesi gerekir. Oyunculardan biri iki hamlede forse mat edecekken maç iptal edilse, bu durum o oyuncuya haksızlık olacaktır. Öte yandan, turu elektrik gelene kadar bekletip, durum düzeldikten sonra devam edilse, belki kopyaya mahal verilecektir. Bu konuda kesin bir yargıya varmanın ne derece kolay olduğunu takdirinize sunuyorum.
Ara
Cevapla
#88
[size=medium] [/size]
[size=medium]Teorik yorumlar[/size]
[size=medium]Konuyu açan sayın yasezen bence önemli olan bazı detaylardan bahsetmediği için teorik yorumlarımı sunuyorum.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Tahminim : Başhakem elektrik dağıtım şirketini arayarak veya aratarak enerjinin ne zaman geleceğini öğrenmiştir ve oyunculara bildirmiştir. Bundan dolayı turu ertelemeyerek 1 saat beklemiştir.[/size]
[size=medium]Düşüncem : Elektrik dağıtım şirketini aramadan bekleyen vazifesini yapmamış olup başhakem olmaya layık değildir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Tahminim : Elektriğin geç geleceğini tahmin edenler yanlarındaki cep telefonlarına ellerler. Bunu gören hakemler var güçleriyle bağırıp ikaz ederek telefonların kapatılmasını isterler.[/size]
[size=medium]Düşüncem : İkazda bulunmayanlar bundan sonraki turnuvalarda hakemlik yapmaya ehil değildirler.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Tahminim : Telefonlar açılmaya devam eder. Başhakem bu durumu sineye çeker. Motorları açanlar arada kaynayıp gider. Kural mı dediniz ? Uygulanmayıversin bu sefer ![/size]
[size=medium]Düşüncem : Telefonlarını açanları tespit etmeyen ve gerekli cezaları vermeyen hakemler vazifelerini suiistimal etmişlerdir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Tahminim : Elektrik geldikten sonra hakem oyunculara turu devam ettireceğini söyler ve “Oyunların devam etmesine itirazı olan var mı ?” diye sorar.[/size]
[size=medium]Düşüncem : “İtirazı olan var mı” sorusunu sormayan ehliyetli hakem değildir. Tüm hakemlik belgeleri iptal edilmelidir. Bir oyuncu bile itiraz etse turun ertelenmesi gerekir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Tahminim : Başhakem turun devam etmesine itirazı olan var mı diye sormuştur. Oyunculardan hiçbiri itiraz etmemiştir.[/size]
[size=medium]Düşüncem : Hakem turu ertelemeyerek doğru karar vermiştir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Pratik uygulama örneği :[/size]
[size=medium]Birkaç yıl önce kendi şirketimde 13-15 kişilik dostluk turnuvası düzenlerken, (Ben organizatördüm, hakemi il temsilciliğinin yardımıyla istihdam ettim.) herkesin birbirini tanıdığı, elektrik kesilmelerinde hiçbir itirazın gelmeyeceği ortamda, turnuva başlamadan günler öncesinde elektrik kesilmesine karşı ben bile tedbir almayı düşünüp gereğini yapıp şarjlı projektör temin etmişken, başkentimiz Ankara’daki yüzlerce katılımlı resmi turnuvada elektrik kesintisinden dolayı sorun yaşanabileceğinin düşünülmemesi ve tedbir alınmaması kabul edilebilir bir yönetim tarzı değildir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]“Ama seninki 40-50 metrekarelik bir oda, Ankara’daki kocaman bir salon.”[/size]
[size=medium]Bir oda bir şarjlı projektörle aydınlatılabilir, kocaman bir salon da 10 şarjlı projektörle aydınlatılabilir.[/size]
[size=medium]“Ne yani bundan sonra salonlara projektörler mi taşınacak ?”[/size]
[size=medium]Evet, taşısınlar. Ya da organizatör olmasınlar. Organizatörler hakemlere yardımcı olsunlar, onların önünü açsınlar.[/size]
[size=medium]“Kimler, kimler ?”[/size]
[size=medium]Organizatörler.[/size]
[size=medium]“Ama bizim şehirde hakem hem hakem hem organizatör. Turnuvanın başında ve sonunda torbalar dolusu satranç takımlarını, saatlerini taşıyarak çok yoruluyorlar. Bir de projektör mü taşıyacaklar ? Bu iş de insafsızlık var.”[/size]
[size=medium]Benim satranç dünyamda ise hakem ≠ organizatör. Senin şehrindeki yanlışlığı gör.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium] [/size]
Ara
Cevapla
#89
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Konunun özüne inildikçe sorunların çeşitlendiği, yönerge maddelerinin yetersiz kalabileceği, hakem eğitim ve tecrübelerinin önem kazandığı görülmektedir.[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Bu konuyu bu zeminde çok sağlıklı tartışamayız. Çünkü tartışmanın getirdiği ve gösterdiği öyle bir noktadayız ki;[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Satrancımızın sahası yok!

Düğün salonu, kafeterya, yemekhane, spor salonu…
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Her biri; var oluş sebebi, fiziki şartları, kullanım kalitesi ve özellikleri yönünden birbirlerinden çok farklılıklar göstermekteler. Bu durum organizasyonu ve hakemleri anlık çözümler bulmaya zorunlu kılıyor. Oluşabilecek olumsuzluklarda sorumlulukları bence çok azdır.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Satranç hakemliği göründüğü gibi kolay değil ve bu sporun içinden gelenlerin daha anlamlı kararlar verebileceği gibi bir farklılığa da sahip.
[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Diğer tüm spor dalları kendilerine ait sınırlandırılmış bir alan ya da salonda yapılırken satranç karambolde kaldı. Bunun standartlarının oluşması gereklidir. Bunu da FIDE yapmalıydı!
TSF'NUN FIDE'YE rağmen başarması gereken önceliklerden birisidir bu düşüncem. Yönetim ve yönergelerdeki düzenlemelerde önerdiğim gibi...
Ne zaman bu uygulamaya geçilir bilmiyoruz.[/font][/size][/color]

[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Sadece salon ölçüleri de değil söz konusu olan…[/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print] Sporun, sporcunun, hakem ve yöneticilerinden izleyenlerine kadar tüm teknolojik düzenleme gerekliliklerinin temin edildiği ideal standartlar ve alanlar oluşturulmadıkça, farklı organizasyon sorunlarını burada çok tartışacağız galiba. Exclamation [/font][/size][/color]
[color=#1f497d][size=large][font=Segoe Print]Yakında teknolojinin hızla gelişim etkilerinin, satranç gibi bu gelişime ayak uydurmak zorunda kalan bir spor dalının, oluşabilecek muhtemel sorunların önceden çözümüne yönelik daha geçerli önlemler ile geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.[/font][/size][/color]
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#90
Bunu satranç-telefon ilişkisi için yazmıyorum.
 Hepimiz kendi görüşümüze göre bir şeyler ortaya koymaya çalışıyoruz. Bunun en öncelikle de yapılması muhtemel değişikliklerden önce ortaya konması ve incelenmesi açısından gerekli olduğunu biliyorum. TSF ‘DE son üç yıldır başarılabilmiş bazı yeniliklerde ÖSF’UN olumlu etkileri vardır. Her spor dalı kendi kuralları içinde oynanmalıdır! Yeri ve zamanı geldiğinde de bu kurallar günü şartlarına göre yeniden düzenlenmelidir.




Bir hentbol maçında oyuncu çıkmadan diğeri sahaya giremez.
Bir basket maçında voleybol topuyla serbest atış yapamazsınız.
Bir kort tenisinde mola ya da set arasında telefonla konuşamazsınız.
Her spor dalında yarışırken belli kıyafetler içinde yarışırsınız.

Bir futbol maçında oyun sınırları dışına belirlenmiş durumlar dışında çıkamazsınız. İstediğiniz ayakkabıyı giyip oynayamazsınız. Kramponlarınız bile kontrol edilir. Sebebinin sağlık açısından kaynaklandığını bilirsiniz. Cezalıyken sahada yer alamazsınız.

Hatta, mesela futbol ya da hentbol maçında cezalıyken saha dışından bir antrenör olarak telefonla sahaya mesaj-taktik gönderebilmeli misiniz? Oturduğunuz yerden, başka kişi ve otoritelere danışarak taktik verebilme konumu bir ceza mıdır, bir ödül mü? Enteresan ama bunun da kontrol altına alınması gereklidir.

Bilardo maçında telefonla konuşabilir misiniz? Ya da üzerinizde taşıdığınız bir çağrı cihazından şifreli bir mesaj alabilir misiniz? O spor dalını disipline altına alan kuralları buna izin verebilir mi?
 
Araba yarışlarında bildiğim kadarıyla telefon ve iletişim cihazları kurallar dahlinde serbest. Yanılıyor da olabilirim.

Müsabaka süresi satranç kadar ya da daha uzun olan diğer spor dallarında da telefon, çağrı cihazı ve diğer elektronik araçları yanınızda taşıyamazsınız. Bunun mantıksal açıklamasını da o kuralların tecrübelere dayanan gerekçelerinden oluştuğunu bilmek gerekir.

Maçınıza madalyon, bilezik, bileklik, küpe gibi özel eşyalarınızla çıkamazsınız. Gerçi muska ile çıkan sporcuları da biliriz değil mi?

Şimdi size çok uç gelebilecek bir örnek vereyim:
Muskanız var. Ama bunun içinde gerçek muska değil de titreşimli bir cihazınız var diyelim. Önceden belirlenen formül ve işaretlerden oluşturulmuş düzeneğinize dışarıdan bazı mesajlar gelsin. Siz de oyununuzu kusursuz tamamlayın!
Muska örneğini başka bir özel eşya üzerinden de verebiliriz. Detaylandırmayacağım.

Telefonunuz her ne kadar gerekliyse de bazı durumlarda değildir. Yatarken yanınızda ya da üzerinizde bulundurmanın sakıncaları kurallar açısından olmasa da sağlık açısından da var değil mi? Bir tiyatroda bence yanınızda taşımalısınız ama tabi oranında etik disiplinine uymalısınız. Hatta hiç çalmamasını garantiye almalısınız. Bunu ceza almamak, kınanmamak için değil, kendinize ve diğerlerine saygı olarak yapmalısınız.

Bir maratoncu 140 dakika civarında koşarken çağın her türlü gerekliliğini erteleyebilir.
Bir futbolcu da öyle, bir basketçi de, bir tenisçi de…
Ama o spor dallarının telefonlar ile ilgisi satrançta olduğu gibi değil. Hatta çok uygun saklama yerlerine de sahipler. Konu bu değil!

Her spor dalının disipline eden kurallarının çıkış mantığını anlayalım. Gereksinmelerimiz çağın değişimine göre artabilir, zorunlu hale de gelebilir. Tüm bunların çaresi de bulunmalıdır.

Akıl, mantık ve insana- sporcuya saygı bunu gerektirir.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#91
(06-01-2016, 13:50)M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Şimdi size çok uç gelebilecek bir örnek vereyim:
Muskanız var. Ama bunun içinde gerçek muska değil de titreşimli bir cihazınız var diyelim. Önceden belirlenen formül ve işaretlerden oluşturulmuş düzeneğinize dışarıdan bazı mesajlar gelsin. Siz de oyununuzu kusursuz tamamlayın!
Muska örneğini başka bir özel eşya üzerinden de verebiliriz. Detaylandırmayacağım.

Bir tiyatroda bence yanınızda taşımalısınız ama tabi oranında etik disiplinine uymalısınız. Hatta hiç çalmamasını garantiye almalısınız. Bunu ceza almamak, kınanmamak için değil, kendinize ve diğerlerine saygı olarak yapmalısınız.

Bir maratoncu 140 dakika civarında koşarken çağın her türlü gerekliliğini erteleyebilir.
Bir futbolcu da öyle, bir basketçi de, bir tenisçi de…
Ama o spor dallarının telefonlar ile ilgisi satrançta olduğu gibi değil. Hatta çok uygun saklama yerlerine de sahipler. Konu bu değil!

Aşkın Bey,

Amaç hile ise sizin de verdiğiniz örnekteki gibi telefonu yasaklamanın hiç bir önemi yok, isteyen muska ile de yapar. Hatta sporcunun muskasını çıkarttırmaya kalkarsanız akşam akşam ulusal kanallarda ana haberde "Satranç Federasyonu'nun Dini İnançlara Saygısı Yok" diye haber bile olursunuz. O yüzden telefonu yasaklamak "ÇAĞ DIŞI" bir çözüm arayışı. Bakın çözüm demiyorum, çünkü kesinlikle çözüm değildir.

Çok güzel bir örnek olmuş tiyatro örneği. Tiyatroda taşımalı ama etik disipline de uyulmalı. (Otel turnuvaları hariç) Turnuvada da taşınabilmeli, ama cebinden çıkarmama, cebindeyken kapalı alanlara gitmeme, ses çıkartmaması vs. etik disipline de uyulmalı.

Bir futbolcu, bir basketbolcu müsabaka girişinde telefonu çöpe atıp, çıkışta yenisini alabilecek ekonomik güce sahip. Yada bir mesaj ile iletişim devlerinin yöneticilerine ulaşıp kendisine telefon sponsoru olunmasını isteyebilecek sosyal güce sahip. Ek olarak bu sporları yapan kişilerin soyunma odaları var. Ayrıca, bu sporlar futbol hariç amatör sporlar olarak geçse de fiiliyatta profesyonel sporlar. Sporcular, ihtiyaçlarından çok daha fazlasını kazanıyorlar. Bir satranççı, "Başlarım turnuvanıza, ben telefonumla oturacağım, naparsan yap!" diyebilir. Maçını kaybeder, belki turnuvadan ihrac edilir, en fazla bir süre turnuva oynayamaz ama kesinlikle ciddi bir kaybı olmaz, hayatına devam eder. Bir basketbolcu, bir voleybolcu ise ortalama aylık 5 telefon parası kazandığı için bunu diyemez.

Özetle, satrancı bu sporlarla kıyaslamak istiyorsanız öncelikle sporcular başta olmak üzere tüm paydaşlarının bu sporlardaki denkleriyle benzer faydalar (sadece ekonomik de değil) elde etmesini sağlamalısınız.
Ara
Cevapla
#92
[size=medium] [/size]
[size=medium]Kural (bu başlık altında bahsedilen telefon kuralı, vb.) düşünceme, yaşama alışkanlıklarıma aykırı olsa bile, kuralın geçerliliğini sonuna kadar, var gücümle savunur, uygulanmasını isterim. Kuralın özünü anlayarak, anlamaya çalışarak kuralı savunurum. Fakat kuralı özünden saptırarak satranca ve satranççıya zarar verecek şekilde uygulamak isteyen kuraldan çok kuralcılara da karşıyım.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Kuralı bir noktasından, bir açısından delersem anarşi çıkacağını bilirim. Kuralların delinerek de satranç oynanabileceği düşüncesinin, eyleminin yeni yetişenlerin hafızalarında yer edinmesinden endişe ederim. Bundan dolayı satrancın saygınlığının zedeleneceğinden endişe ederim.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Bu düşüncemden dolayı,[/size]
[size=medium]-kendime olan saygımdan dolayı,[/size]
[size=medium]-rakibime olan saygımdan dolayı,[/size]
[size=medium]-hakeme olan saygımdan dolayı,[/size]
[size=medium]katıldığım tüm turnuvalarda kuralların uygulanması için titizlik gösterir, çabalarım.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Öte yanda, düşünceme ve satranca aykırı sandığım kuralların değişmesi için elimden geldiğince çabalarım, ta ki ; birisi beni aksi yönde ikna edene kadar. Kurallar, değişkendir, sabit değildir. Zamana ve zemine göre bunları değiştirmek insanın elinde, istemesindedir. İnsan gerçekten isterse her değişikliği yapar, yaptırabilir, engel sanılan her şeyin üstesinden gelebilir.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Ama ilk önce satranca ve satranççıya saygı olmalı bir satranççının zihninde. Ben kafama göre düşünür davranırım, kural da neymiş, çiğner geçerim diyen zihniyet anarşiyi doğuran ve besleyen zihniyettir. Anarşi olan toplumda ise bir arpa boyu yol alınamaz.[/size]
[size=medium] [/size]
[size=medium]Bir de düzensiz, kuralsız toplumu hedef alan anarşizm adında felsefi bir düşünce tarzı var.[/size]
[size=medium]Mensuplarına da anarşist deniyor sanırım.[/size]
[size=medium]Benim düşüncelerimde bahsettiğim ‘anarşi’ sözcüğü ile ‘anarşizm ve anarşist’ arasında lütfen bağ kurmayınız.[/size]
[size=medium] [/size]
Ara
Cevapla
#93
(06-01-2016, 15:49)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı: (...)

Aşkın Bey,

Amaç hile ise sizin de verdiğiniz örnekteki gibi telefonu yasaklamanın hiç bir önemi yok, isteyen muska ile de yapar. Hatta sporcunun muskasını çıkarttırmaya kalkarsanız akşam akşam ulusal kanallarda ana haberde "Satranç Federasyonu'nun Dini İnançlara Saygısı Yok" diye haber bile olursunuz. O yüzden telefonu yasaklamak "ÇAĞ DIŞI" bir çözüm arayışı. Bakın çözüm demiyorum, çünkü kesinlikle çözüm değildir.

Çok güzel bir örnek olmuş tiyatro örneği. Tiyatroda taşımalı ama etik disipline de uyulmalı. (Otel turnuvaları hariç) Turnuvada da taşınabilmeli, ama cebinden çıkarmama, cebindeyken kapalı alanlara gitmeme, ses çıkartmaması vs. etik disipline de uyulmalı.

Bir futbolcu, bir basketbolcu müsabaka girişinde telefonu çöpe atıp, çıkışta yenisini alabilecek ekonomik güce sahip. Yada bir mesaj ile iletişim devlerinin yöneticilerine ulaşıp kendisine telefon sponsoru olunmasını isteyebilecek sosyal güce sahip. Ek olarak bu sporları yapan kişilerin soyunma odaları var. Ayrıca, bu sporlar futbol hariç amatör sporlar olarak geçse de fiiliyatta profesyonel sporlar. Sporcular, ihtiyaçlarından çok daha fazlasını kazanıyorlar. Bir satranççı, "Başlarım turnuvanıza, ben telefonumla oturacağım, naparsan yap!" diyebilir. Maçını kaybeder, belki turnuvadan ihrac edilir, en fazla bir süre turnuva oynayamaz ama kesinlikle ciddi bir kaybı olmaz, hayatına devam eder. Bir basketbolcu, bir voleybolcu ise ortalama aylık 5 telefon parası kazandığı için bunu diyemez.

Özetle, satrancı bu sporlarla kıyaslamak istiyorsanız öncelikle sporcular başta olmak üzere tüm paydaşlarının bu sporlardaki denkleriyle benzer faydalar (sadece ekonomik de değil) elde etmesini sağlamalısınız.

Amacım satrancı hiç bir spor dalıyla kıyaslamak değil.
Yazımın bütününde ve bir önceki yazımda düşüncelerimi çok açık yazdım.
Farklı spor dallarındaki maddi kazanımlarla kıyaslamanızın mantığına da ulaşamadım.

Bu şartlarda satrancın kendine özgü sahası olmadığı süre içinde ne etik ve teknik kuralların uygulanması , ne de teknolojik gelişmeye ayak uydurabilmesi açısından çok net denetlenebilen ve kabul edilebilir bir yönetim gösterilemez.

Bu gün telefonu tartışıyoruz. Ama bundan bir kaç yıl sonra da başka gelişmiş aygıtları tartışmamız çok yakın. Bunlardan dolayı satrancın kendine özgü makul kuralları, kesin ve tam kontrol edilebilir yarışma alanı,tam eğitimli ve yetkin hakem ve yöneticileri gereklidir.

İnsana güven görecelidir.
Ben sizinle maçımda telefon kullanacağınızı düşünmeden oynayabilirim belki...
İçim de rahat olabilir.
Ancak bana bunu tüm rakiplerim garanti edebilir mi?
Hakemler garanti edebilir mi?
Ya organizasyon?

"Futbol oynarken telefonunuz cebinizde mi? " derken satrançla futbolu ya da başka bir spor dalını kıyaslamış olmuyorum.
 
Boks eldiveninizi giyerken özel eşyalarınızı; yüzük, alyans ya da muşta takabilir misiniz? Kendinize ya da rakibinize vereceğiniz fiziki zararı yanısıra spor etiğine uyar mı?
Öncesinde mutlaka bir kontrol vardır değil mi?
Bu kontrol sporculara güvensizlikten mi yapılmaktadır?

Doping kontrolleri gerekli zamanlarda yapılır.
Bu kontroller çağdışı bir anlayış olarak mı yapılır?
Ya da sporcuların mutlaka bu doping maddelerini kullanacağı düşüncesi mi çağ dışıdır?

Telefonun yasaklanması...
Biliyorsunuz ki böyle bir düşüncem yok. Ama nedense bunu her yazınızda bana yeniden yazıyorsunuz.

Tiyatro örneğinde başkalarına ve onların öz emeklerine saygı vardır. Bu saygıyı siz her spor dalında ve her sporcuda olduğunu söyleyebilir misiniz?

"Turnuvada da taşınabilmeli, ama cebinden çıkarmama, cebindeyken kapalı alanlara gitmeme, ses çıkartmaması vs. etik disipline de uyulmalı"
demişsiniz.

Doğru ve ideal!
 
Ama bir anlamda da asıl bu düşünce bence çağdışı! Cool
Neden?

Çünkü bu çağda yukarıdaki düşüncenizin uygulanabileceğini düşünmek, bu çağda yaşayan insanların tümünün uyup yapabileceği bir şey değil!
Henüz o kültür devrine ve eğitim seviyesine gelmedik.
 Ulaşabilseydik eğer spor etiği  diye bir sözcük bugün modern sporda yerini almazdı sanırım.
...

Sizi gayet iyi anlıyorum.
Düzenleme yapılmadıkça telefonun insanların üzerinde kalmasından yanasınız.
" Onlara peşin bir güven kredisi açılmalı, ama bu kontrol edilerek de gereken yaptırımlar uygulanmalı" diyorsunuz.

Bunun sürekli kontrolü, denetimi için çok ayrı bir süreç ve düzenleme de gerekecektir. Yani aramızdaki düşünce farkına göre;
Siz, " insanlar-yarışmacılar öncelikle sorumluluklarını bilip uygulasınlar, öncesinden bir önleme gerek yok" diyorsunuz.

Peki telefonun dışında üzerinde bir alıcı ile salona gelen bir sporcuya yaklaşımızın ne olacak?

Kapalı bir şekilde cebinde olacağına söz vermesi durumunda nasıl yaklaşım göstermelisiniz?
Bunu yeterli bulur musunuz?

Eğer organizasyon olarak teknolojik açıdan kesin bir önlem almaz da bu tip teknolojik aygıtların yarışma alanına alınmasını engellemezseniz, şu örneği nasıl izah edeceksiniz?

Uç örnek gibi duruyor ama gerçeklikpayı % 100 !!

Ben 2007- 2010 yılları arasında sağlık mücadelemde sağ göğsümün altındaki 18 cm.lik toplar damar içinden geçen ve ucu kalbin en kanlı bölgesine açılan kılcal bir hortumuna bağlı port iğnesi ile mediko terapi amaçlı yaşadım. Damara bağlı idi. Ametal bir aygıttır. Metal olanları da var. Dış sinyallere açık olanlarının da ülke dışında yapıldığını ve çeşitli illegal amaçlar doğrultusunda kullanıldığını da doktorumdan duymuştum.
Bu alet beni Kocaeli Kapalı Cezaevi girişinde (mahkumları topluma kazandırma projesi satranç kursu) sinyal kontrol eden cihazdan geçerken yakaladı. Tabi durumu anlattım. Raporum sayesinde de durum anlaşıldı.

Merak etmeyin turnuvalarda herhangi bir başarım yok! Rolleyes
Çok uç bir örnek oldu ama...
O zamanları yakalamış ülkeler var. Bize de gelmesi yakın gibi duruyor.
Kim bilir belki de...



Selam ve saygılarımla...
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#94
(06-01-2016, 23:39)M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Çünkü bu çağda yukarıdaki düşüncenizin uygulanabileceğini düşünmek, bu çağda yaşayan insanların tümünün uyup yapabileceği bir şey değil!
Henüz o kültür devrine ve eğitim seviyesine gelmedik.
 Ulaşabilseydik eğer spor etiği  diye bir sözcük bugün modern sporda yerini almazdı sanırım.
 

SPORTİF SATRANÇ ETİĞİ ve TURNUVALARDA TELEFON KULLANIMI


Sporcu olarak görev ve sorumluluklarımızın ne kadar fakındayız?
Yöneticilerden ve hakemlerden adaletli, kurallardan yana ve tarafsız, saygılı olmalarını, sporcuları eşit standartlarda kontrol edebilmelerini beklemiyor muyuz?

Sporumuzun ve sporcularımızın içinde saldırgan, bencil, kendisini kontrol edemeyen ve rekabeti kuralların çevresinden dolanarak kendisine yontmaya çalışan anlayışta insanlar yok mudur?
Bu durumlara karşı hangi standart ve evrensel kuralları koyabilirsiniz?

Her şeye rağmen ödül, kupa, madalya anlayışında olan bir çok sporcu vardır. Sporun temel amaçlarıyla çelişkili bu durumun çok açık bir meyvesi olan şike, şiddet, sahtekarlıkları önlemek için yaşanmış olaylardan ders alınarak yola çıkılması gerekmez mi?

Aksi durumda yarışmalar, organizasyon bundan olumsuz bir şekilde etkilenmiyor mu?
İleride satranç yarışmaları üzerinden bahisler oynanması da söz konusu olursa (ki yakındır) , bugün tanıklık yaptığımız tüm sahtekarlıklar (telefon da dahil olmak üzere) daha devasa boyutlara ulaşmayacak mıdır?

Sportif satrancın sportif içerikli amaçları vardır. Bu amaçlara ulaşmak öncelikli, ve genel hedeftir. Maddi çıkarlara (derece-ödül) ulaşmak için teknolojiyi bireysel çıkar amaçla kullanmak günümüzde çok güncel bir konu haline gelerek bireysel bazda kabul görmektedir. Bunu neredeyse tüm bireysel ve takım sporlarında görmekteyiz.

Bu anlamda tüm sporcu, antrenör, idareci, hakemlere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Kültürel ve sosyolojik yozlaşmanın doğal bir sonucu olarak tüm yaşamsal etkinliklerin bu yozlaşmadan korunması adına insani ve ahlaki bir görev olarak kabul edilmelidir.

Başarının sadece bir sonuç olduğu unutulmamalıdır. Bu başarıya ulaşmada ise sportif emek ve zaman harcanmaktadır. Sportif isteklenme süreci içinde bu değerler vazgeçilmez olmalıdır.
Spor ve oyun eğlence ve sağlık temellidir. Sporcu sağlığı ve güvenliği her şeyden önce gelmelidir. Bu durumun yöneticilerin düzenleme alanında ve yetkisinde olması en doğalıdır.

HUKUKTA ADALETİN YERİ NEREDEDİR?


Adil olmak hayatın her aşamasında olmalıdır.
Sadece karar aşamasında değil; eğlenirken, yarışırken, spor yaparken, rekabetin geçerli olduğu tüm alanlarda...

Spor etiği diyoruz değil mi? Bu etik kavramının içinde en önemli kapsama alanlarının başında rakibe saygı, hakkaniyetli düzenlemeler ve yönetimde adil olmak vardır. Adaletli yönetim terazisinin kefelerinden birisi bir sporcu için ağır basmamalıdır.

Tüm bunları sadece satranç müsabakalarında telefon kullanımının yasaklanması adına yazmadım.
Telefon kullanımı ne yazık ki (!!) hayatımızın vazgeçilmezi olarak kabul görme aşamasına gelmektedir. Öyle ki ölümcül olan gizli etkilerinin gerçekliğini bile bilinç altımızda bastırarak günün 24 saatinde üzerimizde ya da en yakınımızda taşımaya alıştık.

Geçici olarak da ondan kurtulabilmenin yollarını da aslında konuşmak gerek. Ama bunun bu konuda ne kadar yeri var bilemiyorum.

Selam ve saygılarımla.
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#95
Olayın bir de şu boyutu var. Profesyonellik ve Amatörlük. Kendimden örnekleyerek açıklamam gerekirse. Ben amatörüm. Satranç'tan para kazanmıyorum. Satrançla ilgisi olmayan bir işte çalışıyorum. İşim gereği aslında 24 saat telefondan ulaşılabilir olmam gerekiyor (bilgi işlemci olarak çalışıyorum, kesintisiz çalışması gereken sunucularımız var vs.)

Sadece zaman zaman turnuvalarda oynuyorum. Bazen iş çıkışı akşam turnuvası olabiliyor, ya da izin alarak hafta içi ya da hafta sonu.

Demem o ki. O telefonun yanımızda olması salt bizim isteğimiz veya seçimimiz dışındaki nedenlere de bağlı.
Ara
Cevapla
#96
Argümanlar harika.

Masa tenisi turnuvasına katılırsanız veya takım olarak Nike Sokak Amatör basketbol turnuvasına, maçın ortasında oyunu durdurup "bir dakika telefon geldi, müşterim beklemez" mi diyeceksiniz?

Bu satranca saygı meselesi ilk planda, eğer satranca saygınız varsa 4 saatlik o oyun sırasında herşey duracak, bu kadar basit. 

Ayrıca amatörsünüz ama her oyununuz FIDE'ye gidiyor, oynadığınız sizin, o andaki rakibinizin hatta gelecekteki rakiplerinizin durumu hakkında da belirleyici. 5 arkadaşınızla hafta sonu Strabucks'ta, hakemsiz, UKD'siz, ELO'suz turnuva amatördür. Bugünkü sistemde ilk turlarda FIDE ustası ile hatta GM ile oynama olasılığınız her zaman var. Yani siz amatör olsanız da oyunun yapısı amatör değil.

Son olarak "ben çok önemli adamım, 24 saat aranmadan duramam" ilkesi haklı olsa, bile bunun mantığı ve pratiği yok. 

Ben kalp cerrahıyım, çok önemli adamım, beni her dakika ararlar. E peki turnuvada aradıklarında ne yapıyorsunuz? Rakibe bir dakika deyip telefona cevap mı veriyorsunuz? Hayır.

Bu her anlamda saçma. Eğer "oyun sırasında arayanlar olursa, bunu görmek istiyorum" diyorsanız telefonu sessize alıp hakeme veya turnuvanın tayin ettiği yere veya güvenilir bir kişiye teslim etmeniz yeterli.

Satranç bir sporsa, önce bizim buna saygı duymamız gerekli. Ben de meslek sahibiyim, belki birçok insandan daha fazla iletişimim var ama hayır, telefonumu istediğim zaman kapatır, istediğim zaman açar ve bir filmde, maçta, tiyatroda, yemekte saatlerce sessiz tutabilirim. Turnuvada ise evde bırakırım. Evde bırakamayacak kadar önemli biriysem veya mesleki açıdan bağımlıysam, turnuvaya katılmam.

Bana bu iş biraz çaktırmadan "aslında ben çok önemli adamım" mesajları vermek için kullanılan bir bahane gibi geliyor. 

Kendinizi o kadar önemsemeyin yahu, Donald Trump bile 4 saat telefona bakmadan yaşıyor bu dünyada Smile
Ara
Cevapla
#97
(07-01-2016, 13:05)haliltaş Nickli Kullanıcıdan Alıntı: Olayın bir de şu boyutu var. Profesyonellik ve Amatörlük. Kendimden örnekleyerek açıklamam gerekirse. Ben amatörüm. Satranç'tan para kazanmıyorum. Satrançla ilgisi olmayan bir işte çalışıyorum. İşim gereği aslında 24 saat telefondan ulaşılabilir olmam gerekiyor (bilgi işlemci olarak çalışıyorum, kesintisiz çalışması gereken sunucularımız var vs.)

Sadece zaman zaman turnuvalarda oynuyorum. Bazen iş çıkışı akşam turnuvası olabiliyor, ya da izin alarak hafta içi ya da hafta sonu.

Demem o ki. O telefonun yanımızda olması salt bizim isteğimiz veya seçimimiz dışındaki nedenlere de bağlı.

Mutlaka!

Bu çok önemli bir gerekçe olmakla birlikte yine de sportif kurallar açısından uygun ve uygulanabilir çözümü vardır.

Ben başka bir örnek daha vereyim.

Üzerinde başka tıbbi cihazlarla turnuva oynayan insanlar da tanıdım.
Sevdasından vazgeçememişti. Kalp basıncı ve ritmi, şeker ölçümü yapan alaetlerin yanısıra kendisine takılan ve sürekli takılı kalması istenen acil çağrı cihazları. Son 8-10 turnuvasını böyle oynayan ve bu satranç sevdasından vazgeçemeyenler de oldu.
Belki de bu durumlarda yarışmasına izin verilmemeliydi.

Ama bazen kuralları tam olarak uygulamak mümkün olmuyor işte.
Akıl ve mantığın yanısıra, karar aşamasında bazen de vicdan burada da kendisini gösteriyor.
...

Yeri gelmişken...

Sahi,

Maçlarda sigara yasağı nasıl geldi ?
Sigaradan bir hamle alamazsınız değil mi?

Acaba bu karar da çağdışı mı?
Yoksa karşıdaki sporcuya bir saygı ve değer göstergesi mi?
Yıllarca spora, sporcuya ve spor yapılan ortama zarar vermiş değil mi?

En yakınlarım bu yasaktan çok etkilenmişlerdi. Yıllarca alışamadılar.
Ama gerekçesi ne olursa olsun, insanların özel tercihleridir diye spor etiğine rağmen karar alınabilir mi ?

- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#98
(06-01-2016, 15:49)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  Turnuvada da taşınabilmeli, ama cebinden çıkarmama, cebindeyken kapalı alanlara gitmeme, ses çıkartmaması vs. etik disipline de uyulmalı.

Bu nasıl olacak?
Uyulacak emri ya da düzenlemesi yeterli midir?


FIDE, UEFA ve FİFA başkanlarının etik anlayışları ortadayken;
Sporcuya güven kredisi mi açılacak?
Yoksa tuvalete de bir hakemle mi birlikte gidecek?

...

Aslında çözüm telefonu yasaklamak değil ki!

Kural sporcuya şunu diyecek:

"Ben sana güveniyorum, sen bunu yapmazsın. Biliyorum!
Ama ben bunu senin gibi milyonlarca sporcuya da söyleyemem değil mi?" Cool
- MATRANÇ -
Ara
Cevapla
#99
(07-01-2016, 14:03)M.Aşkın TAŞAN Nickli Kullanıcıdan Alıntı:
(06-01-2016, 15:49)Attorney at Law Nickli Kullanıcıdan Alıntı:  Turnuvada da taşınabilmeli, ama cebinden çıkarmama, cebindeyken kapalı alanlara gitmeme, ses çıkartmaması vs. etik disipline de uyulmalı.

Bu nasıl olacak?
Uyulacak emri ya da düzenlemesi yeterli midir?


FIDE, UEFA ve FİFA başkanlarının etik anlayışları ortadayken;
Sporcuya güven kredisi mi açılacak?
Yoksa tuvalete de bir hakemle mi birlikte gidecek?

...

Aslında çözüm telefonu yasaklamak değil ki!

Kural sporcuya şunu diyecek:

"Ben sana güveniyorum, sen bunu yapmazsın. Biliyorum!
Ama ben bunu senin gibi milyonlarca sporcuya da söyleyemem değil mi?" Cool

Cebinden çıkarmamanın ve ses çıkarmamasının denetimi çok kolay, görüldüğünde yada duyulduğunda tamamdır. Asıl sorun dediğiniz gibi kapalı alanlarda. Şimdi denetimi nasıl yapılıyorsa o zaman da öyle yapılacak. Değişen hiç birşey yok. 

Bu güven meselesi değil. Aksine şüphe duyup gerekli adımları atmayı gerektiren bir mesele. En ufak bir şüphede yada şikayette gerekli inceleme yapılmalıdır. 

Tuvalete de mi hakemle gitsin diye ajıtasyon yapmayın. Masa taşı, taş diz, saat ayarla, sonuç al, notasyonları imzala, başhakeme teslim et. Arada ciddi bir durum olursa da başhakeme sor. Hakemin görevi bunlarla kısıtlı mı? Bir zahmet sürekli tuvalete giden yada şüphe duyulacak hareketleri olan sporcuyu da gözlemleyiversin. Yada kendisine böyle bir şikayet gelirse gereğini yapıversin.
Ara
Cevapla
Sadece bir düşünce.

İçi sadece numaralı ceplerden ve bölümlerden oluşan büyük çantalar yaptırılır fermuarı kilitlenebilir (CD taşıma çantaları örnek alınabilir). Her gözün plastik bir numarası olur. Oyundan önce cep telefonları bu plastik numara karşılığı hakeme teslim edilir. Oyun bitiminde de alınır. Numarasını kaybeden, tüm oyunların bitimine ve tüm telefonlar dağıtılana kadar bekler. Birden fazla kişiyse hakeme önceden marka, model, renk söyler. Dağıtımdan sonra kalan telefonlarda bu şekilde sahiplerine verilir.
Ara
Cevapla




Konuyu Okuyanlar: 3 Ziyaretçi